M. Faik Özdengül
Elmadaki Kurt
Ağacı sallıyordu çocuk. Yetişebildiğince.
Olmadı uzun bir sırık buldu. Onunla dallara vurmaya başladı. Birkaç elma düştü yere. Birisini kendisi aldı. Birisini de yanındakine verdi. Kardeşi galiba diye düşündüm. Benziyorlardı birbirlerine. Fakat yemediler. Kurt var dedi diğeri. Benimkinde yok dedi düşüren. Tam ısıracaktı. O da vazgeçti. Bu kez elmalarla oynamaya başladılar. Birbirlerine yuvarladılar. Oturduğum yerden seyre dalmışım. Kılavuzum elindeki asasıyla dürtünce irkildim. Yüzümü ona döndüm. Gözleri derindi. Bakınca içine dalar, başka her şeyden uzaklaşırdım. Tatlı bir sarhoşluktu bu. Beş duyuyla algılanandan başka bir hal. Konuşmaya başladı:
Göklerle yeri bir elma farz et... Tanrının kudret ağacından bitmiş!
Sen, bu elmanın içindeki bir kurda benzersin; ağaçtan da haberin yok, bahçıvandan da!
Elmada bir kurt daha var; fakat onun canı dış âlemin de bayrak sahibi!
Onun hareketi elmayı yarar... elma onun hareketine karşı koyamaz!
Hareketi, perdeleri yırtar... sureti kurt ama hakikatte o, bir ejderha! ( 4/1869-1873.Mesnevi)
Hayatın anlamı nedir?
Bitmez tükenmez bir soru. Bıkıp usanılmaz. Soran bitmez. Sorulan usanır. Varoluşcu psikoterapinin de cevap bulunması gereken ilk sorusu.
Niçin yaşıyorum?
Sonum mu hiçlik? Yoksa başlangıç mı?
Bu anlamı sorgulatan ne?
Genellikle tıkanma. Duvara toslama. Mağlubiyet. Yorgunluk. Hayal kırıklığı. Hedefsizlik. Tatminsizlik. Doyuma ulaşma. Depresyon. Bunaltı. Akıllıca sorgulamayı ayrı tutuyorum; ancak bu da aslında yukarıdakilerden sonra gelir bir bakıma. İstisnaları bir kenara bırakırsak.
Son günlerde çok sayıda danışana rastladım değer sorgulaması yapan. Ben değersizim, yetersizim diye bunaltıyla gelip karşımdaki koltuğa oturan. Her kes parası olana, mevki sahibine değer veriyor deyip bir yandan da buna ulaşanlara öfke duyan. O zaman en iyi çözüm depresyon. Gelsin antidepresanlar. Depresyonun kolaycılık olduğuna olan inancım giderek artmaya başladı.
Tanrı’nın içimize sakladığı İsm-i Azamı bulma çabasıdır yaşam. Bunu bir kitapta okudum yakınlarda. Kitabın bir başka yerinde, yaşamın nedeni ya Allah demek ya da Allah dedirtmek deniliyordu. Para ya da mevki değil kendi başına. Onlar da buna ulaşmayı sağlıyorsa amaca uygun hale geliyor ve işe yarıyordu. Yoksa para ya da mevki kelin başını örten şapkadan başka bir şey değildi. Ve bir rüzgarlık ömrü vardı. Takke düşünce kel görünürdü.
İşin ilginç tarafı bu okuduklarımı daha önce de okumuştum. Bir farkla ki, kitaptan değil. Bundan 8 yıl önceydi. Güneydoğuda 2500 m yükseklikte hap tepesinde saat gece 24’e geliyordu. Askerdim. Bir tankın içinde bir bardak çay içtikten sonra. Top atışlarıyla irkildim. Operasyon başlamıştı. Dışarı çıktım. Bölük çoktan tepeden aşağı yola düşmüştü. Ben her zamankinden farklı bu kez tepede kaldım. Ay ışığı çok az aydınlatıyordu. Soğuktu. Land Rover’in içine girdim. Tedirgindim. Koltuk, direksiyon ve vites kolundan arta kalan boşluğa vücudumu uydurup sessizce bekledim. Uyumuşum bir ara. Rüya gördüğümü uyanınca anladım. Rüyamda kalbim o denli çarpıyordu ki, bizim taşikardi dediğimiz durum. Belki dakikada 200 atım. Ve her ritimde Allah diyordu. Yerimde duramıyordum. Hızla bir tepeden aşağı indim. Şehre gelmiştim. Kime dokunsam o da benim gibi titremeye ve Allah demeye başlıyordu. Bu hal uzunca bir süre devam etti. Gözlerimi açtığımda kalbim hala hızla çarpıyordu. Bunun bir anlamı olmalıydı. Üzerinde düşünmeyi bugüne bıraktım.
Bir elmanın içindeki kurtlarız. Başlangıçta aynıyız. Bazılarımız devinimi reddedip hazırdan beslenmeyi tercih ediyor. Diğerleri ise deviniyor. Hareket ediyor. Elmanın dışına doğru. İçerde kalanlar depresyona giriyor. Görmedikleri bilmedikleri elmanın dışına ulaşmaya çalışmak yerine büyütmedikleri akıllarıyla yorumlar yapıyor. Devinmiyor. Şikayet ediyor. Devinenlere de haset besliyor. Onların doğuştan şanslı olduğunu savunuyor. İyi niyetle devinene yardım da ediliyor.
Hayatın amacı devinim. Aslında kalp sürekli her atımında bize bunu anlatıyor.
Elmanın dışında ağaç var. Bağ var. Bahçıvan var. Elçiler kafesten kurtulun diye dışarı çağırıyor. Kulak tıkamak bağı bahçeyi bahçıvanı yok yapmaz. Bize de bir elmaya razı olmak yakışmaz.
Elmanın içindeki kurtlar!
Ben hangisiydim?
Başımı geri çevirdim. Ne elma vardı ne de çocuklar.
www.pozitifdegisim.com