Dr. Ahmet Akman
İki üniversite bitiren Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Hasan Celal Güzel ve Turgut Özal ile çalışan 54.Hükümet’in Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri bugün ise İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili sevilen sessiz insan
Bu haftaki konuğumuz yine bu şehrin kaderi çilesi havası ile büyüyen bu şehrin okullarında yetişip Türk siyasetinde tarihi kararlar alınırken en zirvedeki isimlerle kader biriliği yapan, yüreği beyni dolu dolu ama hep mütevazı kalmayı beceren beyefendi bir isim Dr. Ahmet Akman.
MÜFTÜ ZİYA BEY İLE HATİCE HANIMIN OĞLU
21 Nisan 1961 günü Konya’nın Sarayönü ilçesinde dünyaya gelmişim. Babam Ziya Akman Ermenek doğumlu annem Hatice hanım ise Silleli. Babam Ziya bey okumak için din eğitimi almış daha sonra Şam’a gitmiş daha sonra tekrar Türkiye’ye dönmüş ve müftülük yapmış ben dünyaya geldiğim zamanda babam Sarayönü’de müftülük yapıyormuş babam daha sonra müftülükten emekli oldu.
MEŞHUR SARI HOCA’NIN TORUNUYDUM
Dedem de iyi bir din eğitimi almış olan aynı zamanda özellikle Akdeniz bölgesinde ‘sarı hoca’ olarak bilinen meşhur Süleyman Akman’dır. Yani dedem babam uzun yıllar aldıkları din eğitimini vatandaş ile paylaşmış sevilen ve sayılan hocalardı.
Benden önce anne ve babamın ilk çocuğu dünyaya gelmiş. Ahmet ismi verilen bu kardeşim 5-6 aylık iken vefat etmiş. Daha sonra ben dünyaya gelmişim. Benden sonra da Süleyman Akman ve Mustafa Akman dünyaya geldi. Annem babam ve üç kardeş oldukça mutlu bir çocukluk yaşadık.
ÇOCUK BOYUNDA KAR YAĞARDI
Biz çocukken inanın bizim boyumuzca kar yağardı. O karların içerisinde bizden önce gidenin izinden yürümeye çalışırdık bir çocuk boyunda kar yağardı. Okula gidip gelirken ayağımıza giydiğimiz naylon ayakkabılar ile çok güzel kayardık. Adeta kaymayı bu naylon ayakkabılar ile öğrendik
Sarayönü’nde önce Cumhuriyet ilkokuluna gittim. Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar bizi rahmetli Muhittin hoca okuttu. İlkokulda genelde çalışkan bir talebeydim hep sınıf birincisi hep okul birincisi olurdum.
KİMYA DERSİNDE TAVUK KESTİK
Ortaokula ise Sarayönü Lisesi’nin orta kısmına gittim. Matematik öğretmenimiz Mustafa Başaran’dı. Çok iyi bir öğretmenimizdi. Kimya öğretmenimizin soyadı ise Uyar’dı. Kendisini hep Uyar hoca diye anardık. Bir gün kimya dersinde hocamız deney yapacağımız için bir tavuğu eterle bayılttı. Deneyde tavuğu kesip hayvanın iç organlarını görecektik. Hoca tavuğu keserken hayvan çırpınmaya başladı. Tam olarak bayılmamıştı ve hemen bize doğru dönerek hemen bunu kesin hayvan murdar olmasın demişti
DİNİ EĞİTİM İLE ARAPÇA EĞİTİM ALIYORDUM
Hoca çocuğu olduğum için özellikle yaz aylarında başta dini eğitim olmak üzere Arapça eğitimi de almaya başlamıştım. Yani medrese usulü eğitim alıyordum. Akrabalarımız Konya’da idi. Babama Konya’ya gitmek için yalvarır Yasin’i ezberleyince bari 3 gün Konya’ya gideyim derdim. Babam özellikle bu konularda çok katı dururdu. Önce izin vermez ama en sonunda Konya’ya gönderirdi.. Sarayönü’nden Konya’ya gelmek o zaman için çok zordu. Konya’dan Ankara’ya gider gibi Sarayönü’ne gelirdik. O zamanki otobüsler magurustu. Yani minibüsün biraz büyüğüydü.
