Prof. Dr. Ali Akpınar
Çocuk sorunları Rizede masaya yatırıldı
Geçen haftalarda (30 Eylül-2 Ekim) Rizede çok önemli bir bilimsel toplantı vardı. Çocuk Sorunları ve İslam Sempozyumu. Ellinin üzerinde alanının uzmanı ilim adamının katıldığı ve on bir oturumun gerçekleştirildiği toplantı iki gün devam etti. Toplantıya değişik üniversite ve diğer kuruluşlardan İslam Hukuku, Hadis, Kelam, Tefsir, İslam Tarihi, Mezhepler Tarihi, Din Eğitimi, Din Psikolojisi, Din Sosyolojisi, Hukuk, Tıp, siyasetçi ve çocuk esirgeme kurumu uzmanı pek çok disiplin katıldı.Rektör Yardımcısının yönettiği ilk oturumda İslamın Medeniyet Projelerinden Çocuk ve Aile konusu tartışıldı. Diğer oturumlarda Sokak çocuklarının sorunları, çalışan çocukların sorunları, Okul öncesi ve sonrası çocukların sorunları, çocuk hakları, çocuk eğitimi ve çocuk suçlular gibi konular masaya yatırıldı. Değişik alanın uzmanı katılımcıların vardığı ortak sonuçta şunların altı çizildi: Çocuk sorunlarının temelinde sağlıklı bir din eğitiminin olmayışı, sağlam aile yapısının olmayışı, okul ve çevrenin olumsuz etkisi yatmaktadır. Dolayısıyla insanın doğasında var olan inanma duygusunun sağlıklı ve sağlam bir şekilde doldurulması kaçınılmazdır. Aileye büyük önem verilmeli, sağlam temeller üzerinde bir yuvanın kurulması teşvik edilip yönlendirilmeli ve kurulan ailenin huzurlu bir biçimde varlığını sürdürebilmesi için gerekenler yapılmalıdır.Sempozyumda dile getirilen tespitlerden bir kaçını şu şekilde özetlememiz mümkündür:Şeytan, Ademe secde etmeyerek İlahî emre baş kaldırınca, Allahtan kendisine süre verilmesini/ömür istedi. Adem ile Havva ise, yasak meyveden yiyince Allahtan kendilerine çocuk vermesini istediler. İki istek de kabul edildi. Şeytanın bu isteği onun azgınlığını ve azgınları artırdı. Adem ile Havvanın isteği ise hem iyilerin hem de kötülerin yetişmesini sağladı.Temellerimiz ve geleceğimiz olan çocuklarımızın yetişmelerinde, zararlı alışkanlıklardan korunmalarında, onların yararlı bir birey olarak toplumda yer almalarında aile ve dinin önemi büyüktür.Çocuk erkek olsun kız olsun çocuktur, gönül meyvesidir, göz aydınlığıdır. Peygamberimiz, çocuğu olana, oğlan mı kız mı diye sormaz, organları tamam mı diye sorar; tamam cevabını alınca Allaha hamdederdi.Peygamberler başta olmak üzere Hz. Mevlana, Yunus Emre gibi değerleri değer yapan insan yetiştirmeleridir. Bir insana hayat vermek tüm insanlığa hayat vermek; bir insanı itlaf etmek de tüm insanlığı itlaf etmek gibidir. Bir çocuğu ziyan etmek de tüm insanlığı ziyan etmek demektir. Çünkü ziyan edilen çocuğun zararı, hem kendisine, hem ailesine ve hem de tüm herkesedir. Bu gerçeğe rağmen günümüzde insan yetiştirme demek olan annelik küçümsenmektedir. Oysa annelik, en kutsal ve saygın bir meslektir.Elli yıl sonra uğruna çok şeyimizi verdiğimi evimiz, arabamız, eşyalarımızdan bahsedilmeyecektir; ama arkamızda bıraktığımız çocuklarımız bizim hayırla yahut şerle anılmamızı sağlayacaklardır.Kurân ve Sünnet yetim çocukların haklarına sıkça vurgu yapmıştır. Yetim kavramı, babasını yahut annesini kaybeden çocuklar yanında; anne