Arif Köse /ey kavmim
Çok Güzel Hareketler Bunlar
Nihayet şehrimizde güzel işler de görmeye başladık. Bir süre önce reklam panolarında faiz ile ilgili ayetin paylaşıldığını gördük. Milli Gençlik Vakfı imzası taşıyordu bu amel. Kim olursa olsun, takdir etmemek mümkün değil çünkü yanlış bilmiyorsam 250 adet reklam panosunda bu ayet paylaşılarak emr-i bil maruf nehyi anil münker ameli, yaygın bir şekilde yapılmış oldu. Elhamdülillah. Yapanlara teşekkürü bir borç bilirim.
Şu an ismini hatırlayamadığım bir başka dernek te yine faiz ile ilgili ayeti billboardlara taşımıştı. Son olarak ta elektrik direkleri ve panolara A3 ebatındaki afişleri asmak suretiyle bazı kardeşlerim yine faiz ile ilgili ayeti paylaştı. Kimileri “görüntü kirliliği” diyecekse de “sensin kirlilik” der geçeriz ve bu topluma şart olan iyiliği emretme kötülükten alıkoyma amelini yapan herkesin elinden, alnından öperiz.
Kurtuluş işte buradadır. Velev ki bu çalışmalarla kimse faizden vazgeçmese bile Rabbimizin bizden istediği bu tür amelleri yapmak ve yaygınlaştırmaktır.
Bursa’da bir otobüsün arkasına ve Rize’de yine billboardlara yazdırılan faiz ile ilgili ayet te, çocuklar gibi sevinmeme sebep olan işlerdir.
Evet azız. Deyyusluk yapanlara göre, açık ve dar giyinenlere göre, faize gidenlere göre, Allah’tan korkmayanlara göre azız, ama çoğalıyoruz. (Kendimizi temize çıkarmaktan Allah’a sığınırım)
2 sene önce “ey kavmim” ismini verdiğim dergiyi ilk çıkardığımda daha da yalnız hissediyordum kendimi. “Kupkuru bir ağacın dalıyım, yapayalnız” diyordum Barış Manço’dan aldığım kelimelerle. 3 yıl önce şehirde 4 yere astığım ayet ve hadis içeren brandaları yerleştirirken de yalnızdım, Zafer Meydanı’nda açık ve dar giyinmiş kızlara bu durumlarının günah olduğunu bildiren mektubu dağıtırken de. Hatta bazen korkuyordum bile.
Söz sahiplerinin şehirde yaygın olarak yaptığım işlere karşı olan ölümüne duvar kesilmeleri, görmezden gelmeleri ise, beni daha da yalnızlaştırıyor ama daha da bileyliyordu. Her sayısını 5000 adet bastırdığınız bir dergi çıkaracaksınız, asla satmayacak ve içine reklam almayacaksınız, size küfür edenlere karşı yılmayacaksınız ve bu işlerin devamını getireceksiniz, bir de üstüne görmezden gelineceksiniz. Tam bir sessizlik. Bir Allah’ın kulundan destek gelmedi be. Diller lal kesildi, “ne diyor bu adam” diyen çıkmadı anlı şanlı ! yazar ağabeylerimizden, medyanın köşe başını tutmuş entellerimizden.
Ama biliyordum, Anadolu’nun bu ateşe duyarsız kalmayacağını biliyordum ve aslında yalnız olmadığımın, bütün bu ve diğer çalışmaları uğruna yaptığım Rabbimin inşaAllah benimle olduğunun farkındaydım. Dergim internet üzerinden Türkiye’nin dört bir yanından okundukça, umudum artıyor, yine Barış Manço’nun tabiriyle “uzaklarda bir yerlerde bir şeylerin kök saldığı”nı hissediyordum.
Nihayet ses geldi, Bursa’dan, Rize’den, Konya’nın göbeğinden ses geldi. Allah’ın sözleri, iyiliği emredip kötülükten alıkoyma ameli kapsamında gündelik tplumsal hayata girmeye başlandı, gözlerin içine sokulmaya başlandı.
Merak etmeyin daha da çoğalacağız, yaptığımız işler de artacak, çeşitlenecek. Çünkü bu toprağın ve insanının mayasında vardır bu. Zulme bir noktaya kadar sabrederiz, dişimizi bir noktaya kadar sıkarız. Sonra suratınıza şamar gibi Allah’ın ayetini, Peygamberin hadisini çarparız. Yok yok, öyle kendini özel zanneden insanlar değiliz, kendimize bir ululuk atfetmiyoruz, ama mücadelemiz ve safımız belli elhamdülillah.
Birileri magazin dergileriyle, işadamlarının yediği içtiği gezdiğinin resim ve haberleriyle para peşinde koşarken, ben ve o tanımadığım kardeşlerim cebimizdeki parayı harcarız ama İlayı Kelimetullah davasının peşinden koşarız.
Sonuçta herkes davasının peşinden koşuyor.
Birileri de o nursuz hadis inkârcısını getirdi Konya’ya. Ama ilanlarının altına isimlerini bile yazamadılar. Pkk’lıların şehir içinde eylem yaparken yüzlerini maske takarak gizledikleri gibi gizlediler kendilerini. Gizlediler çünkü alınları açık değildi, gizlediler çünkü yaptıkları işi herkesin içinde göğüsleyebilecek cesaretleri yoktu. Maskesiz yapamazlar, çünkü korkuyorlar. Ne kadar zavallılar ki Allah’tan değil, kullardan korkuları. Allah yaptıklarını biliyor, bunu biliyorlar ve çekinmeden yapıyorlar ama yaptıkları işin altına imzalarını atamıyorlar çünkü kulların bilmesinden korkuyorlar.
Haydi, herkes cibilliyetinin gerektirdiğini yapsın. Bir gün defterler açılacak ve mizan kurulacak. Allah o gün amel defteri sağından verilenlerden etsin, âmin. Umutsuzluk kâfire yakışır, bize değil.
“Uzaklarda bir yerlerde, güneşler doğuyor, biliyorum”