M. Ali Köseoğlu
Bosna, Makedonya ve Bakan Çelik...
Bosna, Makedonya bir de Bakan Çelik’in Konya seyahati
Bosna ile ilgili yazım ateşten gömlek…
Yazarken biliyordum…
Umudum toplumun ve şehrin önderlerinin anlayış kabiliyetlerinin meramımı en ufak bir şerhe dahi ihtiyaç duymadan çözmeleri yönünde idi…
Fakat öyle olmadı…
Bir dostum “Sadrettin Kütükçü Bey size darılmış” diye haber getirdi… Bir başkası da -onunla ilgili bu bilgi ne işime yarayacaksa- Özel Elmas Lisesi’nde edebiyat öğretmeniyken bu okulun kapanmasıyla -2 yıl içinde- emekli olmak üzere 2002 yılında dönemin belediye başkanı Mustafa Özkafa tarafından işe alındığını söyledi.
Şöyle ya da böyle; Sayın Kütükçü KOMEK’lerden de sorumlu birisi olarak Konya’ya hizmet üretiyor… Bunun altını çizmemiz lazım.
Sadrettin Bey beni arayıp niye darıldığını söylemediği için de yazımın ondaki dalgalanmasının boyutlarını öğrenebilmiş değilim…
AK Parti il yönetiminden geziye katılanlar da yazımı bazı ortamlarda dile getirmişler…
Önceki yazımda da söylediğim şeyi bir kez daha vurgulayayım: Büyükşehir Belediye’miz Bosna’ya ne yapsa azdır…
Ben bir coğrafya tahayyülünde bulunarak elimizin oralara da (Azerbaycan, Makedonya, Özbekistan, İran’a) ulaşması isteğimi dökmüştüm satırlara…
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in ufkunun farkında biri olarak, eldeki tek adresin Bosna olmaması gerektiğini söylemeye çalışmıştım…
Meğer belediyemizin başka kardeş şehirlerle benzer projeleri de olacakmış…
Bu, bugüne kadar bana/kamuoyuna anlatılmadıysa bunun sorumlusu nasıl ben olabilirim.
Ortada bilgiyi paylaşmayanların mesuliyeti hayli fazla… Bunu söyleyeyim…
Başkan Tahir Akyürek sırada Makedonya olduğunu söyledi…
Bu konuda TİKA ile işbirliği halinde değişik projeler de hayata geçecekmiş…
Şayet söz edildiği gibi bütün bunlar gerçekleşirse, Bosna’da yapılanlar gölgelenir ve daha fazla şey yapmak gerekir…
Yazımıza gönül koyanlar da her şeyden önce bizim de bir gönlümüzün olduğunu unutmamalıdır…
Yapılanı bir yazı ile ele almak, -içinde eleştiriler barındırsa da- o işin ehemmiyetini ortaya koyar.
Yine Sezai Karakoç’tan mısralarla bitireyim sözümü de nerede durduğumuz daha bir anlaşılsın:
“Bağdat'ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
Şam'da son sınırı manevi medeniyetlerin
Kozmik bakış metafizik sezgi
Bağdat'tan dal, Şam'dan yaprak, Diyarbekir'den çizgi
Hep İstanbul'da kırık dökük
Parçalanmış silinmiş sönmüş
Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu”
***
...
“Açar bir gün elbet yeniden gönlümüzün çiçekleri
Görülmemiş fizik ötesine ait çiçekler
Mesnevi'nin, Manevi'nin
İhya'nın Mektubat'ın
İstanbul'un, Bursa'nın
Diyarbekir'in, Konya'nın
Erzurum'un, Bağdat'ın, Şam'ın
Kahire'nin ve bütün Afrika'nın
Mekke'nin, Medine'nin gülleri”.
HÜSEYİN ÇELİK’İN GÜNDEMİ
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hafta sonunda Konya ve Karaman’da açılış törenlerinde bulundu. Çelik’in bu açılışların her birinde ve gittiği yerlerde dilinden düşürmediği şey Akdeniz Üniversitesi’nde meydana gelen olaylardı…
Mesela Kadınhanı ilçesinde yapımı tamamlanan ve eğitim öğretime başlayan Zeki Altındağ Anadolu Lisesi'nin açılış töreninde “Fikrin ve medeni davranışın bittiği yerde kavga başlar. Biz bunu istemiyoruz” diyordu…
“İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar, hayvanlar tokuşa tokuşa anlaşırlar. Biz hayvan değiliz tokuşmayız” diyerek ağır laflar ediyordu.
Üniversitelerde düşüncenin ve eğitimin özgür bir şekilde yer almasına olanak tanımazsanız maalesef böyle oluyor…
Tarih Türkiye’de bir kez daha tekerrür ediyor…
Hükümetin özgürlükler adına attığı adımlardan gerilim türetenler, Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan tablonun ressamıdırlar…
Bir sistemde kanunların uygulanmasında tıkanıklığa mahal verirseniz işte böyle oluyor…
Hüseyin Çelik, Konya ve Karaman’da okullar açsa da aklında yükselen gerilim vardı… Yaptığı tavsiyeler de bu gerilimi yumuşatmaya dönük ifadeler taşıyordu.
Fakat “Biz hayvan değiliz tokuşmayız” sözü, son olayların ondaki yansımasının boyutlarını ortaya koyuyordu…
Fena halde canının sıkıldığı, üniversitelerde kavga ve gürültü çıkaranlara yönelik olarak sarf ettiği bu sözlerden belli oluyordu.
Umarım bundan sonra yaşacaklarımız bundan öncekileri bize unutturmaz.
Türkiye’de huzura her şeyden çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde fitili ateşlemek, bu ülkenin enerjisini boşa harcamasına dönük bir kasıttır.
İnşallah üniversite gençliği başta olmak üzere her birimiz tuzaklara karşı hissimizi uyanık tutarız.