Erhan Sözen

Erhan Sözen

Karapınar’ın en köklü ve yerli ailelerinden Sözen ailesinin evladı, şehrimizin spor, siyaset ve iş dünyasının Türkiye çapında marka olma başarısını göstermiş genç ve başarılı iş adamı

KÖKLERİMİZ BUHARA’DAN KAYSERİ ÜZERİNDEN KARAPINAR’A GELMİŞLER

Konuğumuz geçmişine de oldukça meraklı bir portre çizdi. Ailenin Karapınar’a gelişi de oldukça ilginç. Dört kuşak öncesine kadar inildiği zaman dedelerinin dedeleri Buhara’dan önce Kayseri’ye gelmişler. Kayseri’den de Karapınar’ın uçsuz bucaksız topraklarına yerleşmişler. Sözen soyadının manası ‘sözüne sadık’ demekmiş. Erhan Sözen ‘Dedem Tahir Sözen 1322, yani 1906 doğumluydu. Dedem döneminin okumuş, güngörmüş bir insanıymış. Döneminde lise seviyesinde eğitim almış. Dedem Tahir Sözen Konya’da eğitimini aldıktan sonra tekrar Karapınar’a dönmüş ve buraya yerleşmiş.

 

KARAPINAR”DA HAYVANCILIK VE PETROLİŞİNE BAŞLIYORUZ

Dedem Yeni Konya Gazetesi’nin kurucusu rahmetli Mustafa Naci Gücüyener, Selahattin Esencan, Nail Kökbudak, Biyoloji hocası Fahri hoca ile çok iyi arkadaştı. Dedem Konya’da tahsil görüp tekrar Karapınar’a döndükten sonra hayvancılık başta olmak üzere ticarete başlamış. 1954 yılında da petrol işine girdik. Petrol Ofisi bayiliği aldı. Uğur Sözen Kolektif Şirketi’ni kurdular. Karapınar’a ilk petrol istasyonunu getiren bizim ailedir. Dedem ile Hazım Uğur 25 yıllık iş arkadaşıdırlar. Arkadaşlıkları ve iş ilişkileri hala devam eder. Dedemler, dedemlerin oğulları, oğullarının oğulları ve bizim oğullarımız 3 kuşak iş ortaklığımızı sürdürdük.  Bu ortaklıklar 1979’a kadar sürdü.

 

DEDEM KARAPINAR’IN BELEDİYE BAŞKANLARINDANDIR

Dedem Tahir Sözen Karapınar’ın ilk belediye başkanıdır. Dedem CHP’den Belediye Başkanı seçilmiş. İlçenin sınırlarının çok geniş olmasını sağlamış, elektriği Karapınar’a getirmiş. Dedem çok iyi bir bürokratmış, hala anlatırlar. Biz odasına hiç giremedik tabii. 1968 yılında son dönem Belediye Başkanı’yken ben 14 yaşında idim. Ama dedim ya odasına giremezdik. Cumhuriyet döneminin ilk belediye başkanlarındandır. 1946–68 yılları arasında aralıksız Belediye Başkanlığı yaptı. Dedem 1979’da vefat etti.

 

BABAMLAR 5 KARDEŞ

Babamlar da oldukça geniş bir aile. 5 kardeşler. Sırası ile bunlar İlhami Sözen Ziraat Bankası Genel Müdür Muavini’ydi. Tevfik Sözen Eczacı, Cevdet Sözen ticaret ile uğraşıyor iş adamı, babam Yüksel Sözen ticaret ile uğraşıyor ve kız kardeşleri Aysel hanım.

 

YÜKSEL VE HAYRİYE SÖZEN ÇİFTİNİN YEDİ ÇOCUĞUNDAN BİRİSİYİM

Babam Yüksel Sözen ilçenin tanınmış, başarılı iş adamlarından birisidir. Annem ise Hayriye Hanım ev kadını idi. Biz de ailemizin çok çocuklu aile geleneğini sürdürmüşüz ve yedi kardeşiz. Sırası ile Ümit, Erol, Macit, ben, Mustafa, Hayri ve Ayten. Ben ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişim.

