Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi davası
Sanıklardan helikopter pilotu eski Yarbay Uçum:- "FETÖ'nün kıyafeti bana uymuyor. Benim sosyal yaşantım, aile hayatım gibi etkenlerle bu örgüt bana uymuyor. Bu nedenle zaten ailemdeki birçok kişi de benimle irtibatı kesti"- "Burada bana, pantolonu FETÖ, g
MUĞLA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından helikopter pilotu eski Yarbay Davut Uçum, "FETÖ'nün kıyafeti bana uymuyor. Benim sosyal yaşantım, aile hayatım gibi etkenlerle bu örgüt bana uymuyor. Bu nedenle zaten ailemdeki birçok kişi de benimle irtibatı kesti. Burada bana, pantolonu FETÖ, gömleği darbe, ceketi Cumhurbaşkanı olan kıyafeti giydirmeye çalıştılar. Biz aile olarak darbelerden çok sıkıntı çektik. Ben darbe karşıtı bir insanım." dedi
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince Muğla Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda devam eden yargılamada, mahkeme heyeti, darbeci askerleri almak için geri dönen ancak polisin yoğun ateşi sonucu bunu başaramayan Sikorsky helikopterin pilotu eski Yarbay Davut Uçum'un savunmasını aldı.
Kullandığı helikoptere, aşağıdan eski Binbaşı Şükrü Seymen'in de ateş ettiğinin tespit edilmesi nedeniyle aynı zamanda "öldürülmeye teşebbüs" olayı mağduru olarak da ifade veren Uçum, yaşananları, "örgütün kendisine kurduğu kumpas" olarak değerlendirdi.
Örgütün mahkemelerde etkin olduğu dönemde daha önce de mağdur edildiğini savunan Uçum, "FETÖ'nün kıyafeti bana uymuyor. Benim sosyal yaşantım, aile hayatım gibi etkenlerle bu örgüt bana uymuyor. Bu nedenle zaten ailemdeki birçok kişi de benimle irtibatı kesti. Burada bana pantolonu FETÖ, gömleği darbe, ceketi Cumhurbaşkanı olan kıyafeti giydirmeye çalıştılar. Biz aile olarak darbelerden çok sıkıntı çektik. Ben darbe karşıtı bir insanım." ifadesini kullandı.
- "Sen isteyince helikopter kaldıramam"
15 Temmuz'da alaydaki en kıdemli kişi ve nöbetçi amir olduğunu anlatan Uçum, sabah saatlerinde harp okulundan tanıştığı devre arkadaşı Şükrü Seymen'in ziyaretine geldiğini ve normal bir konuşma yaptıklarını söyledi.
Seymen'in ziyaret sonunda bir görev olacağını ve helikoptere ihtiyacı olduğunu söylediğini aktaran Uçum, görev içeriğiyle ilgili bir şey söylemediğini ifade etti.
Akşam 18.00'de harekat merkezi nöbetçi subayının kendisini arayarak, uçuşların kesik olduğunu söylediğini aktaran Uçum, "Oradaki görüşmelerim ve çalışmalar kamera kayıtlarıyla desteklenebilir. Ben bunu birliğimdeki helikopterlere uçuş kesik diye algıladım. 19.00'da Şükrü Seymen beni arayarak helikopter ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben de kendisine 'Sen isteyince helikopter kaldıramam' dedim. Daha sonra Kara Havacılık nöbetçi amiri Yarbay Özcan Karacan beni aradı. 'Kara Kuvvetleri Komutanı burada, Kurmay Başkanı burada, hemen kalk, ekip bekleme, gerekirse kendin kalk' diyerek acil kalkış emri verdi." diye konuştu.
Kendisine acil kalkış için tüm emirlerin Özcan Karacan tarafından verildiğini savunan Uçum, "Acil bir şekilde odamdan çıkarak piste gittim. Telaşımı gören Ali Komutan sorunca ben de kendisine 'Kara Kuvvetleri Komutanı takip ediyor, acil uçuş var' dedim. 'Tamam o zaman ben de geliyorum' dedi. Helikoptere gittik. Koşuşturmamızı gören personel hemen geldi. Ben de acil bir şekilde helikopteri hazırlamalarını istedim. Helikoptere bindik. Biz koşturmaca yaparken teknisyen helikopterden inmiş. Bu arada kesik olan uçuşların açıldığını da teyit ettim." dedi.
- "Uçuşlar yapılırken ışıkların kapalı olması gerekir"
Kalkış yaptıktan sonra Atatürk Havalimanı'na indiklerini kaydeden Uçum, askeri aprona inince personelin geldiğini ama kaç kişi olduklarını görmediğini söyledi.
