Ersoy Dede'den çok konuşulacak Yazıcıoğlu yazısı
Yeni Akit yazarı Ersoy Dede bugün bomba bir yazıyla Fetullah Gülen’in 3 yıl evvel Muhsin Yazıcıoğlu hakkında ettiği sözleri gündeme getirdi.
Yazıcıoğlu’nun bir “paralel suikast” ile öldürülmüş olabileceğine dair soru işaretleri taşıyan yazısında, Fethullah Gülen’in konuşmalarının yayınlandığı herkül.org internet sitesinde yer alan sözlerin altını çizdi. işte Dede'nin "Muhsin Başkan’ın Tarlayı Kim Sürdü?" başlıklı o yazısı:
"Hrant Dink cinayeti ve Malatya Misyoner cinayetleri sonrası ortaya çıkan BBP bağlantıları için, merhum Muhsin Yazıcıoğlu, bizzat benim programımda (sonra başka yerlerde defalarca söyledi) ‘’bizim tarlayı başkaları sürmüş meğer’’ dedi.. Ve benim çok net bir şekilde bildiğim, merhum Yazıcıoğlu’nun, tarlayı kimlerin sürdüğü konusunda da derin bir çalışma başlattığıydı... O vakit devam eden Ergenekon davalarını da göz önünde bulundurduğumuzda, BBP’nin tarlalarının kim tarafından sürüldüğü konusundaki rivayet muhtelifti.. Kendini BBP’li olarak tanıtan biri Jandarma muhbiri diğeri polis muhbiri çıkabiliyordu.. Bir tarla vardı ortada kuşkusuz ama kimin sürdüğü meselesi net bir şekilde ortaya çıkmış değildi.. Dahası anlaşılıyor ki, bir güç, derin bir takım operasyonlar için net bir şekilde insan kaynakları merkezi olarak BBP’yi üs tutmuştu..
YAZICIOĞLU’NUN NET İTİRAZI
Yani özellikle Hrant Dink cinayetinin ardından, BBP’li Erhan Tuncel hakkında kullandığı şu sözler, Muhsin Yazıcıoğlu’nun iz üstünde olduğunun açık kanıtı gibiydi; “... Açıkça şunu söyleyeyim; Erhan Tuncel emniyete çalışan biri. Bizim içimize sokulmuş biri. Gerçek bu…” Ve Muhsin Yazıcıoğlu bu dış güçlerin iç destekli operasyonunu ifşa etmek üzereydi.. Şüpheleri belirginleşmiş ancak kanıtları kâfi olmadığından sadece şu tip sözler söylemekle yetiniyordu; ‘’Küresel düşünürüz ama ABD kapılarında, Avrupa kapılarında diz çökmeyiz. Çareyi milletimizde ararız, bu ülkede ararız. Peygamberimiz’in karikatürünü yapanların önünde yalakalık yapmayız’’.. Kime bu denli kızmıştı da böyle yakıştırmalar yapmıştı acaba?... Kim için ‘’ABD Kapılarında’’ diyordu?.. Bunu anlayacağız yakında.. Ergenekon ile ilgili olarak Muhsin Yazıcıoğlu’nun usülden itirazları vardı... Kimsenin dokunulmaz olmadığını ancak dokunmanın da belli kriterleri olması gerektiğini düşünüyordu.. Mesela diyordu ki; (5 Temmuz 2008) ‘’...Hukuk herkes için lazımdır. Bu insanlar 13 aydır tutuklu. İnsanların suçlu olup olmadıklarına mahkeme karar verir. Bir kimsenin suçu sabit olana kadar suçsuz sayılır. Biz kimseyi peşinen suçlu sayamayız...’’ Nitekim prensip sahibi bir siyasetçi olduğu için, her konuya prensipler ölçüsünde yaklaşıyordu.. Ergenekon da buna dahil.. Ve bu tavrı, Ergenekon operasyonları ile ilgili olarak destek bekleyen çevrelerce çok sert eleştiriliyordu o günlerde.. Sanki, ‘’herkes torbaya doldurulsun ve cezaevlerine tıkılsın’’ derse birileri çok mutlu olacaktı.. Neyse gel zaman git zaman, Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopter düştü.. Ve o güzel insan şehid oldu..