 

ÇOCUKLUĞUMUN EN GÜZEL YILLARI TEKERLEKLİ YAYLA ARABALARINDA GEÇTİ

2.Eylül 1954’te Karapınar’da dünyaya geldim. İlkokula gidinceye kadar kışları Karapınar’da yazları ise yaylada geçirirdik. Bizim yaylalara Bursal Yaylası derlerdi. Nisan ayında yaylaya çıkar, Eylül ayına kadar orada kalırdık. Dönüşte kışlıklar hazırlanırdı. Büyüklerimiz yağlar, etlikler hazırlardı. Yayladan Karapınar’a haftada bir gün, onda da Cuma günleri alış veriş için gelirdik. Gidişimiz gelişimizde demir tekerlekli araba ile olurdu. O zamanlarda yaylalardan Karapınar’a beş saatte filan gelirdik. Bu arabalara yaylı araba denirdi. Bu araba ile gidip gelmekten çok hoşlanırdım. Bu çok büyük zevkti. Komşumuz Atıf Özde’nin arabası ile gider gelirdik. Onun da oğlu vardı: Hayrettin. Yaylı araba ile Cuma günü sabah namazından sonra yola çıkar Cuma namazına ancak ilçeye gelebilirdik bu alış veriş işi bizim için çok büyük bir lüks idi. Yaylaya annemlerle çıkardık. Ama tabii babamlar Karapınar’da kalırlardı.

 

SUVATTAN SU ÇEKER, ÇÖKERTMEYE BAYILIRDIK

Biz çocuklar koyuna, kuzuya bakardık, kuyudan su çekerdik. Kuyulardan su çekmeye Suvat denirdi. Kuyudan at ile, eşek ile su çekerdik. At veya eşek ile her seferinde 30 metre gider, l ya da l.5 kova suyu çekerdik. Ama bu zorlu iş bizim çocuk olarak hoşumuza giderdi. Oyun gibi gelirdi. Yine çocuktuk ya, bizim oraların meşhur çökertmesine bayılırdık. Çobanlar sabah namazından sonra koyunu sağar, taşlardan ocak yapar, bu sağdığı sütü ısıtır, süte şeker ve yufka ekmeği atar, bunu yerdi. Bizim çobanımız Yakup amca bu çökertmeyi yaptığı zaman onunla bunu yemek bana çok büyük keyif verirdi. Sakız toplardık, kenger sakızı kırlarda dağlarda keserdik. Onu akıtır, ertesi gün de gider toplardık.

 

AT BAHÇE KAPISININ ÜZERİNDEN AŞINCA YERE DÜŞMÜŞTÜM

Bizim bir atımız vardı. Onunla bahçeyi gezerdik. Bir gün yine bahçede böyle ata binerken at birden kapıya doğru gitmeye başladı. Ben atı engellemeye çalışıyordum. Bana oradan abimler bağırdılar bırak bırak, at kapıdan atlar dediler, ben anlayamadım ve at kapıya doğru hızla koştu ve kapının üzerinden atladı tabii ben bu arada yere düşmüştüm. Tabii düştüğümden çok atın gittiğine üzüldüm, ama gittiler, atı yakalayıp getirdiler.

 

İLKOKUL BİRİNCİ VE İKİNCİ SINIFI KARAPINAR’DA, ÜÇÜNCÜ SINIFI İSE ANKARA’DA OKUDUM

İlkokul birinci ve ikinci sınıfı Karapınar Yavuz Sultan Selim İlkokulu’nda okudum. Üçüncü sınıf içinse Ankara’ya gittim. Ankara’da halam yalnızdı. O yalnız kalmasın diye ben onun yanına gittim. Oraya çabuk adapte oldum. Ankara’daki öğretmenim Melehat Hanım’dı. Çok usluydum çok ders çalışıyordum. 4.  ve 5. sınıf için ise tekrar Karapınar’a döndüm.

 

BÜTÜN BAYRAMLARDA ŞİİRLERİ BEN OKURDUM

İlkokulda şiir okumayı çok severdim. Okul müdürümüz İhsan Güneş şiir yarışması yapılacağını açıkladı. Önce her sınıftan bir öğrenci seçilecekti. 19 Mayıs öncesi idi. Bütün seçilen öğrenciler sırayla kürsüye çıkıyor, okuyordu. Beni kürsüye çıkarmamışlardı. Bir öğrenci şiir okurken kötü okudu. Öğretmenlerimiz kızdı, onun kürsüden inmesini istediler. Kürsü boş kalınca kimse bana çık demeden kendim kürsüye çıktım ve başladım okumaya. Şiiri güzel okuyunca her bayramda şiiri bana okutmaya başladılar.