LİSEYİ OKUMAK İÇİN HACIVEYİSZADE YURDUNA YERLEŞTİM
ASKERİ DİSİPLİNİ GÖRDÜM
Liseyi okumak için Konya’ya geldim. Konya’da yanında kalacağımız kimsemiz olmadığı için yatılı olarak okuyacaktım. Hacıveyiszade yurdunda kaldım lise birinci ve ikinci sınıfta okurken yurtta okudum Daha sonra eve çıktım. Liseyi İmam Hatip Lisesi’nde okudum. Burada yurt hayatını gördüm. Yurtta askeri disiplini gördüm. Sabah namazından sonra 2 saat mütalaa olurdu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra üzerimizi giyinip okula gelirdik. Okul sonrası ise 45 dakika bir saat içinde yurda girmek zorundaydık. Geç kalırsak kapılar kapanır dışarıda kalırdık tabi ki dışarıda kaldığımız zaman da ceza alırdık. Kamil ağa isminde bir hademe vardı onun yardımı ile geç kalsak da yurda girdiğimizi hatırlarım.
NECİP FAZIL’I DİNLEMEK İSTEDİĞİM İÇİN YURT MÜDÜRÜNDEN TOKAT YEDİM
Abdülhamit Hacı İsmailoğlu isimli bir yurt müdürümüz vardı. Çok sert bit hoca efendi idi. Bir gün hiç unutmuyorum Necip Fazıl Kısakürek Konya’ya gelmişti yıl 1975 idi. O günlerde de biz MTTB ile ilgileniyorduk. O gün bir anons yapıldı anonsta 5- 6 ve 7. sınıfların konuşmaya katılabileceğini ama 4. sınıfların ise konuşmaya katılamayacağı söyleniyordu. Çok üzüldüm bu hocamıza gittim konuşmayı dinlemek için izin istedim. İzin vermediği gibi bir de tokat attı. Bu tokadı hiç unutamıyorum akşam olduğu zaman kendisi de bu konferansa gelmişti. Ama ben de bana verilen görevli koltuğu ile konferansı dinledim.O zamanlar idealistlik vardı. Çok kitap okuyordum milli eserler okudum. Öğretmenler de bizi okumaya yönlendiriyorlardı o zamanlar tercüme kitaplar vardı. Onları okuyorduk İslam dünyasını takip ediyorduk. Düşünüyorum da o zaman yeterli eser yoktu hep ona hayıflanıyorum. Keşke yerli eserler de olsaydı onları da okusaydık.
BAYRAM HOCANIN SÖYLEDİĞİ KAFAMIZA KAZINMIŞTI
74-80 yılları arası Endüstri Meslek Lisesi, Gazi Lisesi, İmam Hatip Lisesi sağ kesimin elindeydi ben o gençliğin enerjisinin boşa harcanmasını diyalog noksanlığına dayanışma eksikliğine bağlıyorum. İnsanlar tartışmalıydı. Müdürümüz Bayram Başpınar idi. Bayram hoca Cuma günleri hep bize Hz. Alin’nin ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ sözünü söyler bunu adeta beynimize işlerdi. İHL’ de münazaralara toplantılara katılırdık.
ÖĞRENCİLER MÜDÜRÜN KAHVESİNDE BULUŞURDU
Yurttan sonra Larende’yi geçince bir evde oturduk. Hatunsaraylı bir ev sahibimiz vardı: Ömer hoca. Onun oğlu Mehmet Ali Ergün idi. İnşaat mühendisliğinde okuyan Adnan Elverişli ve Urfa Halfetili Muhittin Derici ile aynı evde kalıyorduk. O yıllarda Hayat Tostçusu’nun yanında ‘müdürün kahve’si vardı. İmam Hatip Lisesi camiasının sanki buluşma yeri burası idi. 4. sınıfta olduğumuz için kimliklerimizin doğum tarihi bölümünü değiştirir 18 yaş yapardık. Yazın Alaaddin tepesinde otururduk. Zafer de bir kahve vardı bazen de orada tavla oynardık. Adı herhalde Marmara kıraathanesiydi.
SİYASAL VE HUKUK OKUMAK İSTEDİM
Siyasal ve hukuk okumak idealim idi. Yazları ise çalışmaya başlamıştım, ofiste araba boşaltıyorduk.1.5 ay çalışıyor çok iyi para kazanıyordum. Babamdan harçlık alıyordum. Ama çalışarak kazandığım para çok iyi idi. Lisede çok başarılı öğrenci olmama rağmen liseyi bitirdiğim yıl üniversiteyi kazanamamıştım. Yıl 1979 idi. Niye bu sınavı kazanamadığımı hiç anlamış değilim bir sonraki sene ise hiçbir kitabın yüzünü dahi açmadım. Ama ertesi yıl sınavları kazandım. Tıp diş hekimliği hukuk fakültesini kazanacak bir puan almıştım. Herhalde diş hekimliğini yarım puanla kaybediyordum.
İHTİLALİN OLDUĞU GECE BAYRAKTAR İDİM
12 Eylül ihtilalinin olduğu geceyi hiç unutamıyorum. Sarayönü’ndeydim bir arkadaşımızın düğünü vardı düğünlerde de bir sağdıç bir de bayraktar olurdu. Çetnevir olmuştu. Ben o düğünde bayraktardım o gece sabaha kadar oturduk. Biz düğün iken gecesinde de ihtilal olmuştu. Sokakta saçakların altından evlere gittik.
MARMARA İLAHİYAT İLE İSTANBUL HUKUK’U BİTİRDİM
Üniversiteye 22 Eylül günü kayıt yaptırdım. 12 Eylül ihtilali olmuş ben ise 10 gün sonra İstanbul’da kayıt yatırıyordum. Marmara üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültelerini bitirdim.İstanbul’da dayım vardı. Kasımpaşa’da oturuyordu dayım daha sonra rahmetli oldu. O zaman kayıt olmaya Mustafa Tuncer isminde dişçilikte okuyan bir abimizle gittik. İlim Yayma Cemiyeti’nde kalıyordum. Mustafa abi trene Afyon’dan binmişti, yani trende bir araya geldik. Mustafa abi okula kayıt olmama yurtta kalmama çok yardımcı oldu. İlim Yayma Yurdu Vefa’da Vefa Bozacısı’nın tam karşısındaydı.
İLETİŞİM FAKÜLTESİNİN DEKANI HALUK’UN NOTLARINI BÜTÜN SINIF KULLANDI
Bugün İletişim Fakültesi’nin dekanı olan Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer sınıf arkadaşımdı. Haluk çok iyi not tutardı. Ben ve bütün sınıf Haluk’un notlarının fotokopisini alırdık. Haluk notlarını kimseden esirgemedi. Hatta bazen notları öyle dağılırdı ki kendisinin notu elinde olmaz ama herkeste olurdu. O zamanlar Haluk’la ve diğer arkadaşlarla bol bol sinemaya giderdik.1984-86 yıllarında İstanbul’da avukatlık, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde ise yüksek lisans ve öğretmenlik yaptım.
BAŞBAKANLIĞA UZMAN YARDIMCISI OLARAK GİRDİM
1986 yılında Başbakanlığa uzman yardımcısı oldum.1986’da Haziran ayında Hasan Celal Güzel Başbakanlık müsteşarı iken mülakat vardı. Osman Okka da onun başdanışmanıydı.
Hasan Celal Güzel kadroya önem veriyordu, çok insan yetiştirdi bizlere büyük önem verdi. Ama 6 ay sonra Antep’ten milletvekili adayı oldu bazı arkadaşlar yardımcı olmak için Antep’e gitti. Büyük projeleri vardı Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Başbakanlık gibi önemli yerlerde uzman kadroları vardı. 3 yılda yurt içi yurt dışı eğitimler aldık. Hasan Celal Güzel ile çalışmak zordu Hasan bey gece toplantıda çalışacağız derdi ve sabahlara kadar çalışırdık. Çok verimli çalışmalar yapardık. O anda sıkıntı çekerdik ama bunun çok faydasını gördük. Antep’ten aday olduğu zaman onun çalışmalarına yardımcı olduk.
54. HÜKÜMETTE BAKANLAR KURULU SEKRETERİ OLDUM
Necmettin Erbakan’ın Başbakan olduğu 54. hükümette Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri oldum. Yıl 1996 idi. O dönem çok çalkantılı ve Türk siyasetinin önemli bir dönemi idi. Erbakan hoca müsteşar atamadığı için bakanların dışında Bakanlar Kurulu’nda bakan olmayan tek bir ben vardım. Bütün bakanlar kurulu toplantılarına girer genel sekreterlik yapardım. Siyasi konuları onlara teklif eder, alt yapı sunumları yapar, dökümler hazırlardım, tutanakları tutardım. Bakanların münakaşası elbette olurdu. Ama tabii bunları ne o zaman ne de bundan sonra dillendirmeyi düşünmedim. Çünkü onlar bir aile toplantısı idi. Ama basına biraz da olsa sızan Sayın Fehim Adak’ın bir bakan ile kavgasına çatışmasına
Filan da kurulda olan birisi olarak şahidim.
