Zeki Oğuz
BULUŞMA
Her yıl mayıs ayının ilk haftasında büyük bir buluşma gerçekleşir Ermenek çevresinde. Kendiliğinden bir buluşmadır bu. Bunu yıllar öncesi keşfetmiştim ve o günden bu yana mayısın ilk haftasında ne yapar eder buluşmada yerimi alırım.
“Aman gine göç eyledi Avşar eller
Aşıp aşıp giden eller bizimdir.”
Halen göçer yaşamını sürdüren sarıkeçililer soğuk kış aylarını Akdeniz sahillerinde geçirirler, Erdemli, Silifke, Aydıncık, Bozyazı sahilleri onların kadim yurtlarıdır. Nisan ayı gelip havalar ısınmaya başlayınca bir koca yörüğün,yörüğün yayla hasretine de kimse karşı koyamaz, kan tutması gibi, yayla tutar yörüğü, dediği gibi kan tutar ve göç başlar. Göç ayları gelince yörüğün keçisini bile bile bir yayla coşkusu sarar. Sürünün yönü hep yaylaya dönüktür. Göç başlayınca sürü bile belli eder coşkusunu sevincini.
Yayla yollarının üzerinde bir geçiş noktasıdır Ermenek çevresi. Mayısın ilk haftası bir hafta kadar buralarda oyalanırlar ve asıl yaylalarına ulaşmak için yeniden düşerler yollara.
Cumartesi günü beş fotoğrafçı arkadaş buluşmada yerimizi almak, en azından bir gün için onlarla birlikte olabilmek için Ermenek yollarındaydık. Barcın yaylasını geçerken Gök’lerden iki oba çıktı yolumuza. Ana yol boyunca gidiyorlardı. Mayıs ortalarına gelmiş olmamıza rağmen hava soğuktu ve dağlarda kara bulutlar dolanıyordu. Yağdı yağacaktı yağmur. Bu yüzden akşam ayazı çökmeden bir yere konmak için acele ediyorlardı. Son durakları, Gevne vadisi ile Hadim yaylaları sınırları arasında bir yer olacaktı. Sürünün peşinde Derya kızı görünce şaşırdım. Liseye gidiyordu. Daha okullar tatil olmamıştı. Sordum,” okulu bıraktım abi, dedi boynunu bükerek.
Öğle yemeğimizi Çavuş köyünün üzerindeki bir çeşme başında yedikten sonra Kuş Ali’nin obasına gitmek üzere Ilısu yoluna düştük. Görmeli ile Ilısu arasında bir yerdeydi oba. Kuş Ali birkaç yıldır keçiyle birlikte koyunculuk da yapıyordu. Emine koyun sürüsünü almış çoktan Aladağlardaki yayla yerine varmıştı. Kuş Ali’de sabah obayı toplayıp o taraflara doğru yola düşecekti. Hatçe hanım kızı ve geliniyle yufka yapıyordu. Bu geçici durakta yapılan yufka yol boyu yetecekti onlara. Fatoş cadımla kucaklaştık. O da liseye geçince okulu bırakmış, develeri gütmek ona kalmıştı.
Yolda birkaç kere sağnak yağmura yakalanmıştık ama Ermenek çevresi günlük güneşlikti. Parça bulutlar dolanıyordu mavi gökyüzünde. Ermenek barajı ayrı bir güzellik vermişti oraya ama bu güzellik uğruna nice bereketli topraklar sular altına gömüldü. Tarihi Karamanoğlu köprüsü bile kendini kurtaramadı bu yokoluştan.Bunları düşündükçe içim yanar, merak ederim niye bir Ermenek’li çıkıp karşı koymadı bu yokoluşa.
Bacakların Mazı gediği tarafında olduğunu söylemişlerdi. Kuş Ali obasıyla vedalaşıp Görmeli köyünden Mazı gediğine çıkıyoruz. Veli Bacak buraz uzaktaymış. Eniştesi ile abisinin sürüsünün yanına gidiyoruz. Onlarla geçtiğimiz yıl Çavuş köyü yakınlarında karşılaşmış, Kezban’ın kaçtığını öğrenmiştik. Veli’nin abisinin küçük bir çocuğu vardı. Tek bir arkadaşı olmadan büyüyordu. Herşeye karşı tepkileri doğaldı çocuğun. Başkalarının onu kızdırmalarına karşı bile enikler gibi havlayarak yanıt veriyordu.
Akşam olmuş hava serinlemeye başlamıştı. Artık dönüş yoluna düşmemiz gerekiyordu. Dönüş yolunda beş-on dakikamızı ayıracağımız son bir durak vardı. Görmeli’deki dostlarım. Kahveye indik, arkadaşım Bekir Demircanlı ordaymış. Bekir aslında İzmir’de oturuyor ama köyünü çok sevriği için nerdeyse bütün zamanlarını köyde geçiriyor. Bağ bozumunda köyde buluşmak üzere sözleştik onunla.
Kısa bir çay molası ve sohbetten sonra yola düştük.