 

OKULDA İZCİYDİM, TRAMPET ÇALIYORDUM

Okulda çok faaldim. İzcilik yapıyordum. Trampet çalardım. Müsamerelerde, tiyatro oyunlarında rol alırdım, sporla ilgilendim, iyi voleybol oynayan hocalarımız vardı, Cemil Aktop ve Hilmi Erdinç gibi. Bunlar çok faal hocalardı, çok iyi voleybol oynarlardı, okul takımımız da çok iyiydi. Ama dersten başka bir şey düşünmezdim, evden çarşıya çıkmak için bile babamdan izin alırdık.

 

1960’DA KARAPINAR’DA BELEDİYE SİNEMASI VARDI

Bir de dedem bizi sinemaya götürürdü. 1960 ve 61’li yıllarda bile Karapınar’da sinema vardı. Sinemayı ekmekçi Mevlüt Albayrak işletirdi. Sinema belediyenin sinemasıydı. Mevlüt abi aynı zamanda da ekmek fırını işletirdi

 

MÜDÜR AHMET ZÜHTÜ ELMALI TOP OYNARKEN BİZİ GÖRÜNCE ERTESİ GÜN SINIFTA HEPİMİZİN KAFALARINI BİRBİRİNE TOKUŞTURDU

İlkokuldan sonra Karapınar Ortaokulu’nda okudum. Müdür Ahmet Zühtü Elmalı’ydı. Karapınar’da ne kadar talebe varsa hepsinin velisiydi, bütün herkesin okumasını isterdi ve çok disiplinliydi. Top oynayan öğrenciyi, çarşıya gezmeye çıkan öğrenciyi takip eder, hemen ailesine haber verirdi. Mesela babamdan çok benimle müdürümüz ilgilenirdi. Ama ben top oynamayı çok seviyordum, bir gün top oynarken bizi yakaladı, isimlerimizi aldı. Ertesi gün dersteyken sınıflarımıza girdi top oynayanları tek tek tahtaya çıkardı. En baştan başladı hepimizin kafalarını tokuşturdu. Voleybol ve futbolu çok iyi oynuyordum. Edebiyat ve tarih öğretmenimiz Fethi Bolayır ile Yaşar Yerebasmaz ile masa tenisini çok iyi oynayan İsmet Kunt bu hocalarımızla sürekli masa tenisi turnuvaları düzenlerlerdi. Ama İsmet Kunt çok iyi oynardı, ben de masa tenisini çok iyi oynardım. İsmet Kunt’u ise en çok ben zorlardım, onu terletirdim.

 

HADEME SALİH YÖRÜK’ÜN MÜDÜR KADAR YETKİSİ VARDI

Bir de okulumuzun hademesi Salih Yörük vardı. Bunun müdür kadar yetkisi vardı, o izin vermeden okula bile giremezdik, çok titizdi. Oysa okula erken gelip masa tenisi oynamak isterdik, ama Salih abiden izin alıp içeriye giremezdik ki.

 

SE İÇİN KONYA’YA GELİP Ö. SELÇUKLU KOLEJİ’NDE YATILI OKUDUM

Ortaokuldan sonra lise eğitimimi yapacaktım. Ama bir türlü hangi okulda okuyacağıma babamlar karar veremediler. Daha sonra Konya’ya geldim, yıl 1968’di. Çünkü benim okuyacağım okulda yatılı yer lazımdı. Başka kimsemiz yoktu ki Konya’da onların yanında kalayım. Özel Selçuklu Koleji vardı Ömer Mestçi Bey’in, oraya kaydolduk Ömer Bey çok değerli bir hocaydı, sınıfların mevcudu azdı, kaynaşma çok iyi oldu. Benim gibi yatılı 21 öğrenci vardı. Okulumuz Maarif Yurdu’nun yanındaydı. Yatılı öğrenciler de genelde Kadınhanılı, Çumralı ve Karapınarlıydı. Maçlarda Konyalılarla ilçelerden gelenler maç yapardık, onları hep yenerdik. Ama Konyalı öğrencilerle sosyal konularda ise anlaşamazdık. O yıllar çok güzeldi. Hikmet Durmaz, Arif Demirtok, İbrahim Ünver samimi arkadaşlarımdı. Asuman Manisalı ise en çalışkanımızdı.

 

KADINHANI’NIN ATI, KARAPINAR’IN DEVESİ

Akşam olduğu zaman mütalaaya geçerdik. 1, 2 ve 3. sınıflar karışıktık, ders görürdük. Bir akşam en ön sırada oturuyordum. Birden geldi, bana bağırmaya başladı “Kadınhanı’nın atı ile Karapınar’ın devesi yok” dedi. Meğer Kadınhanılı Rasim Şapçıoğlu ile Karapınarlı Şamil Yazgan ve Adem Ayırt o akşam dersten kaçmışlar. Ömer hoca da bunun hesabı bize soruyormuş.

 

LİSEYİ GAZİ’DE BİTİRDİK, LİSEDE ÖĞRETMENLERİMİZ VE ARKADAŞLARIMIZ ÇOK İYİYDİ

Son sınıfa geçtiğimizde kolej kapanınca biz Gazi Lisesi’ne geçtik yatılı olarak. Bizim arkadaşların hepsi oraya gitti. Tabii yabancılık çektik, orada müdür Nail beydi, onunla tanıştık. Lisede iyi bir öğrencilik dönemimiz geçti. Öğretmenlerimiz ise çok iyiydi. Recep Metin, Uğur Şahin, Elmas Mendi, coğrafyacı öğretmenimiz Nergis hanım unutamadığım öğretmenlerimdi. Futbol maçlarında Özel Hastaş Koleji’ni hep yenerdik. Hikmet Çay ile Gazi Lisesi’nde arkadaşlığım başladı, ev sahipliğimizi yaptı, bana yardımcı oldu. Bu dostluğumuzu Hikmet Çay ile hala devam ettiririz.

 

DMMA HARİTA BÖLÜMÜNÜ KAZANDIM

1972-73’te üniversite sınava girdik. Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi Harita bölümünü kazandım, okulu sevdim, hocalarımız çok özverili, çalışkan insanlardı.

 

DMMA’DA TAM SİYASETİN İÇİNE DÜŞMÜŞTÜK

DMMA’ dayken tam siyasetin içindeydik. Evimiz Cıvıloğlu’ndaydı. Okula çok yakındı yani. Hasan Süre, Süleyman Filiz, Asım Karabacak, Ahmet Şentürk ile birlikte ev kiraladık. Tuttuğumuz ev ise Avukat Zafer Uğur Eken’in abisi M. Kemal Eken’indi. Evin bize kiraya verilmesi için de Yeni Konya Gazetesi’nin sahiplerinden rahmetli Adil Gücüyener devreye girdi. Adil abi aynı zamanda benim velimdi. Kolejde de velimdi. Ben öğrenciyken sağcı ve solcu kesim ile iyi geçinirdim, akşamları sokağa çıkmamız mümkün değildi, antrenmanlara stadyuma gidebilmek için taksiyle giderdim.

 

DAYAK YİYEN GRUP O SABAH BİZİM EVE SIĞINMIŞTI

Bir gün okulda yine müthiş bir kavga çıkmış. Evimiz okula yakın olduğu için arkadaşlara yere yatın dedim. Sabah erken saatte kapı çalındı. O kavgada kafası başı yarılanlar yardım için bize geliyorlardı, onları içeri aldık, yardım ettik. Solcunun komünist, sağcının faşist olduğu bir dönemdi. Mahallemizin esnafı bizi çok iyi tanırdı, kollarlardı. Öğrenciler polis eşliğinde okula gidip gelirdi. Bu benim çok ağırıma giderdi. Ama şimdi bakıyorum da o zamanın sağcısı solcusu bugün çok iyi dostlar.

 

ÜNİVERSİTEDEYKEN KARAPINARSPOR’UN HEM OYUNCUSU HEM DE YÖNETİCİSİYDİM

Ortaokul yıllarında Karapınar’da spora, antrenmanlara çıkmaya başlamıştım. Takımda orta saha oynuyordum, spora çok önem veriyordum. İdmanlarım düzenliydi. İlerleyen yıllarda top oynarken kulübün yöneticisi gibiydim. Üniversitede iyi futbol oynayan arkadaşları Karapınarspor’a alıyordum. Bunda da tek hedefimiz Karapınar’ın sesini duyurmaktı. Biz o yıllarda takımda iki ayrı 3 kardeş yan yana top oynuyorduk. Mustafa, Hayri ve ben bizim aileden, diğer 3 kardeş ise Süleyman, Sabrettin (sabır) ve Ahmet Dinç de diğer ailedendi. Onlar da iyi topçulardı.

