Bir çağa adını veren deha: Mimar Sinan
"Ser Mimaran-ı Cihan", "Mühendisan-ı Devran" olarak adlandırılan ve eserleriyle Türk-İslam sanatına damga vuran Mimar Sinan, yüzyıllardır mimarlığın mihenk taşı olmaya devam ediyor-
İSTANBUL (AA) - SEFA MUTLU - "Ser Mimaran-ı Cihan", "Mühendisan-ı Devran" olarak adlandırılan ve eserleriyle Türk-İslam sanatına damga vuran Mimar Sinan, yüzyıllardır mimarlığın mihenk taşı olmaya devam ediyor.
Mimari denilince Türkiye'de ve dünyada ilk akla gelen isimlerden olan Mimar Sinan, gerek bıraktığı eserler gerek mimariye kazandırdığı yeniliklerle gelecek nesillere öncülük ediyor.
Mimar Sinan'ın çağları aşan ünü, sadece bıraktığı eserlerle değil, kimlik kazandırdığı şehirlerle de alakalı. Türk mimarisinin şüphesiz en büyük ismi olan Mimar Sinan, sadece Osmanlı'nın değil dünyanın en büyük mimarları arasında gösteriliyor.
Sinan'ın adı vefatının 431. yılında sadece doğup büyüdüğü, eserler verdiği topraklarda değil, bütün Osmanlı coğrafyasında önemli bir alanı kaplıyor.
Kayseri'nin Ağırnas köyünde 1490'da doğan Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul'a getirildi. Topkapı-Ayasofya-Hipodrom-Sultanahmet civarında bir okulda eğitim almaya başladığı bilinirken Yeniçeri Ocağı'nda acemi oğlanlar bölümünde yetiştirildi.
Sinan, yeteneği sayesinde haseki sınıfına yükselirken ordu ile seferlere katılmaya başladı. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1521 Belgrad, 1522 Rodos seferlerine yeniçeri piyadesi olarak katılan Sinan, daha sonra da atlı sekbanlara seçildi.
Mohaç Meydan Savaşı'na da katılan Sinan'a burada da acemi oğlanlar yayabaşılığı görevi verildi. Sonrasında kapıkulu yayabaşısı ve zemberekçibaşı olarak tayin edilen Sinan, sırasıyla 1532 Alman, 1534 Irakeyn, 1537 Korfu, 1538 Boğdan seferlerine katıldı.
- 13 günde kurduğu köprü ile dikkati çekti
Sinan Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine 13 günde kurduğu köprü ile Kanuni Sultan Süleyman'ın takdirini kazandı ve başmimarlığa yükseldi.
Başmimarlığa getirilen Sinan, bundan sonraki imzası ise "el-fakir Sinan sermi'maran-ı hassa" oldu. Elips biçimli mührünün ortasında, "el-fakirü'l-hakir Sinan", çevresinde ise "bende-i miskin kemine derd-mend-i ser-mimaran-ı hassa-müstmend" ifadesi kazındı.
Vefatına kadar Reis-i Mimaran olarak kalan Mimar Sinan, mesleğinde kaydettiği aşamayı da üç yapıyla simgeleştirdi. Çıraklık eseri olarak Şehzadebaşı Camisi'ni, kalfalık eseri olarak Süleymaniye Camisi'ni, ustalık eseri olarak da Selimiye Camisi'ni zikreden Sinan, 92 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 esere imza attı.
Yaşadığı döneme "Sinan çağı" dedirten Mimar Sinan, 9 Nisan 1588'de, 98 yaşında İstanbul'da vefat etti.
- 365 eserinin 100'ü İstanbul'da
Osmanlı coğrafyasında 365 eseri bulunan Mimar Sinan'ın İstanbul ve yakın çevresinde ise 200'e yakın eseri yer alıyor.
İstanbul'daki 100 eserden 58'i özgünlüğünü korurken buradaki eserleri arasında Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa için yapılan Beşiktaş'taki türbe, Üsküdar'daki Atik Valide Sultan Külliyesi, Sultanahmet Meydanı'ndaki İbrahim Paşa Sarayı (Türk İslam Eserleri Müzesi), Ayasofya Camisi'nin minareleri ilk akla gelenlerden.
Kemerburgaz'daki Havz-ı Kebir (Büyük Havuz), Eyüp'teki Kovuk (eğri) Kemer ve Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Ortaköy'deki Hüsrev Kethuda Hamamı, Haramidere'deki Kapı Ağası Köprüsü ve Fatih'teki Semiz Ali Paşa Medresesi de ünlü mimarın İstanbul'a bıraktığı eserlerinden sadece birkaçı.
- Çıraklık, kalfalık ve ustalık
Mimar Sinan, 1543-1548 yıllarında inşa ettiği ve çıraklık eseri olarak nitelediği Şehzadebaşı Camisi'nde ilk kez yarım kubbe konusunu gündemine aldı. Dört yarım kubbeli bir yapı meydana getiren Sinan, yarım küre şeklinde büyük bir kubbe ile çevresindeki 4 yarım kubbeyle camiyi inşa etti.
Sinan'ın kalfalık eseri olan Süleymaniye Camisi'nin 27,5 metre çapındaki büyük kubbesi, tıpkı Ayasofya'da olduğu gibi yarım kubbe ile dayanıklaştırıldı. Caminin avlusunun 4 köşe noktasında yer alan birbirinden farklı boyutlardaki minarelerden avlunun kuzey bölümünde yer alanları ikişer şerefeli ve 56 metre boyunda inşa edildi.
Camiye bitişik olan 76 metre yüksekliğindeki diğer iki minare ise üçer şerefeli yapıldı. Caminin ana kubbe kasnağında Mimar Sinan'ın hesaplarına göre iyi bir aydınlatma sağlamak amacıyla 32 pencere açıldı.
Cami avlusunun çevresinde toplamda 28 revak bulunurken dikdörtgen bir şema üzerinde kurulan bu avlunun tam ortasında caminin şadırvanı yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman ile eşi Hürrem Sultan'ın türbeleri de yine Süleymaniye Camisi'nin dış avlusunda bulunuyor.
Ustalık eseri olan Edirne'deki Selimiye Camisi, Türk-Osmanlı sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş eserlerinden kabul ediliyor. Sultan 2. Selim tarafından yaptırılan ve 4 minaresiyle göze çarpan eser, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan'ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı olduğunu da gösteriyor. Kesme taştan yapılan cami iç bölümüyle 1620 metrekare, avlusuyla birlikte 2 bin 475 metrekarelik alana inşa edildi. Yerden yüksekliği 43,28 metre olan kubbe, 31,30 metre çapıyla dikkati çekiyor.
Ayasofya'dan daha büyük olan kubbesi, 6 metre genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük filpayeye oturuyor. Köşelerde dört, mihrap yerinde bir yarım kubbe merkezi kubbeyi destekliyor.
Kaynak: