Hikâye Mevlâna’dan...
Çok eskiden, kendini beğenmiş şımarık bir fare ile akıllı ve alçak gönüllü bir deve yaşarmış.
Bir gün karşılaşıp arkadaş olmuşlar.
***
Fare:
-Sana kılavuzluk etmeliyim, demiş deveye...
-Yularından çekip istediğim yere götürmeliyim!...
***
Deve arkadaşının küstahça teklifine razı olmuş.
Bir süre gittikten sonra küçük bir dere kenarına ulaşmışlar.
Devenin diz kapaklarına bile ulaşmayan su, fare için uçsuz bucaksız bir deniz...
-Ben buradan geçemem, diye fısıldayan fareyi bir korku sarmış ki görmeyin gitsin...
Deve:
-Ne bekliyorsun? diye çıkışmış.
-Kılavuz önden gider, dal bakalım suya...
-Ama... diye kekelemiş fare, görmüyor musun su çok derin?
***
Fare mahcup olmuş, boyundan büyük işlere giriştiği için kıpkırmızı kesilmiş...
-Sizin için küçük ama, bana göre çok büyük bir su....diye inlemiş...
-Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçiyorum. Keşke daha önceden düşünseydim de boyumdan büyük işlere girişmeseydim.
-Evet, demiş deve, yumuşak bir sesle, herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı...
***
Bugünlerde kendisini aynada kocaman görenlere rastlayınca bu hikâyeyi anlatmak zaruri oldu...
Bakıyorsunuz ‘büyük’ bir neticeyi küçük, ‘küçük’ bir neticeyi büyük yapıveriyorlar...
Olsun; herkes büyükle küçüğü ayırt edecek idrake sahip çok şükür...
***
Seçimin sonuçlarının ardından ‘büyük partiyi’ devre dışı çıkararak ‘küçükler arası’ koalisyon kurmaya çalışanlara en güzel cevap yine Tayyip Erdoğan’dan geldi....
Diyor ki Erdoğan:
-Her şey mecrasında cereyan ederse, koalisyon yapılırsa, problem olmaz. Ama diyelim ki seçimlerden birinci çıkan parti bunu başaramadı, ikinci de hükümeti kuramadı… Bu durumda, tekrar sandığa gitmek kaçınılmaz.
***
Birisi derenin derinliğini anlatsın!
Mesela HDP’ye...