Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Düz Yaşadı, Dik Durdu
Bu millet kendisiyle doku birlikteliği olan insanını asla yalnız bırakmaz. Bu millete yaptığınız en az hizmet bile size karşılık olarak fazlasıyla geri döner, vefasını gösterir. İşte bunun en büyük alameti, “Muhsin Başkan”ın cenaze merasimi. Toplumun her kesiminden insan, orada, son görevini yapmak üzere Kocatepe Camiinin avlusunda saf tutmuş. Bir defa daha o, birliğin sembolü oldu. Her renkten, her ırktan, her mezhepten, her bölgeden, her ülkeden insanı bir araya getirmesini bildi.
O, bir reisti. Başkan, olmak iki türlüdür. Bu ya vehbidir, doğaldır ya da kesbidir. O, Sivas’lı kardeşlerimizin ifadesiyle “Muhsin Başkan” vehbi bir başkandır.
O, bu milletin vicdanıydı. Doğulusuyla-batılısıyla, kuzeylisiyle-güneylisiyle, topyekûn, bütün milletini çok seven bir insandı. Milleti de onu sevdi.
O, mazlum milletlerin sesi olmuş, ömrü boyunca. Kafkaslardan Balkanlara, Bosna’dan Filistin’e, Keşmir’den Kazan’a.. Her sene Hacca gitmeyi çok istermiş. Hiç olmazsa mazlum milletlerin temsilcileriyle görüşürüz, dermiş. Onu ben 2005 yılında Mekke’de Arafat’ta görmüştüm. O, önüne gelen mazlum milletlerden hacıları tebrik ediyor, bağrına basıyordu. Kimileriyle konuşuyor, dertleşiyor, kimileriyle de gözleriyle konuşuyordu. Büyük bir heyecan ve mutluluk içinde milyonlar arasında bir damla gibi kayboluyordu.
O, bir vefa abidesiydi. Kendisinden ayrılsalar bile, o dostlarını arar, sorarmış. “Muhsin Başkan”, “birlikteliğimiz müştereklerimizdir” dermiş. Aslolan aynı çatı altında bulunmak değil, ayrı çatılar altında bulunsak bile önemli olan aynı idealleri ve değerleri paylaşmaktır, dermiş.
O, adam gibi bir adamdır. Hz. Peygamberin “Allah’a iman ettim de ve dosdoğru ol” nebevi kavli onda hayat bulmuştu. O bu yanını kendi ifadeleriyle şöyle anlatmıştı: “Ben ‘temiz el’ ödülü almış bir kardeşinizim. Bu yolsuzluğa bulaşmamış el demek. Temiz siyasetçi dürüst ödülü almışım. Ömrüm çile ile geçmiş, cezaevlerinde kalmışım hiç ceza almamışım, hücrelerde kalmışım hiç ceza almamışım. Ben kaderime küsmemişim ben devlete küsmemişim. İnandım, inandımsa yaparım. Bedeli ne ise katlanırım demişim. Bu kadar yıldan sonra 55 yaşına gelmişim. Şimdi bu mücadeleyi daha sürdüreceğiz millet adına. 2 saniye sonrasına garantisi olmayan bir hayat yaşıyoruz. Bir saniyeye hükmedemediğiniz bir hayat için fırıldak olmaya değmez. Düz yaşayacağız, dik duracağız.”
O, çağdaş bir derviştir.
O, gönül adamıdır. “Allah’ın iyi kulları, yaşarken kınındaki kılıç gibidir. Vefatlarından sonra, kınından çıkarılmış kılıç gibi olurlar” anlayışıyla, “Muhsin Başkan” asıl hizmete şimdi başlıyor. Yeni keşfedildi, O. Milyonlar dalga dalga ona dua ediyor, gözyaşı döküyor. Bu sevgi selinin altında ne vardır, acaba?
O, gözpınarlarından yaş eksik olmayan bir neslin temsilcisidir.
O, istikamet sahibi, bir insandır.
O, vakar sahibi, bir insandır.
O, bu toprakları iyi tanımak gerekir, dermiş. Bu topraklar üzerinde yaşamanın bedelini bilmek gerekir, dermiş.
O, çevresindeki sevenlerine daima ‘pergel’ gibi olmayı tavsiye edermiş. “Muhsin Başkan”, pergelin sivri ucu inançlarımızda sabitlenmişken, diğer ucuyla da bütün milletleri, bütün farklılıkları dolaşsın, dermiş.
O, Anadolu’nun “yerli” unsuru, ta kendisidir. Anadolu’nun tüm renkliliğini kucaklamış, bugün de bütün bir Anadolu insanı, tüm renkliliğiyle onu sevgi, dua ve şefkatle bağrına basıyor.
O, sadece Sivas’ın değil, tüm Anadolu’nun, Türk-İslam dünyasının “yiğidosu”dur.
O, adına yakışır bir şekilde“Muhsin”dir ve “Muhsin” sıfatının gereği gibi yaşamıştır. Hasbîlik onun ayrılmaz niteliği olmuş, hayatı boyunca.
O, asil duruşun temsilcisi, bir er kişi ve eylem adamıydı.
O, derviş bir siyasetçidir. Dervişler daima “sefer”dedir. “Muhsin Başkan” da hayatın bir “zafer” değil, “sefer” olduğuna inanan ve ona göre bir hayat yaşayan kimse olmuştur. O, bir fırsatçı olarak yaşamamıştır. Belki isteseydi o, ucuz siyasetçi kimliğini temsil eder, kısa zamanda köşeyi dönerdi, ama bugünkü kadar sevenleri ve ağlayanları olmazdı.
O, cemiyetin ‘model’ insanıdır.
O, savunduğu fikirlerden taviz vermemiş bir dava adamıdır. Davası uğruna ‘şahadet’ şerbetini içmiştir. Bir defa daha bu aziz millet kendine sahip çıkanlara sahip çıkmıştır. Herkes bundan ibret almalı, “hesaba çekilmeden önce kendisini hesaba çekmelidir.”
Bir defa daha gördük ki “Muhsin Başkan”, vefatıyla da birliğin ve dirliğin sembolü olmuştur.
O, sonsuzluğun Sahibi’ne hoş seda bırakarak gitti.
Allah sonsuz rahmet eylesin.
Nur içinde yat “Muhsin Başkan.”