 

OLAYLI BOZKIR GENÇLERBİRLİĞİ MAÇINDA 3 POLİS FUTBOLCUMUZ OYNATILMAYINCA ŞAMPİYONLUKTAN OLDUK

Bozkır Gençlerbirliği-Karapınar maçı oynanıyordu, 2 nolu sahadaydık. İsmet Yaylacı o dönem milletvekiliydi. Milletvekili olduğu için de ilk defa maça gelmişti, orta hakem Ali İmançer’e filan çiçek verdi, maç çok çekişmeli geçerken ceza sahasına gelen bir top İbrahim Küpeli’nin eline değdi. Bozkırlılar penaltı derken hoca korneri verdi. Bizim takımda üç polis oynuyordu. Biz de onlar da şampiyonluğa oynuyorduk. Sahada bir araba polis vardı. 75’li yıllardı, takım olarak çok kuvvetliydik ve maçı alacağız. Ali Özbakır hocamızdı.

O pozisyonda kaleci ile penaltı üzerine hakem arasında kavga çıktı, maçı hakem maçı iptal etti. Biz maçı aldık derken maçın tekrar oynanması kararı çıktı. Demek ki tertip komitesine de baskı kurmuşlar. Emniyet Müdürü Zeynel Abidin Ayhan’dı. Bizim 3 polis arkadaşın oynamaması içinde Müdür Beyle görüşmüşler. O 3 polis ikinci maçta oynamadı. Bu maçta Bozkır Gençlerbirliği’ne yenildik ve şampiyonluktan olduk.

 

YÜKSEK MATEMATİKTEN BİR SORUYU ÇÖZEREK GEÇTİM

Üniversiteye başladığımızda Yüksek Matematik diye bir ders varmış. Onu verdin mi okulu rahatlıkla bitirmişsin. Bu dersimize de Ömer Mestçi Bey giriyordu. Ömer hoca çok güzel ders anlatırdı, tahtaya problemleri yazar ve çok güzel anlatırdı. Bir gün bir soru sordu, kimse cevap veremiyordu. Sınıfa döndü elindeki tebeşiri bize doğru fırlattı, tebeşir tak diye başıma geldi, bana ‘Sen kalk’ dedi. Tahtaya kalktım, o zor soruyu yüzümün akıyla çözdüm. Ve bir daha hiç zorlanmadan 1976’da okuldan mezun oldum.

 

BELEDİYE BAŞKANI ÇORAKÇI’YDI, 2 YIL İLÇENİN İMARINI YAPTIM

2 yıl 1978’e kadar Karapınar’a hizmet ettim. Serbest büro açtım. Belediye Başkanı Tevfik Çorakçı’ydı. Belediyeye geçtim bilfiil Karapınar’ın imarını yaptık, toplu konutların, kooperatiflerin alt yapısına kadar her şeyini yaptık, imarda çalıştığım için hep arazide idim. Hiç unutmuyorum bir çobanın karısı beni gördüğü zaman ‘toprakçı geldi’ dermiş.

 

ASKERLİĞİMİ SIKIYÖNETİMDE YAPTIM

78’de Polatlı Topçu Okulu’na gittim. Daha sonra kura ile İstanbul Alemdağ Topçu taburuna gittim, çok güzel yerdi. 3-4 ay sonra hükümet tarafından eşgüdümlü sıkıyönetim ilan edildi. Komutanımız Erol Yüzbaşımız beni çağırdı ‘Sıkıyönetimde görevlendirildin’ dedi. Beşiktaş merkez komutanlığına geçici olarak gönderildim ve orada görev yaptım. Beşiktaş Bölge Komutanlığı’na ilk gittiğim gün bekliyorum. Oradaki asteğmen bana ‘Sen şimdi yandın’ dedi. Gece saat 12.30’a kadar bekledim, 12.30’da gece yarısı komutan geldi morali çok bozuktu. Binbaşının emrine verildim. Kemal Turan binbaşı beni gördükten sonra hiç düşünmeden ‘tamam’ gidiyoruz dedi. Belimde tabanca çıktık. Telsizden gelen anons ile Şişli Eftal Hastanesi’ne gittik, adamı vurmuşlar. Adam kanlar için perişan vaziyette yatıyor. Moralim bozuldu. O ilk gece bu askerlik nasıl bitecek diye düşündüm. Daha sonra bizi Harbiye Karakolu’na verdiler. Aksaray Orduevi’nde oda ayrılmıştı. Ama o odada sadece 1 gece yatmak nasip oldu.

