Çok konuşuldu ama konuşmadı
Çok konuşulan ama konuşmayan bir isim olarak biliniyor Refik Tuzcuoğlu Bir elin parmakları sayısını geçen aday adayının arasından Başbakan'ın tercihi o oldu.
Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu ile arkadaşımız Çetin Tofan, Başkan'ın makamında görüştü.
Çok konuşulan ama konuşmayan bir isim olarak biliniyor Refik Tuzcuoğlu
Bir elin parmakları sayısını geçen aday adayının arasından Başbakan'ın tercihi o oldu. Koltuğa oturur oturmaz Meram Belediyesi'nin amblemini değiştirmeyi düşündü ve değiştirdi. Radikal kararlar aldıklarını kendisi söylüyor. Başkanla yarım saati aşan bir söyleşi yaptık ve söyleşide dost düşman herkese bir şeyler söyledi
Çetin TOFAN
Sayın Tuzcuoğlu, önce sizi tanıyalım istiyorum. Eğitim hayatınızdan başlayalım isterseniz
.
Teşekkür ederim. 1967 Konya doğumluyum. Sedirler İlkokulu'ndan sonra Konya İmam Hatip Lisesi'ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdim. Üniversite ile birlikte çalışma hayatım da başladı.
Geçmişte aktif bir spor yaşamınız olduğunu yakın dostlarınızdan öğrendik. Hangi spor dalıyla ne düzeyde ilgilendiniz?
Lise öğrenimim sırasında Taekwando ile ilgilendim. O dönemin şartlarında başarılı bir sporcu olduğum söylenebilir. Ancak eğitim hayatı ağır bastığı için devam etmem mümkün olmadı.
Kültür ve sanat çalışmalarına önem verdiğiniz görülüyor. Yoğun çalışma temponuzda kitap okumaya ya da dergi takip etmeye vakit ayırabiliyor musunuz?
Okumaya eskisi kadar zaman bulduğum söylenemez. Ancak okumaktan da kopmadım. Çünkü bu bizim için bir yaşam tarzı gibidir. Meslek hayatımız da okumaya dayalı bir iş alanında oldu.
Ne tür kitaplar okuyorsunuz?
Tarih, siyaset, edebiyat, fikri konulu eserler daha çok ilgimi çekiyor. Buna tasavvufi eserleri de ilave edebiliriz. Mesela, mesnevi şerhlerini fırsat buldukça okuyorum. İslam ve Batı medeniyetlerinin analizi, geçmişte ve bugün insanlığa ne sundukları veya ne sunacakları da üzerinde düşündüğüm başlıklar arasında. Ama şu sıralar şehir hayatı ve sosyolojisi ile ilgili kitaplar okuyorum. Richard Sennet'in Gözün Vicdanı ve Taş ve Ten kitapları sözgelimi...
Peki Sayın Tuzcuoğlu, Batı medeniyeti insanlığa ne sundu ve bundan sonrası için öngörünüz var mı?
Bana göre Batı medeniyeti iki zıt arasında git gel yaşıyor. Bir dönem baskıcı skolastik din anlayışı, yakın dönemde ise bunun tam tersi olan materyalizm arasında acı tecrübelerle gidip geldi. Orta yolu bulamadı. Her ikisinde de insan fıtratının hiçe sayıldığını düşünüyorum. Dün ruhban sınıfın hakimiyetinde akıldan çalarak ruha ıstırap yaşattı. Bugün de "Tanrı"yı hiçe sayan anlayışın hakimiyetinde ruhtan çalarak aklın istikametine zarar veriyor. Son tahlilde değerlendirildiğinde bu iki yaklaşım da insana huzur ve mutluluk vermiyor. Yani denge kayboluyor. Birey planında dengeyi kaybettiğinizde ise bunun yansıması evrenin dengesinin bozulmasına kadar uzanıyor. Biri diğerinden bağımsız değil. Bugün batılı düşünürün gündeminde bu konu var. Batı medeniyetinin insanlık geleceğine neler sunabileceği sorunuzun bendeki cevabı ise, Batılı aydının bu muhasebeyi nasıl sonuçlandıracağına bağlı. Şahsen bu konuda karamsarım. Çünkü batının geleneğinde global huzura dönük sağlıklı bir tahlil hiçbir dönemde olmadı. Gelenek ise, bugünün ve geleceğin kurgulanmasında çok önemli çıkış noktalarından biridir.
Burada bizim dünyaya söyleyeceğimiz bir şey var mı?
