Haşim Akın
Bir Cömertlik Örneği
Bugün sizlere Burkina Faso’da yaşamış ve bu ülkede görülmüş görülebilecek en zengin ve en cömert Müslümandan bahsedeceğim. Bunun beni de ilgilendiren yönünü içinde bulacaksınız.
Merhum, Yako isimli bir ilçede doğmuş. Burada onun yaptırdığı büyükçe bir cami ve bir de baraj var. Bu camide anamaz kılmış olsam da barajı görmedim. Ticarete Burkina’dan kumaş götürüp, Gana’dan tuz getirecek başlamış. Belki de o gün eşekle, atla çoğunu yürüyerek gidip gelmiş o yollarda. Sonra da zenginleşmiş. Ama zenginleştikçe de cömert olmuş. Cömert olunca da Allah ona fazlaca vermiş. Kabri nur olsun.
Hem Müslüman hem de zengin olmak ona başka toplumsal yükleri de yüklemiş. Ama o bundan hiç gocunmadan cömertliğine devam etmiş.
Ülkede bolca mescit inşa etmiş. Her hafta bir yerde mescidin açılış töreni olurmuş. En büyüğünü başkentte başlamış. Ama ömrü kifayet etmemiş. Sonra inşaat uzun süre öyle atıl kaldı. Çocukları yeniden başladılar. Şimdi bitmeye az kaldı. Lakin son çocuğu da vefat etmiş. Bakalım torunlar ne yapacak.
Mescitlerin inşası yetmemiş, imamlara el atmış. Cuma namazı kılınan mescitlerin imamlarının maaşını öder, yılda birkaç kez onlara gıda erzak dağıtılmış. Burada imamların başka bir geliri yoktur. Halktan bekliyorlar. Muhtemelen onların halka el açmamaları, onlardan bir şey istememeleri için öyle yapmış.
Sadece cami yapmamış. Baraj yapmış. Şehir içi ve şehirlerarasında yollar yapmış. Devletten bazısının parasını almış, bazısını da hediye olarak yapmış. Çokça hediye olarak yaptığı yer varmış. Devlet de bir caddeye onun adını vermiş.
Bir gün ülkenin büyük âlimlerini / imamlarını toplamış ve 60 kişiye araba hediye etmiş. Hepsi de V8 lüks araçlar. Anahtarını, evraklarını vermiş. Bir başka gün camiye gitmiş. Bakmış Cami dolu, kapıları kapattırmış. İçerdeki herkese para dağıtıyor. Tabii paranın kokusunu alanlar dışarıdan kapıyı zorlamaya başlamış. “Ben bu Caminin imamıyım, görevlisiyim, müdavimiyim...” Ama onları kabul ettirmemiş.
Her yıl 100 Müslümanı hacca gönderirmiş. Kendi oğullarından birisi de hacda çıkan bir izdihamda vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Daha önce Şeytan taşlama bölgesinde birkaç kez izdiham çıkmıştı.
Geçen hafta bir yolculuktayız. Hasan, İsa ve şoförlüğümüzü yapan Davut aralarında söz birliği etmişçesine bugün tavuk istiyorlar. (Belki de ettiler) Burada tavuk en değerli yiyecektir. Adama kuzu kessen o kadar sevinmez. İlla tavuk... Aslında talep cümlesi de kurmuyorlar. Sadece yüksek sesle “Haşim hoca bugün bize tavuk alacakmış” diye konuşuyorlar. Ben de onlara “bugün öyle bir şey düşünmüyorum. Yanılıyorsunuz” dedim.
Sonra da bana Ömer Kanoze’ye ait bir olayı anlattılar. Bir gün adamın birisi gelmiş ona. “Bugün bir yolcum var. Acil bir işim var. Ama arabam yok. Bana bir emanet araba verir misiniz?” O da vermiş. Adam akşam dönmüş. Camiye gelmiş. Bakmış Ömer Kanoze’de camide. (Burada Müslümanların mahalledeki mescitte namaz kılmaması kabul edilebilir bir ayıp değildir) Adam ayağa kalkmış ve konuşmaya başlamış; “Ey Cemaat! Ömer Kanoze’ye çok dua edin. Gerçekten bu çok iyi bir insandır. Çok cömerttir. Bugün bana bir araba hediye etti. Ben ona dua ediyorum. Siz de dua edin...” Bunu duyunca Kanoze de oturduğu yerden gülmeye başlamış. Ne desin bunun üzerine? Elbette adamı da bozmamış ve araba o adama kalmış. Öyle cömert bir adam kalkıp da; “Hayır ben vermedim. Emanet almıştı” diyebilir mi? diyememiş tabii...
Meğer bizim gençler beni buna düşürecek... Ben de onlara “Ben Ömer Kanoze değilim. Beni bu oyuna getiremezsiniz. Tavuk yiyecekseniz kendi paranızla alın ve yiyin...” dedim. Dedim demesine de akşam gene tavuk parasını da kopardılar. Afiyet olsun.