 

ÜNİVERSİTE’DE ASKER ÖĞRENCİ ÇATIŞMASINI ÖNLEMEYE ÇALIŞTIK

Tekrar üniversiteye, Taşkışla’ya, üniversitenin girişine bizi görevlendirdiler. Burada asker talebe çatışmasını önledik, yemek boykotları oluyordu, onlar olayları büyütmeye çalışıyordu. Biz ise olayları çatışmayı önlemeye çalışıyorduk. Burada solun 19 fraksiyonunu saydım. Ama bizim binbaşının olayların önlenmesinde çok faydası oldu.

 

ABDİ İPEKÇİ’NİN BİZİM BÖLGEDE ÖLDÜRÜLMESİNDEN BİR SÜRE KURTULAMADIM

Gazeteci yazar rahmetli Abdi İpekçi 79’n Şubat ayında bizim bölgemizde öldürüldü. O cinayetin etkisinden bir süre kurtulamadım, üniversiteye öğrenciler polis kontrolünde giriyorlardı. Biz de onların başındaydık. Ama biz üniversite öğrencisiyken en çok kızdığım polis asker nezaretinde okula gitmekti. Ama ben bu çok kızdığım olayı şimdiki talebelere yapıyordum.

 

OĞLUMUN İSMİNİ ADİL GÜCÜYENER GAZETEYE YAZINCA MECBUREN O İSMİ BİZDE OĞLUMUZA KOYDUK

80 Ocak’ında Konya’ya geldim. 20 Nisan 1980’de evlendim. Eşim Mehmet Akkaya’nın kızı Nurten Hanım’dı. Bu evlilikten Mehmet ve Yüksel isminde 2 oğlum var. Çocuğum olmuştu. Adil abi bunu duymuş ve ertesi gün gazeteye ismini de kendisi yazıvermiş. Oysa biz daha ismi koymamıştık. Ama Adil abi gazeteye yazdı diye biz de oğlumuzun ismini böyle koymuş olduk.

 

KONYA’DA İLK BÜROMU MÜMTAZ KORU PASAJINDA AÇTIM

Konya’da ilk büromu Mümtaz Koru Pasajı’nda açtım. Harita işi yaparken baba mesleği olan petrol sektörüyle de ilgilendim. Konya’ya geldiğimde zorlanmadım. Babama Konya’ya gideceğim dediğim zaman ‘Konya’ya gidip ne yapacaksın?’ dedi. Ben de ayrılmak istiyorum dedim, babam buruk oldu. Ama biz işe başladık, fuel oil bayiliği aldım. 80 yılında petrol ofisinin bayisiydim. Üzerimize artık yük binmişti, benden başka kimse yoktu ki. Müthiş bir koşturmaca başladı. Eniştemin babası rahmetli Ali Sözen’in ve kayınpederimin çevresinden yararlandım. Kendim kabul ettirdim. 85’e kadar tek başına ticaretle uğraştım. 85’de büromu kapattım Acentacılarda (81’de) fuel oil bayiliği için yeni yer açtım. Burada eşimin çok desteğini gördüm ve bir gün babam bana ‘Keşke daha önce Konya’ya gelseydik’ dedi.

 

O KADAR İŞİN İÇİNDE TOPTAN GIDA İŞİNE GİRDİK

85’te Toptancılar’da gıda işine girdik. İpragaz bayiliği yaptık. Amca çocuklarımı da yanıma aldım. Ama 87 yılında yoruldum. Karapınar’daki abim Erol Sözen’i yanıma çağırdım kardeşler olarak çok iyi anlaştık. 2000 yılında gıda sektöründe söz sahibi olduk. Marmara Birlik gibi bazı markalı ürünlerin Ankara’da da gıda sektöründe önemli bayiliklerini aldık. 5 kardeş 5 amca çocuğuyduk. 10 kişi çalışıyorduk. Daha sonra işleri ayırdık. Gıda sektörünü onlara bıraktık. Petrol işi bizde kaldı.

 

PETROL İŞİ 1954 VE 74 YILLARI ARASINDA İYİYDİ

Petrol işi 54–74 yılları arasında iyiydi. Daha sonra petrol işi yapanlara kötü gözle bakmaya başladılar, kaçakçı dediler, 2002’de 2 yeni yer açtık. Sille yolu ve Araplar girişinde hizmete soktuk, bu işyerlerimiz hala devam ediyor. Bu işlere kalıcı gözle bakıyoruz.

