Bir Mustafa Özbek Analizi

Bir Mustafa Özbek Analizi

Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek üzerine çarpıcı analizler...

24 yıl sendikalı işçi olarak çalışan işçi-yazar Mehmet Tıraş, sendikal hareketin genelde darbelere sahip çıktığını belirtiyor, Türk Metal-İş Başkanı Mustafa Özbek için şöyle diyor: "Özbek, devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal."

Yenişafak Gazetesi'nden Mehmet Gündem'in yaptığı röportaj:

Türk-İş'e bağlı Metal İş Başkanı Mustafa Özbek, Ergenekon Terör Örgütü kapsamında gözaltına alındı. ETÖ ile bir sendikanın ne alakası olabilir?

Ergenekon demokrasiyi yok etmek isteyen bir suç örgütü, darbe planlayan bir cunta aygıtıdır. Ergenekon; kontrgerilladır, Gladyo'dur. TİT, JİTEM gibi hukuk dışı yapıları içeren, devleti de kirleten gayri meşru bir yapıdır. 43 yıllık sendikacı Özbek için Ergenekon'un kasası olduğu iddiası var. Nokta dergisinin yayınladığı darbe günlüklerinde adı sık geçiyor. Özbek sendika içinde muhalif olanı ya terörist ya da irticacı göstermiş ve dışlamıştır.

Özbek ile 15 yıl birlikte çalışan Türk Metal eski Başkan Yardımcısı Mahmut Taşdemir Özbek'le çalışmaktan utanç duyduğunu ve işçilerden özür dilediğini açıkladı.

Bir de MET-VAK'tan söz etti. Paravan Özbek şirketi diye tanımladı. Vakıf giderlerinin Türk Metal kasasından ödendiğini, işçi aidatıyla alınan otellerin, yurtların, ART TV gibi taşınmazların vakfa devredildiğini de söyledi ve suç duyurusunda bulundu.

Özbek, 2004'te sendika bünyesinde TUSAM adlı Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi de kurmuş.

Sendikacılıktan başka her şeyle ilgilenmiş. Cumhuriyet gazetesinin hissedarı olduğu iddiası var. Taşdemir, “Bize Cumhuriyet okuyun, pazartesi çıkan ek bizim TUSAM'ın ekidir” dediğini söylüyor.

Özbek'in sendikal anlayışı nedir?

Özbek devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler, gün gelir İslamcılar. Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal.

Size göre Özbek Ergenekon'un neresinde?

Sendikal ayağın temsil ediyor gözüküyor. Uzun dönem kendisiyle çalışan Türk Metal Manisa Şube başkanı Mehmet Ali Özaltın'ın açıklamaları da bunları teyit ediyor.

ART İŞİ KARIŞIK

Ali Özaltın ne diyor?

“Sendikayı zarara uğrattıkları ve haksız kazanç elde ettikleri” iddiasıyla Metal İş yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde sendika parasıyla kurulan Avrasya TV ve Baha Haber Ajansı şirketlerinin kuruluş, devir ve satış işlemlerinin muvazaalı olduğu, Özbek ve yakın çevresine haksız kazanç sağlamayı amaçladığı iddiası var. ART'ye kazanç sağlamak için Özbek'in toplantı, panel ve konuşmaların kanaldan yayınlandığı, karşılığında da sendikanın kanala para ödediği anlatılıyor. Program yapan bazı kişilerin kanaldan değil, 'danışman' adı altında sendikadan para aldıklarını, toplu iş sözleşmeleri döneminde işverenlere kanala reklam vermesi için baskı yapıldığını söylüyor.

ERGENEKON'A MADDİ DESTEĞİN BELGESİ VARMIŞ

Ergenekon ile Türk Metal arasındaki bağlantı netleşiyor…

Özbek'in Ergenekon'a aktardığı paralarla ilgili belgeleri savcıya vereceğini açıklayan Özaltın, “Bursa'daki mitingde organizatör Hurşit Tolon Paşa'ydı. İşyerlerinden arabalar kaldırdık. Bizim işçilerimiz katıldı. İşçiler tehditle, baskıyla gitti. Şu anda da işyeri temsilcilerim tehdit ediliyor dedi.

Sendikalar çok mu zengin Türkiye'de?

