Derviş Argun
Bitmeyen kaostan üretilen beş yüz milyar dolar
Rusya, 15 Şubat 1989 yılında Afganistan’ı terk ederken muhtemelen tüm Afganlılar da biz dünyanın diğer Müslümanları gibi, özgür ve müreffeh bir Afganistan hayali kuruyor, on yıldır mücadele eden Afgan halkının bunu hak ettiğine inanıyordu. Çünkü işgalin başladığı tarih itibariyle bir süper güce tam on yıl direnilmiş, bu yetmemiş gibi Afganistan topraklarına 451 savaş uçağı ve 15.000 asker bırakarak çıkması sağlanmıştır. Bu savaşın yoklar içinde verilmiş ve kazanılmış destansı bir mücadele olduğunda hiç şüphe yok.
Afganistan’da da süreç, batının kaybettiği diğer coğrafyalarda olduğu gibi işlemiş ve halkın gösterdiği direncin bedeli yine aynı halka, içlerindeki satılmışlar eliyle ödettirilmiştir. Taraflardan kimin haklı, kimin de yanlışı temsil ettiğini tartışmak anlamsız. Temel soru ve bu soru’nun ürettiği sorun bağlamında meseleyi anlamaya çalıştığımız zaman, savaş sonrası çatışmayla çıkan fotoğraf karesindeki tüm yüzler tanıdık simalardan oluşmaktadır. Her iki taraf ya da taraflar aynı dinin bildik sloganları ile birbirlerine saldırıyorlar.
Bu iç çatışmaların başlangıcını oluşturan ve bir anlamda bu sürecin kurbanı olan Ahmet Şah Mesut, 9 Eylül 2001 günü şehid edildi. Elli yıla yaklaşmış ömrünün neredeyse tamamında hep diktatörler ve işgalcilerle savaştı. Fakat ölümü, savaşmayı hiç de istemeyeceği birilerinin elinden oldu. O birileri bugün, Afganistan’ın Rus savaşı sonrası neredeyse 25 yıla yaklaşmış ağır travmasının ve İslam coğrafyalarındaki iç çatışmaların en büyük aktörleri haline geldi.
Afganistan’da 2001 yılında başlatılan şu ya da bu gerekçeyle bu güne kadar devam eden kaosun hazırlayıcıları ile uygulayıcıları arasında amaçsallık açısından çok büyük farklılıklar vardır. Dünyanın muhtelif coğrafyalarından cihad niyetiyle Afganistan’a gelen binlerce insan, kendilerince ulvi idealler adına savaştılar. Ama esasen karşılarında çoğu zaman ABD ve batılı güçler olmadı. Bu ulvi ideallerle başlatıldığına inanılan çatışma süreci, bir takım baronlar eliyle ulvi menfaatlerin büyültmesine dönüştürüldü. Bu ulvi menfaatlerin en önemli kısmını ise, bir kaos coğrafyasına dönüştürülen Afganistan’da geliri yüzlerce milyar doları bulan uyuşturucu ekimi oluşturmaktadır.
Suriye doğumlu, Pakistan’da eğitim almış, Taliban’ın içinde senelerce bulunmuş ve Usame b. Laden ve Eymen El Zevahiri gibi El Kaide liderleriyle röportajlar yapabilmiş ender gazetecilerden birisi olan Dr. Ahmed Muvaffak Zeydan’a göre, İngiliz istihbaratı, MOSSAD ve CIA bu uyuşturucu ticaretinin içindedir. (Talibanın yükselişi / Mana yayınları) Dünya uyuşturucu ticaretinin % 90’ını bu istihbaratlar yapmaktadır. Bu ticaret, sadece İngiltere’ye yılda beş yüz milyar Amerikan Doları kazandırmaktadır. Küresel bankalar da bu kirli parayı aklamak için oluşturdukları flu alanlarda işlemler yaparak bu sürece destek vermektedirler.
Uyuşturucu işinden Afgan halkı 6 milyar dolar gelir sağlamaktadır. Afganistanlı uyuşturucu tacirlerinin geliri ise, 25-30 milyar dolara ulaşmaktadır. Dolayısıyla uyuşturucu eken Afgan halkı 5-6 milyar dolar kazanırken, bunu gizli servislere ulaştıran ve köylüleri organize eden aracılar bunun neredeyse beş katını kazanmakta, onların efendileri gizli servisler ise, yüzlerce milyar dolar elde etmektedirler.
Bazı araştırmalara göre uyuşturucu müptelaları yılda 4.500 ton uyuşturucu tüketmekte iken, sadece Afganistan’ın uyuşturucu üretimi 6.100 tona ulaşmıştır. Tüm bu bilgiler ışığında şunu rahatça söyleyebiliriz ki; gizli servisler bu yüzlerce milyar dolardan vazgeçmedikçe, Afganistan da tanıdık simaların aynı sloganlarla birbirlerini öldürmeleri de son bulmayacaktır. Batılı güçler eliyle palazlanan bu kaos, batının kontrolsüz coğrafya oluşturma çabasına katkı vermeye devam edecektir. Artık bizim birbirimizi yok ederek coğrafyamızı talan etmemiz, batılı ajanslarda haber değeri bile taşımamaktadır. Batı, Afganistan’da kimin kiminle ne için savaştığını umursamadan, kendi ulvi menfaatlerine hizmet edecek ekim alanlarını büyütme çabası içindedir.
Bu çabaya hizmet eden süreç, bizde “cihad” diye isimlendirilirken, bunun batıdaki karşılığı ise “iç savaş” ve “kaos”tur.