Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
BİRGÜN BAYRAM YAPABİLMEK ARZUSUYLA...
Ramazan Altıntaş
İslam coğrafyaları, Osmanlı’nın çekilişinden bu yana bir türlü normalleşemedi.
İslam coğrafyalarının DNA’sını bozanlar, onu bir türlü kendi haline bırakmadı. Hâlâ savrulmalar devam ediyor. Normalleşmenin yol haritası nedir? Sorusuna birçok yönden cevap verilebilir. Bunların başında bilgi ve bilinç artırımı, yakın tarihi kavrama, üzerinde yaşanılan toprak parçasının taşıdığı maddi ve manevi değerlerin farkında olma.. Dünyayı iyi okuma fıkhını kazanma vb.. Bu alanlarda uzun soluklu çalışmalar yapmak gerekiyor. Çünkü sömürü çok farklı biçimlerde devam ediyor. Müslüman halklar, kendi değerler sistemine göre yönetilmiyor. Dini monarşiler, kendi saltanatlarının sürmesi uğruna her şeyi mubah görüyor. Bu durum ne zamana kadar sürer? Bu konuda tahmin yapmak zor. Ama, açık toplum araç ve gereçleri çalıştığı müddetçe, nesneleştirilen toplumların özne haline gelmeleri hızlanacaktır.
Halkı Müslüman olan ülkeler, acı, gözyaşı ve ölümlerle giriyorlar bayrama. Yıllar var ki ağız tadıyla bir bayram yapılamadı, yapamadık.
Filistin Gazze’de Batı ve sapı kendimizden menkul işbirlikçilerin desteğini alan zalim İsrail yönetimi en acımasız vahşetlerine devam ediyor. Bütün bir Ortadoğu, İsrail’in güvenliği için yeniden dizayn ediliyor. Suriye’de, Irak’ta olup bitenler, hep onların güvenliği için.
Düşünebiliyor musunuz? Refah sınır kapısından doktorlar Gazze’ye girmek istiyor. Darbeci yönetim izin vermiyor. Filistin Müslümanları, ölüme terkediliyor. Göz göre göre savunmasız masum çocuklar, kadınlar, yaşlılar hunharca katlediliyor. Dünyanın vicdanı kanamıyor. Sanki Buruç Suresi’nde anlatılanlar, çağdaş neronlar tarafından yeniden yaşatılmak isteniyor, Müslümanlara.
Gazze, bir hendek, içindeki mü’minler ateş hattında..
Bu arada Arakan’lı, Orta Afrika’lı Müslümanlara karşı işlenen zulümler, nisyana terkediliyor. Suriye’de zalim Esat rejimi, güvenlik konseylerin himayesinde cinayetlerini sürdürüyor. Akıl alır gibi değil. Bir yönetici, iktidarı uğruna kendi insanını biçiyor. İslam medeniyet ve kültürünün muhteşem eserlerini bombardımanla yok ediyor. Tarihte bir benzeri görülmüş değil bunun.
İslam âlemi, bu kaos ve yıkım içinden nasıl çıkacak, nasıl kurtulacak, küllerinden yeniden nasıl doğacak?
Ey âlimler, aydınlar, kamu gücünü elinde tutanlar! Bilumum sorumluluk sahibi olanlar! Vakit çok geçti. Ne zaman muhasebe yapacağız? Ne zaman kendimizi sorgulayıp insanımızın önüne düşecek ve zalimlere, Vandalizmlere dur diyeceğiz?
Ey iman edenler! Ne zaman kendinize göre misak-ı milli sınırlarınızın dışına çıkıp da bütün Müslümanları kardeş ilan edeceksiniz? Yüce Allah imana sınır çizmediği halde sizler, bizler kardeşliğimize sınır çiziyoruz. Bu hakkı bizlere kim veriyor?
İslam; ilişkileri kesmeyin, birbirinize arka çıkın, öfkenizi birbirinize değil, yönetilmesi gerekenlere yöneltin, kıskançlık yapmayın, kardeş olun dediği halde, niçin bizler tersini yapıyoruz? “Birbirine silah çeken bizden değildir” buyuran Nebiyy-i Muhterem’in ümmeti, mahşer günü birbirimizin yüzüne nasıl bakacağız?
Zaman kendimize gelme, toparlanma zamanı. İttifak ve vifak noktalarımızı kuvvetlendirme zamanı. Gün Gazze’ye, Suriye’ye, Arakan’a, Orta Afrika Müslümanlarına sahip çıkma zamanı. Ümmetin bireyi olmak, kardeş olmak bunu gerektiriyor. Hem lisanî ve hem de fiili dualarla ümmet coğrafyalarında olalım.
Birgün bayram yapabilmek arzusuyla!..