Coğrafya bölgelerini eyalet yapabilirsiniz

Coğrafya bölgelerini eyalet yapabilirsiniz

Madem ki cumhuriyet hariç herşey değişebilirmiş, büyük sermayeden izin çıktı, biz de kafamızdan atalım bir şeyler bakalım...

Türkiye, 1941 yılında yedi coğrafya bölgesine bölünmüştür. Bunların bazılarının "alt bölgeleri" de vardır, doğusu batısı, içi dışı.
Bu bölünme, o zamanın Milli Şef yönetimi tarafından kötülük amacıyla değil, "okullarda öğretmesi kolay olsun" diye bir coğrafyacılar kurultayı tarafından yapılmıştır. Mektep medrese görmüş her vatandaş bu bölgeleri bilir, okuma yazması olmayıp televizyonda hava durumunu seyreden her vatandaş da bilir. İşte gördünüz mü pratik faydayı?

Şimdi "desantralizasyon" istiyorsan, bu tamamen teknik ayırımı, "idari taksimat" haline de getirirsin...
Hani, Osmanlı'nın "mutasarrıflık" denilen, il ve ilçe arası orta karar bir şey olan idare birimine sınıf atlatıp, bugünün Amerikan deyimiyle onu "upgrade" edip vilayet yaptığın gibi canım!

Anlı şanlı cumhuriyet, birini yapıyorsa ötekini mi yapamayacak?

Bu bölgelerin adını ille "eyalet" olarak koyman da şart değildir, gene "bölge" der geçersin, faşist vakvakları ürkütmemek için...

İstanbul da, kendi başına, bunların dışında ayrı bir birim tabii... Washington D.C., yani District of Columbia, gibilerden...
İsterseniz Ankara'yı da "District of Steppe" yapın, bozkır bölgesi, beis mi var?

Sonra bırakın tartışsınlar, bu bölgelerin genel valileri Ankara'dan mı gönderilsin, yerel halk mı seçsin?
Elbette bu yapı, farklı bir yapı olacaktır, "Atatürk'ün kurduğu yapı" olmayacaktır.

Ama TÜSİAD olabilir diyor, biz de tartışıyoruz işte. Kızmayınız.
Cumhuriyet bundan ne kaybedecektir, onu söyleyin bana...
Hiçbir şey kaybetmeyecektir!

Tam tersine, bölge gerilimleri azalacaktır. Bölge farklılıkları da böylece "resmiyet" kazanır, huzursuzluk kaynağı olmaktan çıkar.
Her bölgeye özel, farklı ve "yalnızca oraya özgü" birtakım uygulamalar da getirilir. Örneğin Diyarbakır Lisesi'ne Kürtçe ders, Trabzon Lisesi'ne Lazca ders, Adapazarı Lisesi'ne Çerkesçe ders falan... Önce buna bir aklınızı yatırın, seçmeli mi olsun zorunlu mu, ayrıca tartışırız...

Bir de "bölge belediye meclisi" oluşturursun, o da bir tür "eyalet meclisi" gibi çalışır, yerel kararları alır.
İsterseniz bu bölgelerin "sembolik bayrakları" da olabilir, İspanya'da var.

Böylece Kürt kardeşlerimizin sarı, kırmızı ve yeşil renklere kendilerince duydukları hasret de bir düzeyde giderilmiş olur. Her bölgede Türk bayrağıyla bölge bayrağı yanyana kullanılabilir törenlerde falan, İspanya'da böyle.

İşi büyütüp bölge hükümetleri, bölge başbakanları falan yaratman şart değil. İspanya'da o da var ama biz o kadar ileri gitmeyelim.
Bu neyi çözer?

Boyumuz uzamaz. Ama insanlar rahatlarlar...

Bağın büsbütün kopmaması için, gergin tutulmuş bağı azıcık gevşeteceksin, mesele bundan ibarettir.
Ya da Kemalist çözümü seçersin, iç savaşı sürdürürsün.

Cumhuriyetin kuruluşundan beri tam 22 isyan çıktı bu memlekette, 12 bin asker, 40 bin sivil öldü.
Yatırıma harcayacağın milyarlarca doları da öylece piç edersin. Bugüne kadar yaptığın gibi. Tercih senin.

Oysa bu sorunu çözmüş Türkiye fişeklenecek, roketlenecek, uçacak, onu kimse tutamayacaktır.
Fransa 1962'den önce ne durumdaydı, 1962'den sonra ne durumda? İspanya 1978'den önce ne durumdaydı, 1978'den sonra ne durumda? Bak, araştır, öğren, sonra itiraz et.

Engin ARDIÇ / Sabah