Erdoğan AK Parti'yi bırakıyor mu?

Erdoğan AK Parti'yi bırakıyor mu?

Cumartesi günü AK Parti'nin dün de DTP'nin kongreleri vardı.

Cumartesi günü AK Parti'nin dün de DTP'nin kongreleri vardı. AK Parti kongresi yapıldı bitti. Yeni yönetim belirlendi. Fakat herkesin kafasında bir soru var: Başbakan son kez mi konuştu?

İktidar partisinin kongresini dün detaylarıyla analiz etmiştik. Özellikle Başbakan'ın konuşması önemliydi.

Aslında hafta içinde Cumhurbaşkanı Gül'ün, sonrasında da Başbakan Erdoğan'ın konuşmaları herhangi bir Batılı ülkede olsa 'sıradan' sayılabilirdi. Çünkü her ikisinin de söylediği 'olması gereken'di. Fakat burası Türkiye ve bizde 'olması gerekenlerin olması' için daha çok yol alınması gerekiyor.

Başbakan'ın iki saatlik konuşmasının içeriği tartışıldı, tartışılmaya devam edecek. Ama şunu ifade etmek şart; Erdoğan'ın konuşması umut vericiydi. Ülkenin başbakanı, icraatın başı olarak herkesin altına imza atacağı evrensel şeyler söylüyor ve bunlara uyacağını taahhüt ediyordu. Yaygın kanı da bu sözleri 'siyaseten' söylemediği yönünde. Zaten Erdoğan'ı diğer liderlerden avantajlı kılan da aslında bu: Geniş kitleler samimiyetine inanıyor.

AK Parti kongresi yapıldı bitti. Yeni yönetim belirlendi. Fakat herkesin kafasında bir soru var: Başbakan son kez mi konuştu? Bu soruya herkesin cevabı farklı. Parti tüzüğü ortada. 3 dönem sınırlaması var. Başbakan da 2011'de son kez milletvekilliği seçimine gireceğini ilan etti. Fakat herkes de biliyor ki tüzüklerin değişmesi de o kadar zor değil.

Sorunun hukuki ya da teknik cevapları başka olabilir. Fakat kongre salonunun mealen söylediği bir şey var: Erdoğan'sız bir AK Parti olmaz. Başbakan'ın özgül ağırlığı partiye eşit. ASKİ Spor Salonu'na alıcı gözle bakan herkes bunu görebiliyor. Aynı tespiti siyaseti izleyen herkes yapıyor. Bunu Anadolu'nun her yerinde bizzat görmüştük.

Eğer Erdoğan bırakırsa ne olur? 2011'e daha çok var. Konjonktür değişir, 24 saatin bile çok uzun olduğu siyasette dengeler değişir... Her şey mümkün. Fakat mevcut tabloya göre şunu söylemek lazım: Erdoğan'sız bir AK Parti'nin işi çok zor. "Eğer Erdoğan Çankaya'ya çıkar ve yerine kendisi kadar karizmatik bir isim bırakamazsa ikinci bir ANAP vakası yaşanır" yorumu yapılıyor. Hem siyasetçilerin hem de siyaseti takip edenlerin kafasının bir yerinde 'Acaba veda kongresi miydi' sorusu var ve olmaya da devam edecek.

DTP kongresine gelince. Baştan söylemek lazım; DTP'ye de bir Erol Olçak şart. AK Parti'nin kongreleri ne kadar düzenli, karmaşadan, kaostan uzaksa DTP kongresi de o kadar problemli. Bir gün önceki kongreyi izledikten sonra DTP kongresine gidince kendinizi Diyarbakır-Bağlar'da bir gösteride hissetmeniz mümkün. Belki parti yönetimi iktidar partisinin kongresiyle kıyaslanmaktan hoşnut olmayacak ama iki kongre arasındaki fark sadece ekonomik değil.

İktidar partisinin kongresi ne kadar birleştirici bütünleştirici bir mesaj içeriyorsa, DTP kongresi aksine sadece Kürtler'i hedefliyordu. Üstelik de sadece bir kısım Kürtler'i.

Şunu hatırlatmak şart: DTP'nin Parlamento'ya girdiği 22 Temmuz seçimlerinden bu yana bunun bir fırsat olduğunu savunduk. Fakat DTP sorun çözmek yerine çoğunlukla sorunun kendisi olmaya azami gayret etti. Türkiye belki de tarihinde hiç olmadığı kadar Kürt sorununu çözmeye yakın. Oysa DTP makul insanları bile kızdıracak açıklamalardan geri durmuyor.

Dünyanın hangi ülkesinde bir siyasi parti 'Ben hiçim, muhatabınız bir terör örgütü elebaşısıdır' diyerek kendi varlığını inkâr eder? Bu tablo dünkü kongre de çok barizdi. Parti yöneticileri de delegeler de İmralı'yı, Kandil'i işaret etti.

DTP lideri konuşurken yüzleri puşilerle sarılı birileri sahneyi işgal edip Öcalan posterleri açabiliyor. Üstelik bu birkaç kez oluyor. Kontrol dışı unsurlar savunması da çok inandırıcı değil. Bir siyasi parti kongresine hakim olur. Tepki çekeceğini bile bile bu tür 'gösteri'lere müsaade etmez, etmemeli de.

AK Parti ve DTP liderlerinin konuşmasının içerik kıyaslamasına gelince. Eğer iki konuşmayı kimin yaptığına bakmazsanız Erdoğan'ın 'sorunu çözmeye niyetli, samimi bir lider' olduğuna

kanaat getirirsiniz. Çünkü hem Türk'ün hem de Ayna'nın konuşması 'bir elinde çiçek bir elinde sopa' havasındaydı.

DTP kongresiyle ilgili son bir not: 10 yıl öncesi HADEP kongresiyle dünkü DTP kongresi arasında çok bir fark yoksa Kürt siyasetçilerin biraz öz eleştiri yapması kaçınılmaz olmuştur.

Adem Yavuz Arslan - Bugün