Şükrü Seymen'in burada kendine Çiğli'ye gidileceğini söylediğini aktaran Uçum, şöyle devam etti:
"Ben orada Çiğli'ye neden gideceğimizi sordum. Hazırlığımızın olmadığını söyledim. Şükrü de bana 'Abi göreviniz orada bitiyor. Bizi Çiğli'ye bırakıp döneceksiniz' dedi. Görevin içeriğini söylemedi. Çiğli'ye iniş yaptık. İstanbul'dan kalkarken ben helikopteri standbya aldım. Radar görebilir. Yaptığımız uçuşların yüzde 99'u gece görüş gözlüğü uçuşlarıdır. Bu uçuşlar yapılırken ışıkların kapalı olması gerekir. Dolayısıyla bu uçuş boyunca bütün radarlar bizi kaydetmiştir. Bu kayıtlar istenilebilir. Ben Çiğli'ye daha önce gitmedim. Çiğli'de yakıt ikmali yapmak amacıyla motor susturduk. Orada 3-4 tane helikopter de vardı. Yakıt ikmali yaptık. Ben 'Dönecek miyiz?' dedim. Birinci pilot 'Bekleyelim' dedi. Ben ona bağlı olduğum için bekledim. İstanbul'dan sonra telefonumun şarjı bitti ve kapandı. Timden 'Güç ünitesi olan var mı' diye sordum. Kimsede yoktu ve telefonumu şarj edemedim."
Yakıt ikmali yapıldıktan sonra helikoptere yakın bir yere giderek dinlendiğini anlatan Uçum, "Burada diğer pilotlarla da sohbet imkanımız oldu. Oradaki pilotlar bana VIP uçuşlarına geldiklerini söylediler. Yücel Ekizoğlu ve Bahattin Akgül de yanımdaydı. Orada biraz uyudum." iddiasında bulundu.
- Mahkeme Başkanından "Salonu boşaltabiliriz" teklifi
Duruşmaya verilen kısa aradan sonra salona dönen Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Uçum'a, "Eğer istersen daha rahat bir savunma yapabilmen için sadece avukatlar kalabilecek şekilde salonu boşaltabiliriz." diye teklifte bulundu.
Uçum, salonun boşaltılmasına gerek olmadığını, savunmasını rahat bir şekilde yaptığını dile getirdi.
Savunmasına devam eden Uçum, Çiğli'de bir süre sonra kalkış emrinin geldiğini, kalkıştan önce uçuş yasağı ve ihlali hakkında kendilerine herhangi bir çağrı yapılmadığını savundu.
Marmaris'e ilk defa gittiğini iddia eden Uçum, şöyle konuştu:
"Marmaris'e yaklaşırken istikametimde bulunan bir hava aracı gördüm. Bu hava aracı helikopterdi. Orada Cumhurbaşkanı helikopteri olarak bende bir algı oluştu. Dalaman istikametine gidiyordu. Yanan sefer ışıklarından dolayı böyle düşündüm. Marmaris'e biz ikinci helikopter olarak iniş yaptık. Personeli indirdik. Helikopterde bir kişi kaldı. 'Sen niye inmedin?' dedim, 'Bana kal dediler, kaldım' dedi. Yakıtımız yetersiz olduğu için giderken Dalaman Meydanı frekansını ben kendim bağladım. Dalaman'a iniş yaptığımızda karşılayan olmadı. Kuleden 'Teslim olun' şeklinde çağrı yapıldı, bunu duydum. Biz indik ve tekrar kalktık. Yakıt ikmali için Imsık'a gidemeyeceğimizi söyledim. Tekrar dönmeyi teklif ettim. Ali Aktürk burada telefon görüşmesi yaptı. Görüşmeler sırasında ben telefonda Ünsal Coşkun ismini gördüm. Daha sonra tekrar meydana indik. Ben helikopterden indim. Mevzi alan birkaç kişi gördüm. Lavaboya gittim geldim ve hemen kalktık. Ali Albayım kimle konuştu bilmiyorum. Geldiğimde yakıt ikmali yapılmıştı. Basınçlı ikmal yapılmış olmalı ki 5 dakikada bu ikmal tamamlanmıştı."
Yakıt ikmalinin ardından Marmaris'e geri döndüklerini anlatan Uçum, şöyle devam etti:
"Marmaris'e girer girmez bize ateş başladı. Onun için en uzak noktaya gittik. Polis ekipleri deniz kenarında askerlerin etrafını sarmış durumdaydı. Her taraftan ateş geliyordu. Bu çok anlamlı gelmedi. Orada o kadar terörist olmayacağı belliydi. Bu nedenle burası bana 17-25'i hatırlattı. Bir kısım polisin bürokrat birilerini almak için gittiklerini, karşı koyduklarında neler olduğu gibi benzer durum oldu. Burada polis, asker karşı karşıya geliyorsa bir sıkıntı olduğunu düşündüm. Ama burada bütün sorumluluğu alıyorum. Çünkü çekip gidemezdim. Polis ve asker birbirine ateş ediyordu. Çatışmazlığı sağlamak için elimden gelen her şeyi yaptım."