Var elbette. Ancak bizde de zihin karışıklığı var. Burada çok iddialı ve de tartışmaya açık bir konuyu gündeme taşımak istemiyorum. Siyaset adamı kimliğimin de dışında birey olarak samimi düşüncelerimi ifade edecek olursam kanaatim şudur: Bana göre Türkiye pek çok değerler itibariyle dünyanın nirengi noktasıdır. O yüzden Türkiye güçlü olmalıdır. Türkiye sadece kendi adına değil, insanlık adına diri olmalıdır. Türkiye'nin ceketinin astarında duran dünyaya ışık saçacak, dünyayı erdeme davet edecek, çıkış yolu gösterecek sözler vardır. Buna tüm dünyanın sahip çıkması gerekiyor. Bu erdem çizgisidir. Bu çizgi kaybolursa korkarım insanlık kaybedecektir. Korkarım insanlığın bütün değerler manzumesindeki kıyameti olacaktır. Bizdeki problem ise şu; Bu coğrafyada yaşayan insanların pek çoğunun da maalesef bunun farkında olmayışı. Hatta Batı bile bazen bizden daha çok bunun farkında. Ancak onlar da tarihi hırçınlıkla duygusal bir tutum sergiliyorlar. AB sürecinde Batının yaklaşımı bunun en önemli göstergesidir.
Gelenekten bahsettiniz. Türkiye'nin geleneğinde sizce insanlığa çıkış yolu gösterecek bir yaklaşım veya tecrübe var mı?
Şüphesiz. Bütün bir Türkiye tarihi bunun şahidi ve tanığıdır.
Tekrar size dönelim istiyorum, bir dergicilik geçmişiniz var, ondan bahsedebilir misiniz?
İstanbul'da gazeteci ve yazar olarak bir yayınevinde meslek hayatım başladı. Bu meslekte 'mürekkep bulaşırsa çıkmaz'denir. Hakikaten ticari hayata atıldıktan sonra da Konya'da Sanayi Odası bünyesinde Lonca dergisini kurarak dergicilik hayatım devam etti. Yaşadıklarıma ve geldiğim noktada gördüklerime baktığımda Allah'a şükrediyorum.
Bir enstrüman kullanmayı biliyor musunuz?
Çok arzu ederdim, ama olmadı. Özellikle ney, ud ve kanun ilgimi çeken enstrümanlardır.
Ne tür müziklerden hoşlanırısınız?
Sanat müziği ve halk müziğine kendimi daha yakın hissediyorum.
En sevdiğiniz ses sanatkarını sorsam
Pek çok sanatkara ilgim ve saygım var. Ahmet Özhan şu an aklıma gelen isimlerden biri.
Klasik bir soru ile devam edelim, aile üyeleriniz kendilerine vakit ayıramadığınızdan şikayetçi mi?
Bu oluyor. Ancak yapılabilecek bir şey de yok. Milletimize hassaten Meramlılar'a karşı bir sorumluluğumuz var. Hepimiz bu bilinçteyiz ve bir sabır sürecinde olmak durumundayız.
Çocukluk yıllarına dayanan ve bugün de sürdürdüğünüz dostluklarınız var mı?
Neredeyse hiç dost kaybetmedim desem sanıyorum hilaf olmaz. Ta İmam Hatip Lisesi'ne başladığım dönemlerdeki arkadaşlarımla halen görüşürüm. O günden bugüne de hiçbir şey değişmedi. Hiç kimse ile dünyevi bir neden üzerine kurulu dostluğum olmadı. Öyle olduğu için de dostluklarım hiçbir zaman sekteye uğramadı. Doğrusu siyasete atılıncaya kadar da "hiç düşmanım olmadı" diyebilirim. Onların da çoğuyla yakinen bir tanışma fırsatım olmadı.
Peki siz onlara düşmanlık hissediyor musunuz?
Samimiyetle söylüyorum hayır. Kimseye karşı içimde bir husumet beslemiyorum. Asla kindar biri olmadım. Bu bizim almış olduğumuz terbiyenin bir sonucudur. Sonuçta hepimiz insanız ve hata yapabiliriz. Biz de hata yapabiliriz muhataplarımız da yapabilir. Affetmenin ve affedilmenin, sevmenin ve sevilmenin bir erdem olduğunun bilincindeyim. Hak etmediğimiz şeylerle karşılaştığımız oluyor. Bunu bir realite olarak kabul ediyorum. Mümkün olduğu kadar da cevap vermiyorum. Çoğunu Allah'a havale edip geçiyorum. Pek çok konuyu insanlarımızın vicdanlarında tartması daha önemli.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi mezunusunuz. Öğrencilik yıllarınızdan ilginç anılarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Öğrencilik yıllarımın dolu dolu geçtiğini söyleyebilirim. Sadece okul hayatıyla yetinmeyen okul dışında da öğrenmeye arzulu entellektüel çabaları olan bir arkadaş çevrem oldu. Ve bu benim en büyük sermayemdir. Pek çok düşünce adamıyla, siyaset adamıyla, akademisyenle beraberliklerimiz öğrencilik yıllarıma dayanır. Ve bunların yetişmemizde etkisi olduğunu düşünüyorum.