ERBAKAN HOCA’NIN TEKNİK ZEKASI EŞSİZDİ
Erbakan hoca teknik kapasitesi, zekası eşsiz bir insandı onunla çalışılması zordu. Bakanların birine hazırlık yap, derdi. Bakan günlerce ona hazırlanır tam sunum yaparken hoca bakana birkaç soru sorar o sorular bakanın nasıl bir hazırlık yaptığını ya da yapamadığını hemen belirlerdi.
ÖZAL’IN TAKIM ÇALIŞMASI MÜKEMMELDİ
Tabii bir dönem de Merhum Turgut Özal’la çalıştım. Özal’ la çalışırken Özal’ın anında karar vermesi özellikle de takım çalışmasına önem vermesi çok önemliydi. Ondan da pek çok şey kazandığıma inanıyorum.
TANSU HANIM BAKANLAR KURULU’NA İLGİSİZ GÖRÜNÜRDÜ
Tabii belki Tansu hanım daha önce başbakanlık yaptığı için de olabilir benim şahsi kanatın bakanlar kurulu toplantılarına çok ciddi olarak katılmazdı. Eğer erken gelirse erken çıkar ya da toplantıya geç katılırdı. Bakanlar Kurulu’ndaki tavrı ve tarzı böyleydi.
TARIM BAKANI MUSA DEMİRCİ TABAN FİYATI AÇIKLAMAKTA GECİKİNCE
DYP BU FIRSATI ÇOK İYİ DEĞERLENDİRDİ
Mesela sizin yazabileceğiniz ve basında belki de ilk kez açıklanacak bir konuyu Memleket Gazetesi okurları ile paylaşabilirim. Sayın Musa Demirci Tarım Bakanı idi. Taban fiyatı açıklanacaktı. Bakanlar kurulunda taban fiyatı belirlenmişti. Ama Sayın Bakan nedendir bilinmez taban fiyatın açıklanmasında biraz geç kalınca DYP taban fiyatı açıklayıverdi. Bu fırsatı DYP çok iyi değerlendirdi ve puan topladı.
1986 KASIM’INDA FATMA HANIMLA EVLENDİM
1986 Kasım ayında Fatma hanımla evlendim. Bu mutlu ve huzurlu evliliğimden iki çocuğum var. Oğlum Yusuf Ziya Akman halen Dolapoğlu Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi kızım Esra ise daha küçük. 1994’te de Burdur’da askerlik görevimi bedelli olarak yaptım.
İNGİLTERE’DEKİ İLK YEMEĞİMİZDE..
Yabancı dil eğitimi için İngiltere’de kaldım. Londra doğa harikası bir yerdi. Adanın ortasına bir tarihi şatoda kaldık ama şatonun her tarafında gölcükler vardı
26-27 yaşında idim.İngiliz bir ailenin yanında kalacaktım. Aslında bu aileyi belirlerken doldurduğum formda evinde kedi köpek gibi hayvan besleyen bir aileyi istemediğimi belirtmiştim. Ne de olsa bizim kültürümüzde böyle hayvanın evin içinde dolaşması yoktu. Neyse İngiltere’ye gittiğim ilk gün kalacağım ailenin yanında akşam yemeği için masaya toplanmıştık. Hiç unutmuyorum Gittiğim ailenin köpeği vardı. Yemeğe oturunca birden köpek geldi, masaya ayaklarını koyuverdi. Ben alışık değildim ki. O yemek hep gözümün önüne gelir.