 

HAYVANCILIKTA MARKA OLDUK

2003 Temmuz’unda İngiltere’de hayvancılık fuarına gittik. Aslında hayvancılığa 2002’de başlamıştık, bunu da Karapınar’da yeni bir sektör olsun diye düşündük. İnsanların ürün pazarlamada zorluk çekmemelerini istedik. Yemi et, yemi süt yapalım dedik çiftliğimizi kurduk. İngiltere’de çok ünlü, dünya markası bir firma var suni tohumlama üzerine. Orada bize sordular. “Kaç hayvanınız var?” dediler. 100 dedim. Yavrusu erkek mi dişi mi olsun istersiniz? 90 tanesinin dişi olmasını garanti veriyorlar. Türkiye’de ithal serbestliği girmedi. Daha sonra “Sütü mü, eti mi fazla olsun?” dediler. Eti olsun dedik. Eti “yağlı mı yağsız mı olsun?” dediler. Daha sonra bu firma yetkilileri Konya’ya geldiler. Bizim çiftliği görünce bize ortaklık teklif ettiler. İngiltere Tarım Bakanlığı Müsteşarı ve büyükelçi vardı. Burayı görünce kafalarını öne eğdiler ‘Burası hayvanların Hilton’u’ dediler.

 

TEMA YÖNETİCİLERİNİN İSTEĞİ

Bir gün TEMA yöneticilerini buraya getirmiştik. Yarım saat önce yavrulamış bir yavruyu gösterdik. Bizim bir sistemimiz var, yavru ne olursa olsun annesini doğduktan sonra görmez. Onlar buna dayanamadılar ve bize bari bir hafta bunları ayırmayın filan dediler. Ama sistemde bu olamaz. Biz hayvancılıkta Türkiye’de önde gelen firmalar arasındayız. Karapınar’da yonca sektörünün önünü açtık. Pazar bulunsun istedik. Karapınarlı para kazansın dedik. Şimdi insanımızın evine yılda 5 kere para giriyor. Süt Birliği oluşturduk. Karapınarlı sütün değerini anladı. 960 baş sağılacak hayvan hedefledik, bu 3000 hayvan demektir. TEKFEN ile sertifikalı tohumculuk, patates ve buğday işi yapıyoruz.

 

FUEL OİLDE TÜRKİYE’NİN EN BAŞARILI FİRMALARI ARASINA GİRMEYİ BİLDİK

97’de fuel oil işinde Türkiye’nin en başarılı ilk 50 firması arasına girdik. Petrol Ofisi 2002 yılında teknolojide bizi yine Türkiye’nin en iyi 3. firması seçti.

 

FUTBOL TERTİP KOMİTESİNDE GÖREV YAPTIK

81’de futbol tertip komitesi üyeliği yaptım. Rahmetli İbrahim Sur ile birlikte çalıştık. Ali Pekatılır, Hasan Kayımkaya ve Mustafa Sılay bize çok yardım etti, bunları hiç unutmuyorum. Karapınarsporlu, Konyasporlu ve iyi bir Galatasaraylı’yım.

 

KTO MECLİS ÜYESİYİM

2001’de KTO’ da Meclis Üyeliği’ne seçildim. Bu görevim hala devam ediyor. 2004’te TOBB’da sektör kurulu üyesi oldum. 36 kişiydik. 36 kişi toplantı var dediğimiz zaman bir bakan gelebiliyor ve bakanla tartışabiliyorduk

 

SODEP YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ YAPTIM

1983’te SODEP Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Recai Ersoy, Adnan Ertanık, Hamdi Canevi, Ahmet Yamaner, Mehmet Buğdaycı, Hamza Vural, Avni Çaylı Sakıp Çebik, Raif Çavuşoğlu ile birlikte siyaset yaptık

 

BİSİKLET SPORU İÇİNDE ÇEŞİTLİ GÖREVLER YAPTIK

Bisiklet sporunun şehrimizde gelişmesi içinde sosyal görevler aldık. 2001’de Bisiklet Sporunu Kalkındırma Derneği önce genel sekreterlik, daha sonra başkanlık yaptım.

 

KARDEŞ VE AİLE DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ

Bir işte başarılı olmakta kardeş desteği,  aile desteği çok önemli, Mesela ben hala sabahları 7.30’da işimin başında olurum. Bu benim babadan kalma bir özelliğimdir.