Türk Metal, Yol-iş, Türk-iş, Tes-iş gibi sendikalar varlıklı ama üyeler yararlandırılmaz. Darbelere destek verdiler, sendika paralarından da askeri vakıflara bağışta bulundular.

EMLAKÇI MUSTAFA

Özbek'in olağanüstü serveti konuşuluyor…

27 tane kendi üstüne kayıtlı gayrimenkulü var. Kıbrıs'taki tapu sayısı da kırkı geçmiş. "Kıbrıs satıldı diyorlar ama tapusu Mustafa Özbek'te, bu nasıl satış" diye espri yapılıyor. Hem kendi servetini, hem de nakit ve mal varlığı bir milyar dolar olan sendikanın servetini yönetiyor. İşçiler arasında "Emlakçı Mustafa" olarak tanımlanıyor.

n Sendika başkanları patronlaşıyor. İşçiler neden tepki göstermiyor?

Çünkü 12 Eylül'le işçileri diskalifiye eden delege sitemi getirildi.

Bu sorunları neden sendikacılar konuşmuyorlar?

Bu toplum yolsuzluktan rahatsız değil. Henüz nemalanma imkanı bulamamış olanlar da bir gün fırsat bana da gelir düşüncesiyle bekliyor. Elbette bütün sendikaları kastetmiyoruz, onların kimler olduğunu herkes biliyor.

Sendika Batılı bir kurum olmasına rağmen, bizde sendikalar neden AB sürecine karşılar?

Orada sendikalar hizmet anlayışıyla görev yaparken burada geçim kapısı olarak kullanılıyor. Bizdeki sendikacı, bir işçinin 25 yılda aldığı parayı, üç yılda hizmet ikramiyesi adı altında alıyorsa, sistemin değişmesini ister mi? Sendikacılık işçilikten patronluğa sınıf atlama tahtası olarak kullanılıyor.

ÇOĞU İŞÇİYİ SÖMÜRÜYOR

Sendikacılar bu mal varlığını nasıl elde ediyorlar?

KİT'lerden yetki aldıkları (örgütlenme değil) için işçinin değil devletin sendikası var. Onun içinde devlet güdümlü sarı sendikacılık sürüyor. Özbek'in savunma sanayinde işe başlaması ve hızla patron düzeyine gelmesi, 34 yıldır da genel başkanlık yapması, örneğine başka ülkelerde rastlanmayan bir sendikacılıktır.

Meral de Karayolları'nda işçi olarak başlıyor.

Evet, profesyonel sendikacılık sonrasında büyük malvarlığı elde ediyor. Bizde devlete rağmen sendikacılık yapamazsınız. Devletin ideolojisinin yanında yer alırsanız ihya olursunuz. Bizde sendikalar sınıf, emek sermaye çelişkisi üzerinden mücadele etmiyor. Burada değişim ve statükocuların mücadelesi var. Sendikalar saydam değil, hiçbir sendikanın ve konfederasyonun sitesinde para ile ilgili bilgiye rastlayamazsınız. İşçi sendikalarının genel kurulunda mali bütçenin tartışıldığını göremezsiniz. Muhalefet de bu konuyu gündeme getirmez.

Sendikalar o halde STK değil bizde...

Elbette değil. Mesela Kürt sorununu sendikal harekete taşıyan ve meşru zeminlerde bunun çözümünün mücadelesini veren Petrol-İş Genel Başkanı Münir Ceylan, PKK'lı diye sendikadan uzaklaştırıldı ve 6 ay hapis yattı. Derin devletin bu operasyonuna Özbek'ler de destek verdi. Ceylan bu davayı AİHM'ye taşıdı ve devlet 21 bin euro tazminat ödemeye mahkum oldu.

Bizde işçiler sendikaya hesap soramaz

Bir işçi sendikaya ödediği aidatların hesabını sorabilir mi?

Soramaz. Borsa da cevap alamaz. Ben çok sordum ama aidatların sendikalarda nereye gittiğini öğrenemedim. Sendikalı bir işçi, bağlı olduğu sendikanın harcamalarını denetleyemez. Paraların nereye harcandığını öğrenemez. İşçi, sendikacıların maaşlarını da bilmez. Sendikalarda trilyonlar dönüyor. Trilyonların döndüğü sendikalarda, işçiler aidatlarının akıbetini öğrenemez. Bu kadar parayı ve mal varlığını elinde bulunduran sendikacıyı yönetimden indiremezsiniz.

