Mustafa Yiğit
Duracağım yeri görmek istiyorum
Duracağım yeri görmek istiyorum
İki haftalık bir aradan sonra tekrar bu sizlerleyim…
İki haftada çok şey yaşandı…
Türkiye dört yıllık bir dönem için kendini temsil edecek vekillerini seçti…
Hayırlı uğurlu olsun…
Bu arada ben dört yılda dördüncü evime taşındım…
Tebdili mekânda ferahlık vardır sözüne istinaden yapmıyorum bunları, ev sahibi evi satmış…
Tabii en önemlisi de artık yaz rehaveti üzerimize çökmeye başladı.
Trafik yoğunluğu okulların kapanmasıyla birlikte azalmış durumda…
Yazın en güzel tarafı bu olmalı.
Gündemde öyle sıcak gelişmeler olmayınca kendisine dönüyor insan.
Kendi yaşanmışlıkları ya da yaşanmamışlıkları üzerine düşünüyor…
Güneşin sağladığı seretorin mutlu hissettiriyor insana kendini. Her ne kadar yaz gelmedi hala yağmurlarla boğuşuyoruz desek de içimiz ısınmaya başladı. Bundan sonra denize doğru yol almak geliyor içimden. Olimpos’ta orman ve denizle baş başa kalmak istiyorum…
Cırcır böceklerinin sesinin kuşların ötüşüyle karıştığı bir geceyi düşlüyorum. Yıldızlarla konuşan adamın huzurunu istiyorum. Yıldızlarla tek tek halleşen, bu yeryüzü serüvenini anlamlandırırken zorluk çeken kişilerden biri de benim diyeceğim bir halleşme yaşamak istiyorum.
Ne çok kırgınlıklar yaşadık ve yaşattık değil mi bir ömür boyunca…
Kimleri üzdük, kimlerin yüreğinde onulmaz yaralar açtık. Neden hiçbir şeyden mutlu olmayan insanlar olduk…
Mutluluk çıtamız neden bu kadar yükseldi? Küçük bir tebessüm neden yetmez oldu?
Sevgi değil, kinlerimiz bizi yönlendirirken dünyaya nasıl bir şey sunabileceğimizi biliyor muyuz?
Hakikatin niye bu kadar uzağındayız, sanal olanın gerçeklik olarak sunulduğu bir dünyada yaşamaktan mutlu olabilmek gibi bir garabeti nasıl içimize sindiriyoruz?
Bütün bu soruların cevabını hangi yıldız bana verecek diye şehrin sahte parıltılarından ilahi parıltılara yol almak istiyorum…
Kendime dönmek ve kendime seslenmek istiyorum…
Duracağım yeri görmek istiyorum…