- "Helikopterimiz düşüyordu"
Marmaris'te helikopterlerinin çok yoğun ateş altında kaldığını savunan Uçum, "Biz zaten yüzde 1 ihtimalle kurtulduk. Ben dileseydim bir tane mermi yemeden oradaki herkesi etkisiz hale getirirdim. Ama hedef gözetmedim. Şükrü Seymen ve ekibini gördüm ama alamadım. Bana atış yapılan bütün mermileri gördüm. Deniz üstünde geri geri gelmeye başladım. Saniyede 4-5 mermi gelmeye başladı. Artık bütün hayati sistemlerden hedef aldık ki düşmeye başladık. Denize yaklaşırken düşmekten kurtulduk. Helikopterden ikaz sesleri gelmeye başladı." diye konuştu.
Bu arada helikopterdeki makineli tüfekçinin vurulduğunu anlatan Uçum, şöyle devam etti:
"O da zaten 15-20 saniye ancak atış yapabildi. Oradan kalkarak Imsık'a gittik. Ben askerlerin bize ateş ettikleri kanaatinde değilim. Onlara yaklaşırken zaten bize ateş etmelerinin bir anlamı yok. Imsık'a indik. (Eski Tuğgeneral Gökhan Şahin) Sönmezateş'i de ilk defa burada gördüm. Yanına gittim. 'Helikopterde yaralı var ne yapacaksınız?' dedim. Hiçbir şey söylemedi. Daha sonra helikoptere bindik ve İzmir'e döndük. Benim kanaatim İzmir'e gitmek değildi ama helikopter hasar almıştı, İzmir'e bile güçlükle gitmiştik. İzmir'e indiğimizde kendim teslim oldum."
FETÖ ile hiçbir bağlantısının olmadığını savunan Uçum, "Ben bu insanlara yakın bir insan olsaydım bunlar beni bu şekilde yıpratmazdı. Bu kadar üstüme gelinmezdi. Benim bugüne kadar hiç yurt dışı görevim bile olmadı. Bu örgütle hiçbir bağım yok. Zaten bu nedenle buradayım, bu nedenle beni yıpratmaya çalıştılar." dedi.
- Cemaat evine gitmiş
Ortaokulda öğrenciyken, 1988 yılında Çorum'da kaldığı evin yakınında bir cemaat evi olduğunu ve 3-4 defa merak edip buraya gittiğini anlatan Uçum, lise ve daha sonraki yıllarda bağlarını kopardığını ve yanına yanaşmak isteyenlere yüz vermediğini öne sürdü.
FETÖ'nün daha önce de sıkıntısını çektiğini öne süren Uçum, "O dönemde de ben bu yapının mağduru oldum, hedefi oldum, bu dönemde de yine mağduru ve hedefi oldum. Askeri okulda grup üyelerinin benle temas etmek istediklerini hissettim ama hiçbir bağlantı kurmadım. Bu grubun mensuplarının orduya sızabileceklerini düşünüyorum." diye konuştu.
- Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesi
Merhum BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesiyle ilgili de mahkemede konuşmak isteyen Uçum, şunları söyledi:
"Bu helikopter 25'inde düştü. 28'inde bu helikopteri aramak için giden özel kuvvetler helikopteri bölgeye indi. Yani orada iki helikopter var. Ben 29'unda özel kuvvetler helikopterine kırım için gittim. Genelkurmay tarafından yazılan bir emirle biz oraya gittik. Herkes sadece Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düştüğünü bilir. Eğer gerçekten bu olay suikast ise ben 29'unda gittim. Ben gittiğimde Muhsin Yazıcıoğlu incelemesi yapılmıştı. Benim o helikopterin başında bir fotoğrafım var. Özel kuvvetlerin helikopteri de bizim gayretimizle TSK'ya kazandırıldı. Sivil Havacılık Kurumu araştırmasını yaptı. Enkazı araziye terk etti. Araziye terk edilmiş bir helikopter üzerinden cihazlar söküldü algısı yapılıyor. O dönemin özel yetkili savcısı ve mahkemesi tarafından yargılandım. Helikopterle alakamız yok. Biz kırım için gittik. Burada amaç suikast değil, bizi bu olaya bulaştırmaktı. O dönemde FETÖ'ye mensup olduğunu düşündüğüm insanlar tarafından da yıpratıldım."
Mahkeme, sanıklardan eski tuğgeneral Ünsal Coşkun'un savunmasını dinlemeye başladı.
AA
Kaynak: