Bir Tatlı Huzur

En arkadaki sıramda oturmuş kütüphaneden izinsiz aldığım Hamlet’i okumaya çalışıyordum. Ödev dönemi mahrumiyet olmasın diye sınıf seviyenizin üstünde kitap verilmiyordu. Memure “bu lise düzeyi” diye vermeyince, onun okuduğu esere dalmasını bekleyip, kitabı yerine bırakmak yerine çantama attım. O yüzden bugün okunup, yarın yerine dönmeliydi.

Yatılı okuyanlar bilir, derslerden bir saat sonra akşam yemeğinden önce ve sonra etüt vardır. Herkes sınıfında olur ve nöbetçi öğretmenler yoklama alır ve bu esnada koca okulda çıt çıkmaz adeta. Ama o gün, etüt saati geldiği halde, bizim sınıfta ses bir türlü kesilmiyordu. Çünkü bir süredir bazı eşyalar kayıp oluyor gizemli bir hırsızdan şüpheleniliyordu. Birisi “Benim silgimi alan, yanlışlarını silmesin!” diyordu. Bir başkası “Kalemimi alan yazılarda doğru yazmasın!”  Ben de bir günlüğüne ç/aldığım kitabı bir türlü anlayamıyordum bu gürültüde…Sessizlik uyarılarına kimse aldırmıyordu.

Aniden akılıma bir fikir geldi tahtaya çıktım ve bu işi toplu yapmaya arkadaşları ikna ettim. Biraz önceki bedduaları aynen tekrar ediyordum “Falanın silgisini alan yanlışlarını silemesin” gibi, sınıf topluca “amin” diyordu. Amacım bir an önce bu işi bitirip konuyu kapamak sessizliği sağlayıp, Şekspir’in ağdalı dilinden , çeviri Hamlet’i okuyabilmekti. Fakat hazır duaya başlamışken , şunu da söyle diye istekler geliyordu .Onu da diyor toplu amin alıyorduk. Bu ne kadar sürdü bilmiyorum. Kapı çat diye ardına kadar açıldı. Nöbetçi öğretmen Haşim hoca nefes nefese kapıda göründü. “Kızım siz yapıyorsunuz ?” Tahtanın önünde ve ayakta koru yönetir gibi yakalanan öğrenci olarak sorunun muhatabı bendim elbette. Açıklamamı hemen yapıp, olanı söyledim. Ama hocanın tavrı değişmedi. “Geç yerine Fatma Şeref! Siz benim başımı belaya mı sokacaksınız? Etüt başlayalı on beş dakika oldu. Bütün okul sessizliğe gömülmüş .Yukarıdan aminn, aminn sesleri tüm binayı dolduruyor zemin kattan buraya , üçüncü kata kadar koştum biliyor musunuz? Dışarıdan duyan dini ayin var zanneder…”

12 Eylül sonrasının sıkıntılı yıllarıydı. Okulda hala soldan , sağdan şikayetler görevden alınmalar bitmiyordu. Biz de öğretmenlerimizin başını belaya sokmamaya dikkat ediyorduk, aklımız erdiğince. Ama dini meselelerin konu ile ne ilgisi var anlayamıyordum. Din benim için babamın, eski yazı dediği Osmanlıca minyatürlü kitaplardan okuduğu peygamber kıssaları idi daha ziyade. Onun elimden tutup Hz. Adem’in yaratıldığı cennette ya da Hz. Yusuf ile Züleyha’nın dolaştığı Mısır bahçelerinde beni gezdirmesini ölesiye seviyordum.