Evet, örneklerine bakılırsa pek mümkün olmamış…

Her sektörün çetesi var da, sendikacılığın çetesi olmaz mı? Emekliliğini sendikacılık yaparak dolduran onlarca sendikacı var. Bu sendikacıların işçilikle hiç bir alakası yok. Sendika saltanata dönüşmüş. Benim paramla evine ekmek götüren sendikacı 'sen çizmeyi aştın' diyor, beni tehdit edip 'devlet düşmanı' ilan ediyor. Sendikacıların bir bölümü derin devlet sendikacısı. Her sendika içinde derin devleti temsil eden kişiler vardır.

Sendikalarda yönetim neden uzun sürelidir?

Bir milyar doları olan sendikalar var. Bu kadar parayı elinde tutan seçim kaybeder mi? Sendikalar, işyeri temsilcilerini toplantı adıyla sık sık tatil yörelerinde, beş yıldızlı otellerde ağırlar. Delegeleri de zaman zaman toplantılara götürürler… Bir de sık sık misafirleri vardır…

Sendikalar biriken paraları nasıl değerlendiriyorlar?

Sosyal tesisler yapılıyor, faize yatırılıyor. Böylece toplumun her kesimiyle büyük pazarlık gücüne sahip oluyorlar…

Hiç yolsuzluktan yargılanan sendika başkanı gördünüz mü?

Bizde sendikalar ne kadar denetleniyor…

Devletin bu paraları denetleme yetkisi var ama devlet konunun üstüne gitmiyor. Siz hiç bugüne kadar yolsuzluktan yargılanan bir sendika başkanı biliyor musunuz? Oysa bir yerde denetim yoksa, orada hukuksuzluk vardır, yozlaşma doğaldır. Devlet, üniversiteleri YÖK'le nasıl denetliyorsa, Türk-İş'le de işçiyi denetliyor. Siz hiç demokratik anayasa talep eden, darbecilerden hesap sorulmasını, Kürt sorunun çözümünü, yargının bağımsız olmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, Kıbrıs'ta çözümü isteyen bir sendikacı gördünüz mü?

Görmedim…

Göremezsiniz… Bir de Türkiye'deki örgütlü yapılar insan odaklı değil, devlet merkezli. Muhalefet eden rejim karşıtı muamelesi görüyor, örgüt içi demokrasi işlemiyor. Böyle olunca ne sendikalar denetlenebilir ne de darbelerin hesabı sorulabilir. Türkiye'de hem darbe yapan ordu, hem de darbeye destek veren sendikalar iş veren konumuna geldiler, holdingleştiler…

İki tür sendika var: Darbe karşıtı ve darbeci yanlısı

28 Şubat'ta 5'li çete vardı. Müdahaleye zemin hazırladı. Bugün sendikalar arasında nasıl bir işbirliği var?

Yaşadığımız dört darbeye de Türk-İş destek verdi, işin başını Özbek ve onunla ittifak edenler çekti. Susurluktan sonra ittifak bozuldu. Ergenekon davasına DİSK destek verdi. Özbek'e hem sendikal hem de siyasal anlamda eleştirilerimiz var, dedi. Soruşturmanın arkasında olduklarını açıkladı. Ergenekon sürecinde gördüğümüz darbeye karşı olanlarla darbeden yana olanların ayrışması sendikal hareket içinde de sürüyor.

Demokrasi ile sendikal hareket arasında nasıl bir ilişki var?

Türk-İş'i anlatayım, büyük fotoğrafı görelim: Türk-İş'in demokratikleşme mücadelesinin önünde tam bir dalga kıranlığı yaptığını söyleyebiliriz. Askeri darbelere, muhtıralara, sıkıyönetimlere tereddütsüz destek vermiş, hatta darbeciler tarafından kurulan hükümetlere bakan vermiş bir örgüttür Türk-İş. 12 Eylül'ün Çalışma Bakanı Türk-İş'in Genel Sekreteri Sadık Şide'dir. Darbe hükümetinin bakanı olarak katıldığı MGK'da faaliyeti durdurulan, yöneticileri tutuklanan, idamla yargılanan DİSK'in mal varlığına el konulmasını da o istemiştir. Böyle bir zihniyeti hiç işçileri temsil eder mi?