ÜRDÜN’DE ARAPÇA EĞİTİMİ ALDIM
Daha sonra Ürdün’e gittim. Arapça merkezi olan tek Arap ülkesiydi Avrupa ülkelerinden gelen bütün yabancılar bu merkezde toplanıyordu. Çok Alman Fransız vardı siyasi konular vardı. 31 plakalı bir şahin araba satın almıştım. Ailemle gittiğim burada Hatay plakalı arabanın faydasını çok gördüm. Bir gün ailem ile birlikte Suudi Arabistan’da idik. Arabam bozuldu. Bir tamirhaneye çektirdik. Hiç unutmuyorum. Tamirci de Hataylı imiş. Arabanın plakasını görür görmez hemşerim diye bize ilgi gösterdi. Usta çok ilgilendi. Her ne kadar ben Hataylı değilim Konyalıyım desem de arabanın plakasından bize hemşerilik gösterdi
İSRAİL’DE ÇATIŞMANIN ORTASINDA KALMIŞTIK
Yine ailem ile İsrail’e gitmiştik. Yıl 1994-95 idi. İlk defa işgal altındaki bir ülkeyi görüyordum. Sık sık İsrail askerleri arabayı durduruyordu. Çok canım sıkılmıştı. Yine bir kontrol noktasında yine İsrailli askerler arabayı durdurunca şoföre bu askere Türk olduğumuzu söylemek için arabanda ineceğimi canımın çok söyledim. O zaman şoför hemen beni durdurdu engelledi ve “Sana bunu hiç tavsiye etmem çünkü indiğin ile bindiğin bir olur” deyiverdi. Her şehirde İsrailli kontrol noktaları vardı. Bir şehir merkezinde Hacettepe tıpta olan arkadaşım Ahmet isimli bir Arap’ı bekliyordum. Cafede buluşma noktasında bekliyorduk Tam karşımızda tamamen tel örgülerle kapalı bir İsrail karakolu vardı. Filistinli çocuklar karakolun dibine kadar yaklaşan İsrail’li askerlerin namlulularının ucundan yüksek tel örgülerin üzerinden ellerindeki sapanlarla taşlar atmaya çalıştılar. O günlerde Filistin- İsrail anlaşması yeni yapılmıştı İsrail askerleri arkadan geldiler göz yaşartıcı bomba filan atılar. Bir an o çatışmanın içinde kaldık. Tabii sonradan çok şükür kazasız belasız kurtulmuştuk. Halil Cami Hz. Yusuf cami bir ay önce taranmış cemaatten 40-50 kişi öldürülmüştü. O camiyi de o zaman ziyaret etmiştik.
1988-89 Devlet lisan okulunda eğitim aldım, 1990-91 Cambridge İngiltere’de lisan eğitimi
Londra’da Kamu Yönetimi teknikleri eğitimi, 1994-95 ‘de Amman’ da bulunan Ürdün Üniversitesinde Arapça lisans eğitimi aldım ama 1998 yılında devlet memurluğundan istifa ettim.
MEMURLUKTAN İSTİFA ETTİKTEN SONRA HOLDİNGE GEÇTİM
1998’de devlet memurluğundan istifa ettikten sonra İttifak Holding’de Yönetim kurulu üyeliğine seçildim. Halen de İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkan vekili olarak iş hayatına devam etmekteyim. Konya barosuna kayıtlı avukatım ve MÜSİAD Konya şube başkan yardımcısıyım.
SEYİT ABİ KARİZMATİK BİR KİŞİLİĞE SAHİP
Seyit abimizi daha önceden de tanıyorum. Bakanlar Kuruluna Genel Sekreter bile olmadan önce de yine kendisiyle görüşürdük. Farklı bir yapısı vardı, karizmatik kişiliğe sahiptir. İşin düzgün gitmesi için siyasetini belirler, stratejiyi destekler, liderlik bu anlamda çok önemlidir. Temel kadrolaşma ilkelilik çok önemlidir. İlme önem verir, sistemi hukuk rejimidir onun için de kurallara uymak gerekir. Temkinlilik İttifak Holding’in en önemli çalışma sistemidir. Bu kuruluş bu sistemle birçok hastalıktan korunmuştur. En önemli olanı ise vizyonumuzdur. Kayıtdışılığın en aza indirilmesi ve kayıtiçiliğin geliştirilmesidir
NEY SESİ ÇIKARMAYI ÖĞRENDİM
Çok okurum, kitapları takip ederim. Sanat müziğini, ney dinlemeyi severim. Ney üflemeyi sesini çıkarmayı bile öğrendim. Tasavvuf musikisini zevkle dinlenirim. Bu konuda bir çok CD vardır, ödüllü Oscarlık filmleri severim.
YÜZMEYİ SARAYÖNÜ BEŞGÖZ’DE ÖĞRENMİŞTİM
Haftada bir gün mutlaka yüzerim. Yüzmeyi de Sarayönü Beşgöz’de öğrenmiştim Ortaokulda lisede tiyatro oyunlarında rol aldım. Devlet tiyatrosunda İrşad’ı sahneledik. İki kere sahneye çıktım. İstanbul’da da her Pazar AKM’ye giderdik. Bir arkadaşım Işıkçı idi. Onun sayesinde tiyatroya giderdik. Birçok tiyatroya gittim Kanlı Nigar dahil bir çok ünlü oyunu izledim. Ama Konya’da tiyatro çok az. Şehir tiyatroları çoğaltılabilir.