Bildiğimiz kadarıyla bir memuriyet geçmişiniz yok. Özel sektörde çalışmalarınız oldu ve başkan seçilmeden önce serbest ticaretle ilgileniyordunuz. Devlette idareci olmakla özel sektörde müteşebbis olmanın mukayesesini yapar mısınız?
Hız ve verimlilik sanıyorum en önemli ayrım noktalarından biri. Bürokrasi ciddi bir sorun. Bürokrasi derken şahısları kasdetmiyorum. Sistemin işleyiş mantalitesini kastediyorum. Bu tabiî ki sistemi işleten şahıslara da bir karakter yüklemesi yapıyor. Çözüm üretmekten ziyade çözümsüzlüğü marifet bilen bir yapıyla neticeye ulaşmak çok yorucu oluyor. Özel sektör ise neticeye en hızlı ulaşmanın gerekli olduğu bir mantalite üzerine kuruludur. Yoksa piyasa şartlarında ayakta durmanız mümkün değildir. O nedenle çoğu devlet işletmesi zarar ederken, özel sektör kar eder. O nedenle devletin Özelleştirme diye bir sorunu vardır. Bence Türkiye'nin yaşanan tecrübelerden de yola çıkarak bir yeniden yapılandırma sürecine girmesi gerekmektedir.
Konya siyasetinde yeni isimlerdensiniz. Siyasete nasıl katıldınız? Siyaseti tercih nedeniniz nedir?
Siyaset yapmaya niyet etmenin son derece doğal hatta bazı değerleri taşıyanlar açısından gerekli olduğunu düşünenlerdenim. Ancak siyaset mi beni buldu yoksa ben mi siyaseti buldum? Doğrusu bu nasıl oldu, bunun cevabını halen çözebilmiş değilim. Bunun bir kader çizgisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayatımın hiçbir döneminde siyasetle ilgili bir hesap üzerine yaşamadım. Yaşasaydım bu sürece çok daha önce katılmayı düşünebilirdim ve buna imkan bulunabilirdi. Siyaseti düşünmek bir ayıp değil, ama daha ziyade hizmeti sivil alanlarda düşündüğümü beni yakından tanıyan herkes çok iyi bilir. Belediye başkanlığı seçimlerinde elbette kendi partimden aday olmayı istedim. Elbette bu hizmete talip oldum. Ve bunun için gerekli adımları attım. Partimizin yetkilileri de bizi bu göreve layık gördüler, biz de onları ve bizi tercih eden halkımızı mahcup etmemek için çaba gösteriyoruz. Ancak bu süreç benim için çok hızlı gelişti. O nedenle bir kader çizgisi diyorum.
Pişmanlık duyduğunuz oldu mu?
Hayır olmadı. Siyaset ülkeye hizmetin merkez noktalarından biridir. Ben bütün hayatı boyunca memleketime ilişkin duyarlıkları içinde yaşatmış ve her zaman için ne yapmalı ya da ben ne yapabilirim sorusunu kendime sormuş bir insanım. Bu şehrin bir evladı olarak, bu şehre dair içimizde yaşattığımız heyecanlarımız gün gelmiştir bizi siyasete yakın kılmıştır. Ve bu gün Meram bölgemize dair iyi şeyler düşünüyor ve düşündüklerimizle ilgili güzel neticeler almaya başlıyor olmamız bizi mutlu ediyor.
Meram Belediyesi olarak neler yaptınız? Bir takım başarılar kamuoyunda konuşuluyor. Ama sizin dilinizden belediye çalışmaları nasıl gidiyor? Nasıl bir belediye devraldınız? Hedefleriniz nelerdir?
Öncelikle Meram Belediyesi'nin öteden beri kaynak üretemediği bilinen bir konudur.
Tablo bu olduğuna göre, belediye başkanı olarak adımlarınızı ve stratejinizi bu realite üzerine inşa etmeniz gerekmektedir.
Neden kaynak üretilememiş veya üretilemiyor?
Bununla ilgili pek çok şey sıralanabilir. Yapısal nedenler var. İdari nedenler var. Meram bölgesinin doğal yapısı var. Daha pek çok şey sıralanıp üzerinde saatlerce konuşulabilir. Ancak benim yaklaşımım varolan şartlara teslim olmak değil, şartları değiştirmek, mümkünse avantaja dönüştürmek. Ve ortaya koyduğumuz hareketliliklerin bir kısmı buna yöneliktir. Yani Et ve Balık Kurumu'nun alınışı konunun bu boyutu itibariyle şartları değiştirmeye dönük bir atraksiyondur. Ve önemli bir başarıdır. Hedef doğru tespit edilmiş, gerekli adımlar başından sonuna kadar sağlıklı ve sıkı bir takiple neticelendirilmiştir. Ancak bu konunun sadece bir boyutudur. Şehircilik boyutu daha önemlidir. Yeni bir şehir merkezi, ve dönüşüm sağlayacak bir imkan elde edilmesi, Meram açısından tarihi bir fırsattır. Ve bu fırsat en iyi şekilde değerlendirilecektir. Meramın makus talihi değiştirilecektir. Meram fukara belediye olmaktan çıkartılacaktır. Meram şanına yakışır imkanların oluştuğu bir belediye olacaktır. Bunlar yeni dönemin hedefleridir. Ve biz ne yaptığımızı biliyoruz.