babasının ayrılığı yahut sefahate düşmeleri nedeniyle ortada kalmış, yalnızlığa itilmiş, bakımı, eğitim ve terbiyesi ihmal edilmiş çocukların hepsini içerisine alır.Sünnet, çocukların eğitim öğretiminde konuşma yaşını esas alır. Çocuğun eğitimi evlilikle başlar, ana rahminde devam eder. Doğduktan sonra kulağına ezan kamet okuma, güzel isim verme, helal lokma ve diğer uygulamalarla sürer gider. Çocuğun dünyaya gelir gelmez duyacağı ilk sesle (ezan-kamet), çocuğa ilk öğretilen cümleler onun kişiliğinin oluşmasına etki eder. Peygamberimiz yedi yaşından itibaren çocuklara namazı emreder. Bunun için yedi yaşından önce çocuk namazla tanışmalıdır. Zira namaz, başlı başına bir okuldur. Kendisi bir yetim ve öksüz olarak büyüyen Hz. Peygamber, bir yetim ve öksüz hâmisi ve babasıdır. Bu konuda da onun hayatından alınacak pek çok örnek vardır. Hz. Hatice ve Ümmü Seleme gibi çocuklu dul hanımlarla evlenen Hz. Peygamber, aynı zamanda üvey babalık da yapmıştır.Kurânda Salih evlat ve zürriyetin ıslahı için dualar yer almıştır. Sözlü duaların fiilî dualarla desteklenmesi gerekir. Bu yüzden anne babanın öncelikle çocuklarının Salih evlatlar olmaları için gerekenleri yapıp sonra dua etmeleri gerekir.Memleketimizde kanun maddeleri değişiyor, yeni maddeler belirleniyor. Bu değişiklikler yapılırken toplumun gelenek ve görenekleri, inançları, maslahat ve ihtiyaçları da gözetilmelidir. Çocuklarla ilgili gündeme gelen yeni meseleler, batının ve diğer erklerin baskısıyla değil; kendi kaynaklarımız ve bilimsel veriler ışığında ele alınıp değerlendirilmelidir.Bugün yetmiş milyon nüfusumuzun yetmiş bin kadarı hükümlü ve tutuklu olarak içerde yatmaktadır. Türkiyede çocuk suçları, mal aleyhine işlenen suçlarda yoğunlaşmaktadır. Bu da ekonomik sıkıntılardan ve toplumsal doyumsuzluklardan kaynaklanmaktadır. Dindar insanların çocuklarında ve dindar çocuklarda suç işleme oranı en aza inmektedir. Çocuklarda suç oranının azalmasında onlara sahip çıkılması, onlara iyi bir din eğitimin aldırılması, onların boş zamanlarının iyi bir şekilde değerlendirilmesi gibi sebepler önemli rol oynamaktadır.Almanya gibi gelişmiş ülkelerde Sosyal İlahiyatçılar, sosyal hizmet kurumlarıyla işbirliği içerisinde çalışıyorlar. Ülkemizde de bu tip çalışmalara ihtiyaç vardır. Çocuk Esirgeme Kurumu, bakıma muhtaç çocukları kurum yerine, aile koruması altına verilmesi uygulamasına geçiyor ve çocukların yedi yaşına kadar kurum bakımına alınmasını uygun bulmuyor.Günümüz çocuk ve insan sorunları İslamsızlığın sorunlarıdır. İnsanın Üç K (Kafa, Kalp ve Karnı) ve Üç Dsi (Duygu, Düşünce ve Davranışı) sağlıklı bir şekilde giderilmezse sorunlar kaçınılmaz olacaktır. Sonuç olarak temennimiz, sorunsuz bir nesil ve sorunsuz bir dünya için ilgili ve yetkililer bu çığlıkları duyar ve gerekenleri yaparlar. Bir başka dileğimiz de toplantıda sunulan çok değerli bildirilerin, kısa zamanda bastırılıp yetkili ve ilgililere gönderilmesidir.Böyle hayatî bir konuda bu bilgi şölenini düzenleyenlere ve toplantının dolu dolu geçmesine katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler.