Bu da Özkök'ün seçim tahmini

Bu da Özkök'ün seçim tahmini

Ertuğrul Özkök istiareye yattı ve seçim sonrasında olmasını istediği siyasi tabloyu yazısına aktardı.

Ertuğrul Özkök istiareye yattı ve seçim sonrasında olmasını istediği siyasi tabloyu yazısına aktardı. Partilerin almasını istediği oy oranını da açıklayan Özkök, bu oy oranlarını da AK Parti yüzde 40-42, CHP yüzde 30, MHP'ye ise yüzde 14-15 olarak açıkladı.

"Allah Türkiye’yi sevseydi. Gerçekten sevseydi. 13 Haziran sabahı böyle bir Türkiye’ye uyanırdık." diyerek bu sonucun Türkiye için en iyi sonuç olacağını ileri süren Özkök, bunun nedenlerine de yazısında yer verdi.

İşte Ertuğrul Özkök'ün o yazısı...

ALLAH Türkiye’yi sevseydi...

Allah Türkiye’yi gerçekten sevseydi, 12 Haziran akşamı nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalırdık?

Herkesin meşhebi kendine.
Herkes kendine göre bir istek yapabilir.
Benimki şöyle:
Eğer Allah Türkiye’yi gerçekten sevseydi...
Tabii ki her şeyden önce biz, Allah’ın kulları Türkiye’yi gerçekten sevseydik...
13 Haziran 2011 sabahı şöyle bir tabloyla uyanırdık.
* * *
AK Parti yüzde 40-42 oy almış.
Yani tek başına hükümet kurabiliyor.
Ama tek başına Anayasa’yı değiştiremiyor.
Başbakan astığı astık, kestiği kestik bir “ego”yla uyanmıyor.
CHP yüzde 30 oy almış.
Tek başına iktidar olamıyor.
Hükümeti kuramıyor, meydan okuyamyor.
Ama bütün Türkiye’ye ve dünyaya ilan ediyor.
Bu ülkenin “yükselen bir partisi” var.
AK Parti’nin ensesine yapışmış, yükselen bir gücü var.
* * *
MHP’ye gelince...
Yüzde 14-15 oy almış.
Tek başına iktidar olamıyor.
Ama “One minute” deyince, ülkenin kılcal damarlarının sarsılacağı bir oy.
İktidarın ve ana muhalafetin, her saniye, “Onsuz bir şey yapamam” diyeceği “altın denge”...
* * *
Allah Türkiye’yi seviyorsa.
Gerçekten seviyorsa.
Meclis’e hakkaniyet ölçüsünde BDP destekli bağımsız gönderirdi.
Yüzde 5 mi?
6 veya 7 mi?..
Ne kadar Kürt’se, ne kadar onu gerçekten isteyen Kürt, onu destekleyen Türk varsa o kadar...
Meclis’te o kadar milletvekili isterdim.
* * *
Bütün bunlar benim şahsi isteklerim.
Benim duygusal dünyamın arzuladığı rakamlar...
Hakikat nedir diye sorarsanız, verilecek cevabım sadece şu olabilir.
Hakikat benim arzularımdır.
Bu arzular; şahsi ihtirasları, kişisel intikam ve rövanş duygularımı mı yansıtıyor diye sorarsanız...
Tek cevabım vardır.
Bilmiyorum.
Gerçekten bilmiyorum.
Şu günlerde sadece hislerden, duygulardan oluşan bir insanım ve vereceğim cevapların hepsi ancak bu anlık duygulardan ibaret olabilir.
Neden bu duygular diyorsanız ise söyleyeceğim şey şudur.
Ülkemde bazı şeyler olağanüstü iyi gidiyor.
Bazıları ise olağanüstü kötü...
Bazılarını 21’inci yüzyıl dünyasına çok yakıştırıyorum.
Bazılarını ise 20’nci yüzyıl Türkiye’sine bile yakıştıramıyorum.
Abdülhamid dönemine bile oturtamıyorum.
Geleceğin hayalleri ile geçmişin kâbusları arasında sıkışıp kalıyorum.
İşte o zaman kendi kendime diyorum ki...
* * *
Allah Türkiye’yi sevseydi.
Gerçekten sevseydi.
13 Haziran sabahı böyle bir Türkiye’ye uyanırdık.
Aklın ve duyguların.
Mazinin ve bugünün.
Ülke menfaatlerinin ve şahsi “ego”ların.
İnancın ve aklın.
Cürüm ve adaletin.
Öfke ve vicdanın.
Makul bir terazide dengelendiği bir Türkiye...