Ama artık bazı şeyleri temelden öğrenmem gerektiğinin farkına varmıştım. Hocalar birbirinin aksi şeyler söylediği için hafta sonu izninde Kilis’in o zamanki en büyük kitapçısına gittim. İslamı öğrenmek istediğimi ama çağa uygun ve tarafsız sadece dinin kendisini anlatmak için yazılmış bir kitap istediğimi söylemeye çalıştım. Kitapçı bulamadı. Orada oturan bir amca “Konyalı Veyis Ersöz hocanın kitaplarından versene çocuğa”da dedi. Kitap kalmamıştı ama kesin alacağımı söyleyince Konya’dan istediler. O kitabı ne kadar özlemle bekledim, şimdiki gibi neşriyat fazlalığı yoktu, neler öğrendim hiç hatırlamıyorum. Ama bende nasıl güzel bir iz bıraktıysa Veyis Ersöz ismi hafızamdan hiç silinmedi. Yıllar sonra kader yolumu Konya’ya düşürdüğünde soy adı Ersöz olan herkese artı saygı gösterdim ama hocayı çoktan vefat etmiştir düşüncesi ile sormadım.  Ta ki geçen yıl, kıymetli oğlu Salih Sedat Ersöz’ün sosyal medya hesabında hastane resimlerini görünceye kadar… Ne kadar heyecanlansam da , ben de anneciğimin başında hastanedeydim sadece yorum ve dua ile duygularımı bildirebildim.

Geçen hafta Koyunoğlu Sohbetlerinde Salih bey babası ile anılarını ve onun için kaleme aldığı kitabı anlattı. Hayat hikayesi, adını aldığı Veyis amcasından itibaren romanlık gerçekten ama buraya sığmaz. Veyis Hoca’nın Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü mezunu olduğunu da bu sohbette öğrendim. Hakkı ile uygulansaydı Köy Enstitüsü projesi bu memleketin kurtuluşu olacaktı inancım bir kez daha pekişti. Ben de bozulmuş olsa da onun devamı Hasanoğlan Öğretmen Okulu mezunuyum ve bunun artılarını hayatımda görerek öğrendim.

Kolay duygulanan bir insan değilim. Gittikçe bunun daha da zorlaştığı, her şeyin sıradan hale geldiği hayatın acı tatlı tüm dalgalarını , içinde değil de kenarından seyrettiğimiz bir nehir gibi izlediğimizi belki siz de fark ediyorsunuz.

Ama bana gerçekten , 90 yaşında bir yazarın ömrünün sonunda 2 yılını %90 görme kaybına rağmen yazı yazarak geçirmesi ve zorlu bu iki sene ile 70 yıllık yazı hayatını hiç aksatmadan tamamlaması çok dokundu: “ Elveda 70 yıldır susmayan sevgili kalemim… Bu Kalem kendi istek ve arzusuyla nokta koymuştur. Bir kalem yazmaya nokta koyarken nice genç kalemlerin devreye gireceğini inancıyla Allah'a ısmarladık diyor bütün dostlarımı sonsuz Hadi Allah'a emanet ediyorum…” nasıl bir son yazıdır...

Benim gibi kendisini yazmak için yaratılmış zanneden birinin gözü ile bir bakın , ne zor bir veda ! Veyis Ersöz 1945 de başladığı yazı hayatını , darbelere , zorbalara, yasaklara, hapislere karşı aksatmamış ama ilahi takdire teslim ezelden. Ve dünyada sevdiğimiz her şeye bir gün veda edeceğimizin bilinci ile sarılmak ama yapışmamak zorun zoru galiba…

Ölürken bile öğreten farklı bir yaşam öyküsü… Bana vaktin varken ve gözün görürken, durma yaz dersini verdin gitmeden Veyis Ersöz hocam ! Ruhun şad mekanın cennet olsun …

Bazı insanlar vardır onların elinden tutup gittiğinizde cennetin kokusunu hissedersiniz. Çocukluğumda rahmetli babamın yanında hissettiğim bu iklimi çok az yerde buluyorum. Veyis Ersöz hoca da bunu başaran ve ailesine bu huzur hoş görü samimiyet anlayışını miras bırakan ender insanlardan biri…

Bu manada, vefalı evladı Salih Sedat Ersöz beyefendi nezdinde tüm aileyi tebrik ediyorum. Manevi mirası sürdürme çabalarını bu topluma kandil olmuş insanların geride bıraktıklarına örnek olmasını diliyorum…

Bir tatlı huzur ancak , kendi gönlünde ilahi huzurda emre hazır duranlardan gelir. Allah, hepimize  o yolda olmayı nasip etsin …

Cumanız Mübarek Olsun…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum