Prof. Dr. Ali Akpınar
Eğer şükrederseniz…
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun ayetiyle başlar, Kitabımız. Onda hamd ve şükürle ilgili onlarca ayet vardır. Bu, kulların hamd ve şükür konusunda zafiyetlerinin, ihmallerinin hatta yanlış ve eksikliklerinin olacağına işarettir. Yüce Rabbimizin bizim hamd ve şükrümüze ihtiyacı yoktur. Zira tüm insanlık O’na muhtaçtır ve O’nun hiç kimseye ve hiç kimsenin kulluk, dua ve şükrüne ihtiyacı yoktur. Hem şükreden kendine şükreder. İnsanın şükretmesi kendi dünya ve ahiretine yatırımıdır. Nânkörlük eden de kendine eder Nitekim bir ayette şöyle buyrulmuştur:
Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden ise, bilsin ki, Allah her şeyden müstağnidir, övülmeye layık olandır. (31/12) Ne demek, şükreden kendisi için şükretmiş olur? Bir kul şükrederse, üzerindeki nimeti fark etmiş, nimetin asıl sahibini hatırlamış ve nimete karşılık verme erdemini yerine getirmiş olur. Bu, o kulun erdemli, kadir kıymet bilir oluşunun göstergesidir. Elbette kul, şükretmekle sevap kazanır, Yüce Rabbini razı etmiş olur. Nimete şükür, o nimeti bahşeden Rabbin kulu üzerindeki hakkıdır, aynı zamanda nimetin de hakkıdır. Şükreden kul, bu hakkı ödemiş olur, şükretmeyen de bu hakkı çiğnemiş olur.
Nânkörlük eden de kendine etmiş olur. Nimeti fark etmemiş olur, nimet sahibini tanımamış olur, şükrün karşılığında kazanacağı sevabı kaybetmiş olur. Bu kadar mı elbette hayır! Nânkörlüğün Arapça karşılığı, küfrân-ı nimettir. Yani nimete kör olmaktır. Kâfir de aynı kökten gelir. Nimeti görmeyen küfrân-ı nimette bulunmuş, hakikati görmezden gelen de kâfirlik etmiş olur. Sonuçta her küfrân-ı nimette bir küfre açılan pencere vardır.
Bir Kur’ân ayetinde Yüce Rabbimiz, kullarını de şöyle uyarır: Şayet şükrederseniz and olsun ki, size karşılığını artıracağım; nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir. (14/7)
Demek ki kul, şükretmekle üzerindeki nimetlerin artırılmasının önünü açmış olmaktadır. Nankörlük etmekle de nimetlerin kendisinden alınıp azaba davetiye çıkarmış olmaktadır. Nitekim hadiste şöyle buyrulmuştur: Kul, günahları sebebiyle rızıktan mahrum kalır. (Ahmed, İbn Mâce)
Davûd aleyhisselam dedi ki: Rabbim, ben nasıl şükrederim Sana. Zira Sen, ben şükrettikçe bana yeni nimetler bahşediyorsun? Bunun üzerine Rabbimiz buyurdu ki: Senin bu bilinç üzere olman Bana şükürdür ey Davûd! (Kurtubî-Tefsîr)
Buna göre kul Rabbinin nimetinin farkında olur, o nimeti O’nun emir ve ölçüleri doğrultusunda kullanır ve diliyle de Yüce Rabbine hamd ü senalar ederse gerçek anlamda şükretmiş olur.
Şimdi fert olarak, toplum olarak Yüce Rabbimizin üzerimize sağanak sağanak yağdırdığı nimetleri düşünelim ve bu nimetlere bizim nasıl karşılık verdiğimizi bir gözden geçirelim. Unutmayalım Rabbimiz yeminle uyarıyor hepimizi: Şayet şükrederseniz and olsun ki, size karşılığını artıracağım; nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir.