"Erken teşhis, kanser sonrası meme onarımlarını artırdı"
Dünyada her 8 kadından birinde görülen ve Türkiye'de her yıl 30-50 bin yeni vakaya rastlanan meme kanserinde erken teşhisin yaygınlaşması ölüm oranlarını düşürürken, hastalığı geçiren kadınların yaşam kalitesini yükseltmenin de öne çıkmasını sağladı- Prof
İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Dünyada her 8 kadından birinde görülen ve Türkiye'de her yıl 30-50 bin yeni vakaya rastlanan meme kanserinde erken teşhisin yaygınlaşması ölüm oranlarını düşürürken, hastalığı geçiren kadınların yaşam kalitesinin yükselmesine de yol açtı.
ABD Kanser Derneği'nin verilerine göre, dünyada her yıl 1,3 milyon kadına meme kanseri teşhisi konulurken, 465 bin kadın bu nedenle hayatını kaybediyor. Deri kanserinden sonra kadınlarda en sık görülen meme kanserine, her 8 kadından biri hayatlarının bir döneminde yakalanıyor.
Kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alan meme kanserinde, Türkiye'de her yıl 30-50 bin yeni vakaya rastlanıyor. Genç yaşlarda fark edilme oranı artan meme kanserinin 60 yaş altında görülmesi, ailedeki diğer kadınlar için de risk faktörünü yükseltiyor.
Estetik Plastik Cerrahi Derneği (EPCD) eski Başkanı Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastalığın önde gelen birinci ve ikinci dereceden risk faktörlerini, "Bir memede kanser çıkması", "Birinci derece akrabalarda görülmesi", "Gen pozitif olması", "Memesinde kansere dönüşebilecek lezyon çıkması", "Rahim kanseri geçirmesi" ve "Uzun süre östrojone maruz kalması" şeklinde sıraladı.
Farkındalığın yükselmesinin meme kanserinde erken teşhisi artırdığına işaret eden Yücel, hastalıkta 60 yaş altında ilk tanı konulma oranının yükseldiğini belirtti.
Yücel, meme kaybının hastaları fiziksel, sosyal ve ruhsal açıdan kötü yönde etkilediğini anlatarak, şöyle konuştu:
"Bu tür bir organ kaybı hastaya sürekli yaşadığı travmayı hatırlatıyor, vücut algısını bozuyor, istenmediği ve beğenilmediğini düşünmesine neden oluyor. Diğer memenin büyük olduğu durumlarda belirgin asimetriler oluşuyor, bu da vücut dengesini bozarak omurga sorunlarına yol açıyor. Dışarıdan kullanılan silikon protezler omuzlarda ve boyunda sorunlara yol açıyor, terleme ve temas nedeni ile cildi olumsuz etkiliyor. Meme kanseri sonrası meme onarımları hastaların yaşam kalitelerini yükseltirken ruhen ve bedenen daha iyi bir hale gelmelerini sağlıyor."
Meme kanseri ameliyatlarında 1970'li yıllarda süper radikal mastektomilerin yapıldığını, bu ameliyatlarda meme ile birlikte tüm göğüs duvarı cildinin ve göğüs adalesinin de alındığını, bacaktan alınan deri yamaları ile onarıldığını söyleyen Yücel, 1980'li yıllarda modifiye radikal mastekromilerde kasın ve göğüs cildinin korunarak memenin alındığını, onarımın ise sıklıkla karından ya da sırttan taşınan dokularla yapıldığını anlattı. Prof.Dr. Yücel, 1990'lardan itibaren ise gündeme gelen meme koruyucu cerrahi kavramının onarım seçeneklerini çeşitlendirdiğini belirtti.
Yücel, meme koruyucu cerrahinin bazı operasyonlarında meme dokusunun tamamı alınsa bile bazılarında da cilt ve meme başının korunduğuna dikkati çekerek, şu bilgiyi paylaştı:
"Eskiden çok cilt ve yumuşak doku eksiği olduğu için vücudun başka yerinden doku taşımamız gerekiyordu. Şimdi ise cilt sağlam kaldığı için protezli onarımlara daha çok dönüş oldu. Geçen yıl ABD'deki onarımların yüzde 75'i protezle yapıldı. Dezavatantaj olarak şunu getirdi; Memeyi tek seferde aldığımızda kemoterapi ve radyoterapiye daha az ihtiyaç duyuluyor ama burada bölgesel tekrarlamayı, nüksü önlemek için daha fazla radyoterapi ve kemoterapi gerekiyor. Bu da radyoterapi ve kemoterapinin onkolojinin daha hasta konforunu bozmayacak şekilde gelişmesini sağladı."
- "Özellikle yeni kuşak cerrahlar bu konudan çok daha haberdar"
Prof. Dr. Akın Yücel, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) meme kanserini saptayan doktorun hastaları, ameliyat öncesinde onarım teknikleriyle ilgili bilgilendirmesini ve teşvik etmesini zorunlu kıldığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bu da onarımın tedavinin bir parçası olduğunu gösteriyor. Onarım tekniklerinde de önceleri sadece orayı dolduracak bir doku parçası ile şişkinlik yaratmak amaçken, artık diğerine benzer estetik bir görüntü elde etmeye çalışıyoruz ve büyük oranda da bunu sağlayabiliyoruz. Hem doku kaybının az olması buna yardımcı oluyor, hem de silikon teknolojisi çok gelişti. Meme onarımlarının estetik kalitesi yükseldi. Meme onarım ameliyatı yapılan hastalarda nüks daha az görünüyor. Onarımın biraz da erken evrelere yapılmasının da bununla ilgisi var. Sağlık açısından bir riski olmadığı da ispatlandı."
Türkiye'de meme onarımıyla ilgili yasal zorunluluk bulunmadığını ancak doktorlarda bu konuda farkındalık olduğunu belirten Yücel, "Özellikle yeni kuşak cerrahlar bu konudan çok daha haberdarlar ve onlar da hastalarını teşvik ediyorlar. Ekip genel cerrah, onlokog, plastik cerrah, radyasyon onkoloğu, fizyoterapist, bazen psikologtan oluşuyor. Meme cerrahisinde takım lideri genel cerrah ya da onkologtur. Hastayı ameliyat öncesinde birlikte değerlendirerek, strateji belirliyoruz" dedi.
Prof.Dr. Yücel, her hastaya onarım uygun olmadığını, hastalığın üçüncü, dördüncü evrelerde olması halinde onarımı tedavi sırasında değil, sonrasında yapmayı tercih ettiklerini ifade etti. Prof. Dr. meme onarım operasyonlarının SGK ve özel sağlık sigortalarının kapsamında yer aldığını, bu nedenle hastalara maddi yükünün azaldığını vurguladı.
- "Hasta birinci dereceden risk grubundaysa ve kanser fobisi varsa, koruyucu masektomi yapılabilir"
Prof. Dr. Akın Yücel, oyuncu Angelina Jolie yaptırdıktan sonra gündeme gelen koruyucu mastektominin, "Bir tarafında meme kanseri olan hastalarda diğer memenin boşaltılması işlemi" olarak sıklıkla uygulandığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bir tarafta meme kanseri çıkınca yüksek risk grubuna girdiği için diğer tarafta da çıkma olasılığı artığından birçok kadın bunu tercih ediyor. Angelina Jolie'de meme kanseri yoktu ama genleri pozitifti ve birinci derecede yakınında meme kanseri vakası vardı, koruyucu mastektomi için çok uygun bir hastaydı. Haber üzerine İngiltere'de koruyucu mastektomiye talep oranı o yıl yüzde 47 arttı. Ancak her koruyucu mastektomi talebine cevap vermek gerekmiyor. Hasta birinci dereceden risk grubundaysa ve kanser fobisi varsa psikiyatrist ve genel cerrahın onayı ile bu operasyon yapılabiliyor."
Estetik amaçlı meme küçültme ameliyatlarının da ortalama yüzde 50 oranında kanser riskinin düşürdüğünü kaydeden Yücel, "Estetik meme ameliyatlarında mutlaka ameliyat öncesi radyolojik tektik yapıp ameliyatta çıkan parçaları patolojiye göndermek lazım. Protez meme kanseri yapmıyor ve meme onarımlarında da en çok protez kullanılıyor" dedi.
AA
Kaynak: