Ermenistan'a açılırken...
Behiç Kılıç Ermenistan açılımının öncesini ve sonrasında gelişebilecek olayları değerlendiriyor.
Hani var ya malum törendeki terane, işte artık hep beraber o nakaratta tempo tutabiliriz, “Oldu da bitti maşallah...” Ardı ardına açılıyoruz, “Ermeni” imzaları atıldı. Geçen ay gündemde bir “Amerikan raporu” tartışılıyordu açılımların yol haritası üzerine! David L. Philips imzalı bir Pentagon raporu.. Bu David bey, Türkiye’ye hem Ermeni hem de Kürt raporları, açılım, yol haritaları hazırlayan bir muhterem.. Kendisine eşlik eden zevat da malum kadrolarımız! Bu açılım işleri bu günün işleri değil, 30 senelik iz sürümü diyoruz.. Ermenistan muhabbeti 90’lı yılların başına rastlıyor... O zamanın iktidarlarının “açılım” için attıkları adımlar var... Ve tabii muhalefetimiz de şiddetle karşı çıkıyor, “açılım” teşebbüslerine.. Hikaye aynı, ABD çıkarları, Amerika’nın Kafkas politikası.. Rusya güdümündeki Ermenistan’ı daha çok etki alanına almak için Türkiye ile zincir oluşturmak ve enerji hatları projesi.. ABD, Saddam’ın tepesine çökülmüş, Kafkaslara düğmeye basılmış, Türkiye devreye sokulmak için işareti almış!.. Hükümet Ermenistan’a doğru adımlara başlıyor.. Ve işte o zamanki bazı tepkiler.. Yıl 1993... Özal’ın vefatı sonrası... Devrin Başbakanı Demirel, cenaze törenine Ermeni devleti temsilcilerini de davet etmişti... Bu duruma, o dönemin yükselen yıldız politikacılarından biri, ateşli bir biçimde karşı çıkmıştı... Konuşmasıyla tüm Türk milletini heyecanlandırmış, takdir toplamıştı bu dinamik politikacı... Şöyle diyordu Demirel’i ve hükümetini hedef alarak; “Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanının cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir. Sizin yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, ‘Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır’ diye açıklamalar yapacak; Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız.” Bu milliyetçi muhafazakâr vatanseverin kim olduğunu hemen belirtelim... Abdullah Gül... Tekrar edelim tarih 1993... Yeniçağ’da, Gül’ün Ermeni meselesi ile ilgili çeşitli tarihlerde verdiği demeçlerini de yansıtan bir haber yayınlandı.. Bu yazıdan alarak biz de Gül’ün periyotlarını hatırlayalım dedik.
İşte durum... “(Dışişleri Bakanlığı Şehitlerinin anıldığı törende–2004): Ümit ediyorum ki sözde soykırım davalarını kendilerine politika görenler, bu terör olaylarını hatırlarlar, bugün sempati duyduğu bazı grupların aralarından nasıl teröristler çıkardığı, üstelik de en medeni geçinen ülkelerde bu terörleri nasıl icra ettiklerini hatırlar ve bu oyunlara gelmezler.
(Gazetecilere yaptığı değerlendirme-2005): Ermeni meselesi bizim canımızı acıtacaktır, acıtabilir. Bunun için daha gerçekçi bir çalışma içindeyiz. Daha sonra da bazı süreçlerin meydan okuyarak üstesinden geleceğiz. (Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında-2006): Ermeni ithamlarını ve bu tahrifatın 3. ülkelerle olan ilişkilerimizi bozma tehlikesini, önümüzdeki 10 yılın en önemli meselelerinden biri olarak görüyorum. Yargı yoluna gitme dahil her şeyi düşünüyoruz. (Cumhurbaşkanı sıfatıyla Azerbaycan Milli Meclisi’ne hitap ederken-2007): Ermenistan’ın bir yandan Türkiye’ye karşı hasmane davranışlar içinde bulunmasının, bir yandan da Azerbaycan’ın topraklarını işgal altında tutmasının bugünkü durumun sebebi olduğunu artık tüm dünya görmelidir. Ermenistan 1915 olaylarının yorumlanmasını başka ülkelerin parlamentoları nezdinde takip etmeyi sürdürdükçe, ilişkilerin normalleşmesiyle ilgili bir gelişme beklenmemelidir. (Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın daveti üzerine Köşk’ten yapılan açıklama-2008): Anılan maç, sportif bir karşılaşmanın ötesinde, önemli fırsatlar sunan bir anlam taşımaktadır. Bu maç vesilesiyle yapılacak ziyaretin bölgede yeni bir dostluk ikliminin oluşmasına katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. ” Ne demiş büyüğümüz; “Dün dündür...”
Behiç Kılıç-Yeniçağ