TARTIŞILAN SOHBET
Şehadetinin üzerinden daha bir kaç gün geçmişti ki, kafaları karıştıran şu diyalog yayınlandı Fethullah Gülen’in konuşmalarının yayınlandığı herkül.org internet sitesinde;
‘’.. SORU: Adet-i ilahiye açısından, iman hizmetinin bir neferi olma liyakatini ortaya koymayanların dairenin dışına itilmeye müstahak olacakları ifade ediliyor. Bu itibarla, irtidat kavramının gönül erlerine bakan yanları var mıdır? Bir ilâhi tokatla kenara atılmamak için liyakat mutlaka şart mıdır; bu konuda, fazl-ı ilahiye ne ölçüde bel bağlanmalıdır?..’’ Soruda acaba, “iman hizmetinin liyakatini ortaya koyamayıp dairenin dışına itilen” ve “bir ilahi tokatla dışarı atılan” ifadelerinden, kim kastediliyor ki?.. Alperen dendiğinde kim kastediliyorsa ‘’bir ilahi tokatla dışarı atılan’’ da o olsa gerek.. Bunu da çok seçilmiş ifadelerle Fethullah Gülen şöyle yanıtlıyor; ‘’... Onca kin ve garez yüklü insanın her gün daha farklı bir komplo kurduğu bir dönemde, şayet gönül erleri, liyâkat peşinde koşuyorlarsa ve davaya ehil insanlar olmak için çırpınıyorlarsa, o ölçüde menfi neticelere istihkaktan uzak durmuş sayılırlar. Aksi halde, ne kadar liyâkat kaybına uğruyorlarsa, o nispette de derdest edilip bir kenara itilme istihkakıyla karşı karşıya kalmış olurlar....”
BİR PERŞEMBE AKŞAMI..
30 Mart 2009 günü yapılmış olan ve yaklaşık bir saat süren sohbeti dinleyenler, bir cümle daha naklediyorlar.. Ben aynı günkü sohbetin tam deşifre metnine ulaşamadım.. Ancak deşifre edenler bu cümleyi belirgin biçimde çıkarıp ortaya koyuyor.. Kim için söylendiği konusunda ben yorum yapacak değilim. Ama aynı başlık altında olduğu için sizinle paylaşayım; ‘’..Aldansanız bile kimseyi aldatmayın. Çünkü aldatma günahtır. Aldanırsanız böyle kurban gidersiniz. Bir Perşembe akşamı vefat edersiniz, bir Cuma günü cenazenize ulaşırlar....’’ (17 Ağustos 2011 / Oda Tv) Oda Tv’nin bu haberi tekzip edilmemiş gibi görünüyor. Ama Herkül.org bu ifadeleri tamamen çıkartmış durumda.. Yerine ise aynı başlık altında şöyle yazmışlar; ‘’... Muhsin Bey ve arkadaşları mefkureleri uğrunda koşarken çok şerefli bir ölümle ötelere yürüdüler. Bu hadisede Allah’ın muradı nedir, bilemeyiz. Kaderi değiştirmeye de gücümüz yetmeyeceğine göre, bize düşen, kimseyi suçlamadan kadere rıza göstermek ve siyasi istismarlara da meydan vermemektir...’’ Buyurun şimdi buradan devam edelim tartışmaya.. Kalın sağlıcakla.." Ersoy Dede- Y. Akit
İŞTE FETHULLAH GÜLEN'İN O SOHBETİ : Bir Perşembe akşamı vefat edersiniz, bir Cuma günü cenazenize ulaşırlar...