Arif Köse /ey kavmim
EMBESİLLERE SON ÇAĞRI: KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ YAKLAŞIYOR
Geçtiğimiz günlerde bir marangoz ağabeyim sohbet esnasında piyasada sunta olmadığını, olanların da aşırı pahalı olduğunu söyledi. “Hayırdır” dedim, “orman mı bitti, ağaç mı kalmadı, hepsi var, ama virüs var diye üretimi kıstılar, eldeki malı da piyasaya çok az salıyorlar, her yerde stokçuluk yapıyorlar, fiyatı artırıyorlar” dedi. Camın ise iç piyasada bulunamadığını, üretimin az olması sebebiyle tüm camın daha çok para kazanmaya sebep olan yurtdışı ticarete gittiğini söyledi. Virüsün ülkemizde yayıldığı ilk aylarda da bir toptancı arkadaşım pudrasız eldiven bulmanın imkânsız olduğunu, kendilerinin stok yapmayıp malı piyasaya sürdüğü halde bazı toptancıların stok yapıp, yok satıp fiyatın daha da yükselmesini beklediklerini söylemişti. Keza maskenin de durumu aynıydı. Bu vb. olaylardaki tek dert, daha çok para kazanmaktır. Geçenlerde bir büyüğüm şu yaşanmış olayı anlattı: Ekmeğin karneyle dağıtıldığı yıllarda İstanbul’un zenginlerinden biri de karne hakkı kadar ekmeği evine götürür, yemeklerini yerler ama çocukları doymamıştır. “Baba ekmek istiyoruz” diye ağlamaya başlarlar. Adamın parası vardır zira zengindir. İstanbul’da gezip dolaşmadık yer bırakmaz, haddinden fazla para teklif eder bir ekmek için ama hiç kimseden, hiçbir yerden ekmek bulamaz. O yığınla paraya rağmen bir tek ekmek alamamıştır. En sonunda köprülerden birine çıkar, cebindeki kâğıt 500 lirayı çıkarır, etrafına toplanan kalabalığa şunu der: “Bunun da geçmediği gün varmış”. Ardından da o varlığı bir işe yaramayan kâğıt 500 lirayı herkesin gözü önünde yakar. Paranın da geçmediği, işe yaramadığı zamanlar vardır ey kavmim. Gelin şu kör olasıca para hırsınızdan vazgeçin. Çok para kazanmak, sizi nasibinizden fazlasına ulaştırmaz.
BAKIN ARALIK AYINA GİRDİK VE HALA YAĞMUR YOK.
Yağmur yağmazsa ekin olmaz, buğday olmaz. Buğday olmazsa un olmaz, ekmek olmaz. Yağmur olmazsa içecek su olmaz. Bakın yeraltı sularımız çekiliyor. Göllerimiz kuruyor. Buyurun size haber:
“60 Yılda 70’e yakın Göl Kurudu” Başlıklı Haber
“Türkiye'de yaklaşık 50 yıldır göller üzerine yaptığı akademik çalışmalarla tanınan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye'deki göllerin son durumuyla ilgili yeni bir rapor hazırladı. Dr. Kesici, Türkiye'de kuruyan ve kuruma sürecine giren göllerin büyük bölümünün, tatlı su özelliğindeki en büyük doğal tatlı su gölleri Akşehir, Beyşehir ve Eğirdir gölleri olduğuna dikkat çekti.” 05.10.2020
Öyle kullar olduk, öyle ameller işledik ki gökten yağmur inmiyor, kar inmiyor, inenler zarar verici halde iniyor. Sel oluyor, dolu oluyor, rahmet yerine gazap oluyor.
DAHA NE ZAMAN AKLINIZI BAŞINIZA ALACAKSINIZ?
O faizdeki paralarınız, faizli kredilerle açtığınız işyerleri ve kazandığınız paralar, ettiğiniz zinalar, söylediğiniz yalanlar, vermediğiniz zekatlar, yapmadığınız hayırlar, lüks için ödediğiniz israflar… Paranın da yenmediği gün vardır ey kavmim, yapmayın, kendinize gelin, dininize dönün, Allah’a dönün. Allah başınıza musibet gönderiyor, corona diyorsunuz ama musibet demiyorsunuz. Corona dediğinizden de “nasıl istifade edebilirim, 1’e aldığımı 10’a nasıl satabilirim” diye nemalanmaya, para devşirmeye çalışıyorsunuz. İçiniz sızlamıyor mu yağmayan yağmurlardan, karlardan? Yüreğiniz yanmıyor mu kuruyan göllerden? Bu kadar mı embesil oldunuz? Su olmazsa, rahmet olmazsa, tabiat ölürse, senin kazandığın para neye yarar? Bir Kızılderili Şefi şöyle demiş, hatırlarsınız sözü: “Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak” Sen ne zaman anlayacaksın kardeşim paranın yenmeyen bir şey olduğunu? Paranın Allah’ın elinde olduğunu, lazım olanın para değil İlahi rıza olduğunu, Allah’ın herşeye kadir olduğunu, Allah’a rağmen hiçbir şey yapamayacağını, Allah’a karşı gelmemek gerektiğini, Allah’a teslim olmak gerektiğini? Defalarca yazdım, adam sarraf. Altın reklamı diye işyerinin dış cephesine büyük ebatlarda yarı çıplak kadın fotoğrafı asmış. Çoluk çocuk herkesin gözü önünde sergiliyor. Allah’ın yasakladığını yaparak para kazanmaya çalışıyor. E kardeşim kazanmaya çalıştığın o para yani rızkın kimin elinde? Sorsan da “tabi ki Allah’ın elinde” diyecek. E madem Allah’ın elinde olan birşeyi kazanmaya çalışıyorsun, Allah’a kendini sevdirsene, Allah’ın yap dediklerini yap, terket dediklerini terketsene. Yok! Biz Allah’ın yasakladıklarını yaparak, yap dediklerini de terkederek, rızkın elinde olduğunu bildiğimiz Allah’tan para alacağız. E Allah sana parayı verir ama suyu alır, yağmuru alır, buğdayı alır, ekmeği alır, ondan sonra çıkarsın sen de Kule’nin tepesine, 200 liralık banknotu yakarsın “bunun da geçmediği gün varmış” diye. Yapmayın, etmeyin ey kavmim Rabbinize dönün. Vallahi hem gölleriniz yükselir hem rahmet iner hem para kazanırsınız hem de karnınız doyar. Rabbinize sırt dönerseniz O (c.c.) da sizi dünya ile baş başa bırakıverir, sonra solucan gibi kıvranırsınız vesselam. İletişim: [email protected]