Prof. Dr. Ali Akpınar
Doğum günü ve şükür fırsatı
İslam’da batılı manada doğum günü kutlaması yoktur. Bir Müslüman, kendisine bahşedilen hiçbir nimeti, işret, taşkınlık ve günah işleme fırsatı olarak göremez. İnsanın doğum günü, bir seneyi geride bırakıp yeni bir seneye erişmesi elbette çok büyük bir nimettir. Her nimet gibi bu nimet de asıl sahibini hatırlamayı, nimet sahibine şükretmeyi gerektiren fırsatlardandır.
Kur’ân, Hz. İsa ve Hz Yahya’nın, doğum günlerini, ölüm günlerini ve diriliş günlerine özel olarak zikreder ve o günlere dikkat çeker. Meryem suresinde her iki peygamber de şöyle dua ederler: Doğduğum günde, öleceğim günde ve dirileceğim günde bana selam olsun!
İki peygamberin doğum günü de dünyadan ayrılış günü de alışılmıştan farklıdır. Hz. Yahya, Hz. Zekeriya ve eşinin ihtiyarladığı, çocuktan ümit kestiği bir dönemde Yüce Allah’ın lütfu ile olmuş ve gencecik yaşta şehid olarak dünyadan ayrılmıştır. Hz. İsa’nın dünyaya gelişi de dünyadan ayrılışı da farklıdır. Elbette onların dirilişleri de kendi açılarından çok farklı ve anlamlı olacaktır.
Kur’ân bu iki peygamberin üzerinden bu üç döneme dikkat çeker. Doğum günü, ölüm günü ve diriliş günü. Aslında her üç gün de her insan için çok önemli günlerdir. Doğum günü, insanın hiç yoktan sınav yeri dünyaya adım attığı bir gündür. Ölüm günü, insanın sevdiklerine ve dünyaya veda edip yeni bir hayata merhaba diyeceği bir gündür. Daha da önemlisi ölüm günü ile insanın sınavı sona ermiş ve insan yaptığı salih amellerle Rabbinin huzuruna varmıştır. Diriliş günü ise, artık herkes hakkında ebedî hayatla ilgili kararlar verilecek, saflar ayrışacak, kimileri cennetin yolunu tutarken, kimileri cehennemi boylayacaktır.
Bu nedenle insan doğum gününü, büyük nimet günü olarak hatırlamalı, bu nimete karşı şükretmelidir. Elbette nimete erdiği gün olarak doğum gününde sürurlanabilir, kendisi ve çevresindekilere izzet ikramlarda bulunabilir. Ama asla nimet gününü işret ve günah işleme gününe çevirmemelidir.
Kurumlar için de doğum günlerinin ayrı bir yeri vardır. Bir müessesenin doğum günü demek olan kuruluş tarihi, onu kuranlar ve onun hizmet verdiği kişiler açısından son derece önemlidir. Geleceğe dönük nice hayaller, hedefler ve planlarla yola çıkılmıştır. Bunlardan yapılabilenler vardır, yapılamayanlar vardır. İsabet edilen noktalar olmuştur, yanlış yapılan hususlar olmuştur.
Kurumlar da bu manada doğum günlerini hatırlamalı, bu günlere eriştiren Yüce Yaratıcıya şükürler etmeli, fiilî şükürler için dost, yakın, fakir fukaraya ikramlarda bulunmalıdır. Yanısıra geride bırakılan bunca süre içerisinde neler yapılabildi, neler yapılamadı, hangi hayırlı işlere imza atıldı, hangi yanlış işlere sebep olundu, bunların muhasebesi yapılmalıdır.
Hayırlı işlerin artarak devamı, eksiklerin tamamlanması ve yanlışların tekrarlanmaması için ileriye dönük kararlar alınmalı, alınan bu kararlar azim ve sebatla uygulanmalıdır. Kamu hizmeti veren kurumların doğum günleri, sorgulamanın yanında hayırlı yeni hizmet karalarının alındığı fırsatlar olmalıdır.
Sözgelimi, şu gazetenin çıktığı günden beri haftada bir kez şu sütunlarda arz-ı endam eden bu kalemin sahibi, bir taraftan bu günlere eriştirdiği, beşyüze yakın yazıyla okuyuculara seslenebildiği için Yüce Yaratıcıya şükretmelidir. Zira yazdıran da O’dur, yazılanları yayınlanarak sizlere ulaşma imkanı bahşeden de O’dur. O’nun lütfu keremi olmasaydı, ne iki kelime yan yana gelebilir, ne de bu yazılar yazılıp okunabilirdi. Beşyüz yazıda belki bin belki daha fazla Kur’ân ayeti bu köşeye taşındı. Doğru bir din anlayışı ile hayata hazırlanmaya, yaşananlara bakılmaya, doğrular anlatılmaya, yanlışlara dikkat çekelimeye çalışıldı. İsabet ettiklerimiz için binlerce şükür. Faydalı olunabildiyse, yeni şeyler, yeni bakış açıları kazandırılabildiyse, doğrular gündeme getirilebildiyse, yanlışlardan vazgeçilme yönünde kararlar alınabildiyse ne mutlu size ve bizlere. Yüce Mevlâ, bizleri kendi yolunda kullansın ve hep hayırların adamı eylesin.Âmîn!