Kasım Çakır
‘’Bizler her şeyi biliriz!’’ olduk
EMR-İ BİL-MARUF NEHYİ ANİLMÜNKER:İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma. Kur’an ve Sünnet’e uygun olan davranışa, söze maruf; Allah’ın razı olmadığı, inkar edilmiş, haram, günah olan, Kur’an ve sünnete uygun olmayan davranış, söz ve düşünceye maruf denir.
İslam uleması bu görevi ümmet içinden bir grup un yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğun kalkacağını, ancak hiç kimsenin yapmaması halinde bütün Müslümanların sorumlu ve günahkar olacağını söylemiştir.
Müminler, dünyadaki en hayırlı toplumdur ve iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan en güzel ahlakla yetişmiş bir toplumdur.
Bir toplumda maruf-u emreden, kötülükten menedenler olmazsa giderek münker olan işler birer kural haline, bir yaşam biçimi haline gelirler.
*Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız; çünkü Allah'a inanıyorsunuz...'' (Al-i İmrân, 3/110).
*’İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın.’ (Mâide/2)
*“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.( Âl-i İmran:104)
*Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumi bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez."
Ravi: Huzeyfe Kaynak: Tirmizi, Fiten 9, (2170)
*Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim
—İçlerinde amelleri peygamberlerin amellerine benzeyen on sekiz bin kişi olduğu halde bir memleketin halkı azaba uğradılar.
—Bu nasıl olur?
—Onlar Allah için kızmıyorlardı! İyiyi emredip kötüyü menetmiyorlardı da ondan!
Günümüzde şu bir gerçektir ki, kimseye bir şey söylenmiyor. Herkes kendini melek zannediyor. Hiç kimse kendi hatasını, suçunu, ayıbını, eksiğini kabul etmiyor. Söyleyenlerde nefrete maruz kalıyorlar.
Hocalarımız vaaz ederken, hutbe okurken oflayan, puflayan, el kol hareketi yapan, rahatsız olan kardeşlerimize çok şahit olduk. Hocalarımız Haksız nefrete maruz kalıyorlar.
Okulda çocuklarımıza değerlerimizi yükleyen idarecilerimize, öğretmenlerimize tepki göstermek, kavga yapmak için okula giden: ‘’Sen nasıl olurda benim oğluma, kızıma karışırsın, kızarsın, uyarırsın!. Sen kim oluyorsun?’’diyen velilere şahit olduk.
Aile, akraba içerisinde bir büyük olarak sorumlu olduklarımıza eksiklerini, hatalarını, yanlışlarını, söylediğimizde hiç beklemediğimiz tepkilere maruz kalıyoruz. İyiye yönlendiren, kötülükten men etmek isteyenler gözden, gönülden düşüyor. Tepki ve nefrete maruz kalıyoruz. Ne kadar acı bir durum değil mi?
Her yaşımda insanı yeniden öğreniyorum. Herkes büyümüş de, küçülmüş, her şeyi bilir olmuş. Ne söylesen ‘BEN BİLİRİM, BEN BİLİYORUM’ bilgiçliği taslıyorlar. .
İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma görevimizi yaparken karşılaştığımız tepkiler, şahsımıza karşı nefret oluşması, uyardıklarımızın bizden uzaklaşması Kur’an-ın bu emrini yerine getirmemizi zora sokuyor.
:İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma görevimizi yaparken Rabbim bizlere sabır, güç, kuvvet versin. Tepkilerinden, hışmından, nefretinden korktuklarımıza söz söyleyemez, bu görevimizi yapamaz duruma gelirsek bu acizliğimiz de bizleri affetsin