yazar-9
Bulmaca
Odada ne var ne yok dışarıya çıkardı. Yok olanlar yoktu zaten, var olanlardan aldı hıncını. Kendini kaybetmişti handiyse. Ne geldiyse eline savurdu ara yere. Kendini kaybettiği yetmezmiş gibi başına tasallut kayıp kelimelerle uğraşması yok muydu? Bir bulmaca, bir kalem, bir de minderdi kendine bıraktığı. Panjurlar hafif kapalıydı, içeriye yalnızca sokak lambalarının arsız ışıkları süzülüyordu. Tıpkı bundan on yıl öncesinde olduğu gibi. On yıl öncesinde de böylesi bir ruhsal çöküntü yaşamıştı. Fakat o zaman için, odasındakileri atıp savuracak asi güç (!) yoktu kendisinde. Yine böyle bir geceydi işte; yağmur yağıyordu, yılın ilk ayının son günleriydi. Kulağı yalnızca yağmurun sesindeydi. Gözlerini sımsıkı kapayıp o on yıl önceki sesleri hatırlamaya koyuldu. Bir şey eksikti, bir şey Neydi o şey? diye düşünecekti ki birden doğruldu minderden, kapıyı hızla kapattı. Askıdan, paltosunu sırtına geçirip apartmanın bahçesine indi. Balkonların altındaki yağmurdan sakınan zavallı kedilere baktı. Güldü. Arka bahçeye geldiğinde, dairesinin bulunduğu taraftaki su borularına yanaştı. Sırtını apartmana dayayıp, o özlem duyduğunu henüz fark ettiği sesi, büyük bir hazla dinlemeye başladı. O zavallı kedilerden sersem olanı da, yağmura aldırmadan yanına geldi, sürtündü sürtündü. Karşılık bulamayacağını anlayınca, o da apartmana sırtını verdi. İkisi de sırtlarını apartmana vermiş, Rodinin Düşünen Adamına nispet yapar gibi hâlleri vardı.Bir, iki, bir, bir, bir, üç, bir!Her şeyin değişeceğini savunan kendisine, bir cevap niteliğindeydi bu aniden çıkıveren özlem dolu tınnet Ti, ti-ti, ti, ti, ti, ti-ti-ti, ti! Bulmaca çözülmüştü!