Burada hizmet binası ile ilgili gelişmelerden de söz etsek. Seçim dönemlerinizde en önemli vaatlerinizdendi.
Doğrudur. Halkımıza verdiğimiz en önemli seçim sözümüz bu oldu. Ancak Cenabı Hak bizi mahcup etmedi. TMO bölge binası halkımıza en verimli hizmeti sunabilmek arzumuz istikametinde Meram Belediye Binası olarak yeniden düzenlenecektir.Üstelik en önemli sözümüzü 1,5 yıl içinde gerçekleştirmemiz de ayrı bir lütuf oldu.
Yeni açtığınız yollar sıkça konuşuluyor. Neyi hedefliyorsunuz?
Belediyecilikte en önemli hususların başında gelen imardır. Geleceği şehir açısından çok iyi okumak gerekiyor. O nedenle biz de buna dönük bir çalışma içerisindeyiz. Ulaşım bu günün sorunlarından biri ve gelecekte de en önemli sorun olacaktır. Biz de bu sorunun çözümü için çalışıyor ve şehir planlarını değiştirerek yeni yollar kazandırıyoruz. Ve rekor üstüne rekor kırıyoruz. Bu çalışmalarımız kamuoyunda da takdir görüyor. Doğrusu gelecekte açtığımız yollarla anılmak isterim. Planlarda radikal değişiklikler yapıyoruz. Bunlar çok uzun vadeli belediye politikalarıdır. Bu konuda risk de alıyoruz. Ancak popülizmle de şehrin geleceğini kurtarmak mümkün olmaz. Biz doğruların peşindeyiz. Kararlı olunmazsa sonuç alınamaz. Mesela Meram Belediyesi'nde ilk defa hayata geçirilen kentsel dönüşüm projesinde alınan mesafe kararlılığımızın bir sonucu olmuştur.
Çaybaşı Projesi'ni kastediyorsunuz galiba. O konuda gelişmeler nasıl oldu?
Yaklaşık 130 bin metrekarelik alanda tasarladığımız projenin 50 binlik bölümünde sona geldik. Sanıyorum birkaç ay içerisinde belediye öncülüğünde kooperatifimizi kurmuş olacağız. Mimari çizgimizle, yapım tekniğimizle bir orjinaliteyi hemşerilerimize sunmayı hedefliyoruz. Yine Kozağaç bölgesinde proje ihalesini hazırladık. Orada da yakın bir tarihte bir konut hamlemiz olacak. Şimdi bunların Meram için ilk olması önemli. Muvaffak olunursa ki olmaması için hiçbir neden yok, bu kartopu misali büyüyecektir.
Sayın Başkan, Meram'la ilgili daha konuşacağımız çok konu var. Bulduğunuz andezit madeninden kültürel çalışmalarınıza kadar dosyamızdaki pek çok soruya zaman kalmadı. Kısmet olursa onları da bir başka zaman değerlendiririz. Son olarak şunu soruyorum. Başkanlık görevine geldiğiniz günden bu yana hatırınızdan çıkmayan ilginç bir anınız varsa, paylaşır mısınız?
Bir çok güzel hatıra var ama şimdi aklıma geliveren şu. Görevi devraldığım gün bizi tebrike gelen çok sayıda ziyaretçi oldu. Akşamın geç saatlerine kadar da sürdü. Fakat en ilginç tarafı ziyaretçiler çekildikten sonra değerli başkan yardımcımızın benden ertesi gün için belediyemizin geciken ödemelerinde kullanılmak üzere istemiş olduğu parayı sanıyorum unutamam. Hatta latife kabilinden, "Yahu daha bugün göreve geldik" diye itirazıma yine onun latife kabilinden ama bir gerçeği de içeren cevabı enteresandı. "Başkanım, siz bu belediyenin başkanısınız, bulacaksınız." Ve ben o gün, o gece belediyemizin durumunu anladım ve yine o gün, o gece hareket stratejimi belirledim. Allah'tan mahcup olmamayı ve milletimizin hayır dualarını eksik etmemelerini diliyorum.
Sayın Tuzcuoğlu, bize zaman ayırdınız. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Gazetenize de yayın hayatında başarılar diliyorum.