Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Müslümanların Birlik Sorunu
İslam'ın temel hedefi, dışlayıcılık değil, kapsayıcılıktır. Bunun yolu, bedenlerin birliğinden önce, gönüllerin birliğinden geçer. Kur’an-ı Kerim’de:“Rabbimiz, kalbimizde iman edenlere karşı kin bırakma”( el-Haşr 59/10) âyeti, kapsayıcı Müslümanlığın manevi alt yapısını oluşturur.
İslam bizden, birbirimizi tahkir değil, tekmil etmeyi; tekfir değil tahkim etmeyi istemektedir. Bundan dolayı, kendini İslam’a nispet eden kimseler, hidayete uymaya, iyilik ve takvada yardımlaşmaya, ayrılığa düşmemeye ve var olmak için birlikte hareket gücünü korumaya davet edilir. Bu anlamda İslam’ın kök değerleri bütün Müslümanlar tarafından ön plana çıkarıldığı sürece İslam kardeşliği gerçekleştirilecektir. Bu yolda hedefler bir olduğu sürece yöntem farklılığı asla sorun oluşturmaz.
Ebu’l-Hasan el-Eş’arî’nin dediği gibi İslam, bütün farklı dini anlayışlar ve yorumlar üzerinde kuşatıcı ve bütünleyici bir şemsiye gibidir. Herkes bu şemsiyenin altında toplanma hakkına ve sorumluluğuna sahiptir. Ehl-i kıble, farklı İslam yorumlarından dolayı asla tekfir edilemez. Bir kimse Ebû Hanife’nin dediği gibi tenzilin aslını inkâr etmedikçe, te’vilden dolayı tekfir edilmemelidir. Esasen Kur'an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Size bir kimse Müslüman olduğunu deklare ediyorsa, sizin ona sen mü’min değilsin deme hakkınız yoktur” (Nisa 4/94) buyrulmuştur. Bu bakış açısını destekler mahiyette Hz. Peygamber’den de sayısız rivayetler gelmiştir. Nitekim O, İslam’a mensubiyetin temel ilkesi sayılan şahadeti ikrarla birlikte, “ben müslümanım” diyen hiç bir kimseyi, “hayır sen Müslüman değilsin” demek suretiyle İslam toplumunun dışına atmamıştır.
İslam'a göre kişi dili ile açıkça Allah'ın ayetlerini inkâr etmedikçe bize düşen o kimseyi İslam cemaatinden dışlamamaktır. Kişilerin kalbine ancak Allah muttali olur, biz değil. Bu nedenle Allah'ın sağlam ve doğru yolunun tek olması; ayrı ayrı metot izleyen Müslüman grupların aynı yolda birlikte yürümesine hiçbir şekilde engel değildir. Kur'an-ı Kerim "ben Müslümanlardanım" diyen bir bireyin istikamet sahibi olması gerektiği şöyle beyan edilir: "Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve Allah'a ortak koşanlardan olmayın (O, ortak koşanlar ki) dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her hizip kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.” (Rûm 30/30–32).
Maalesef günümüzde kimi Müslümanlar ya da bazı dini oluşum mensupları kendi gibi düşünmeyen Müslümanlara karşı tahammül gösterme ahlakını taşımıyorlar. Grup asabiyetiyle hareket etmeyi tercih ettiklerinden dolayı diğer Müslümanları kapsam dışı bırakıyorlar. Geniş olan Yüce Allah’ın tevhid caddesini daraltıyorlar. Müslümanlar arasındaki kardeşlik köprülerini kurmaktan da uzak duruyorlar. Müslümanların bu tür tefrika kaynaklı bölünmüşlüğünden azami derecede istifade edenler de karanlık ruhlu kimseler oluyor. Akideye dayalı bu kardeşlik düzeltilmedikçe de Müslümanlar bütün bir dünyada özgül ağırlıklarının gereğini bir türlü yerine getiremeyeceklerdir. Hâlbuki İslam içi kalmak şartıyla hiçbir yorum farklılığı Müslümanların birbirlerine kötü muamele yapmalarını ya da birbirlerini dışlamalarını meşru kılmaz.
Rabbim bu ümmeti uyandırsın!.