Deprem sonrasında strese bağlı yeme bozukluklarına dikkat!
Eskişehir Özel Ümit Batıkent Hastanesi Diyetisyeni Şükriye Eral, deprem sonrasında daha fazla gündeme gelen strese bağlı yeme bozuklukları hakkında bilgilendirdi.
Eskişehir Özel Ümit Batıkent Hastanesi Diyetisyeni Şükriye Eral, deprem sonrasında daha fazla gündeme gelen strese bağlı yeme bozuklukları hakkında bilgilendirdi.
Deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunların kişilerde strese bağlı yeme bozukluklarına neden olabildiğini ifade eden Diyetisyen Eral, "Deprem sonrasında hastalarımdan bunu daha sık duymaya başladım. "Farkında olmadan kendimi buzdolabının önünde buluyorum" diyenler oluyor, aslında bu dönemlerde vücut bizden karbonhidrat içeren besinler istiyor ama biz bunu tatlı olarak algılıyoruz." diye konuştu.
Bu durumlarda duygusal açlık (hedonik açlık) yaşandığını belirten Eral, "İnsanlar yalnızca fiziksel olarak açlık hissetmezler, yaşanan stresli dönemlerde psikolojik olarak aç hissetmese kişi, duygusal açlık yaşayabilir ve bu durumda yeme artışı görülebilir." şeklinde konuştu.
Duygu durumunun yeme eğilimi etkileyebildiğini ifade eden Diyetisyen Eral, "Bu kişiden kişiye değişen bir durumdur, psikolojik sorunlar yaşayan bazı kişilerde iştah artarken bazılarında ise azalabiliyor." dedi.
Tiptofan ve selenyum içeren besinler
Hasta öyküsünün bir diyetisyen için çok önemli olduğunu aktaran Eral, "Bir anamnez oluşturduktan sonra gerekirse danışanlarımı psikiyatriye de yönlendirebiliyorum ve birlikte nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini belirliyoruz." diye konuştu.
Son dönemde antidepresan kullanımının da arttığına dikkat çeken Eral, "Bazen aldıkları ilaç gereği uykuya meyilli olabiliyor hastalar uyku süreleri beslenme sürelerinin şeklini etkiler ve bu hastalarda genellikle triptofan ve selenyum içeriği yüksek besinlerin işe yaradığını düşünüyorum. Kuru baklagiller, tam tahıllar, süt ve süt ürünlerinin içeriğindeki triptofan sayesinde duygu durumunu olumluya çevirecek etkileri var. Selenyum içeriği yoğun besinler ise; muz, çiğ kuruyemiş, yağsız süt, yoğurt, brezilya cevizi, çiğ kaju, kakao oranı 70 ve üzeri olan bitter çikolatalar gibi besinlerdir, bunlar selenyum içerdiği için mutluluk hissini arttıran besinlerdir."
Açlik fiziksel mi yoksa duygusal mi?
Hastanın gerçek bir açlık mı yoksa duygusal bir açlık mı yaşadığını nasıl ayırt edebileceğini ise Diyetisyen Şükriye Eral şu sözlerle açıkladı: "Bu gerçek bir açlık mı duygusal bir açlık mı nasıl ayırt edilir, stres altındayken kişinin bunu anlaması çok zor, ama bunu sık yaşıyorsak, önce bir iki bardak su içebiliriz, açlığın geçip geçmediğine bakarız, öğün saati gelmediyse atıştırmalıkları kullanabiliriz, ancak yemek yediğimiz halde açlık hissinin geçmemesi durumunda bunun duygusal (hedonik) açlık olduğunu düşünebiliriz."
Hastaya özel tablo
Duygu durum bozukluğu ile gelişen yeme bozukluklarında da önce hastaya özel besinler içeren bir tablo verdiğini anlatan Diyetisyen Eral, "Sonra diğer hastalarımda da yaptığım gibi bir tıbbi beslenme programına başlıyoruz. Genel olarak tüm beslenme programlarının sürdürülebilir olmasına önem veriyorum, kişinin sürekli bir hastalığı yoksa hiçbir besini yasaklama yoluna gitmiyorum. Her şeyi yiyebiliriz ama miktarlar ve zamanı önemli, bunun dengesini öğrenmelerini sağlamaya çalışıyorum, bu sağlıklı besinlere yönlendiğimizde de duygusal ve fiziksel olarak da sağlık durumuna geçmemiz kolaylaşıyor." ifadelerini kullandı.
Yediklerimiz de stres seviyesini yükseltebilir
Tüketilen besinlerle vücudumuza toksik maddeleri de yüklediğimize dikkat çeken Eral, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fazla kızartma, sigara, alkol alımı, hava kirliliği... gibi durumlarda vücutta stres seviyemiz ve toksin miktarımız arttırıyor bu nedenle antioksidan besin tüketimimizi artırmalıyız. Antioksidan içeren besinler ise yüksekten düşüğe doğru şunlardır: Meyveler: Yaban mersini, turna yemişi, böğürtlen, nar, çilek, kiraz, incir, gojiberry, portakal, avokado, şeftali, limon, mango, kivi, kayısı, muz, Sebzeler ve Baharatlar: Zencefil(taze), enginar, sarımsak, kişniş (taze), kara lahana, kuşkonmaz, roka, pancar, turp, ıspanak, brokoli, maydanoz, patlıcan, çiğ soğan, karnabahar, kereviz, beyaz lahana. Kurubaklagiller: Meksika fasulyesi, mercimek, soya fasulyesi, börülce, kuru fasulye, nohut. Yağlı Tohumlar: Ülkemizde çok yaygın olmasa da pikan cevizi, makademya fındığı, ceviz, antep fıstığı, fındık, badem, kaju gibi besinleri arttırabilir, renkli beslenmeyi öne çıkarabiliriz. Ancak unutmayalım ki her besin her kişiye iyi gelmeyebilir. Bu besinleri sağlıklı bireyler tüketebilir. Özellikle kronik hastalığı olan bireylerin ve hamilelerin hekimleri ve diyetisyenleri kontrolünde bu besinleri tüketmemesi veya dikkatli tüketmeleri gerekmektedir."
Kaynak: