Fahri Kubilay
Esnafın işi ve piyasalar…
Esnafın hali perişan işler iyi değil desem, hemen birileri kardeşim para yokta, o zaman değeri 200-300 TLden bu kadar çok daire ev kime satılıyor, neden çarşı pazarda sıfır araban geçilmiyor ,neden herkesin elinde üç dört bin TL’lik cep telefonu var gibi cevaplar verilmesi hiç bir zaman gerçeği gizlemez.
Tüm bunları bende anlamıyorum ama esnaf olarak anladığım bir şey var Küçük esnaf beklide son yıların en durgun günlerini yaşıyor.
Esnafın sıkıntısından ancak esnaf anlayabiliyor.
Nasrettin Hocanın damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hikâyesi gibi bir durum.
Gidişatın pek iç açıcı olduğu söylenemez.
Dünyada gelişen ekonomik sisteme entegre olama maktan kaynaklanan problemler ve bankaların geleceği ipotek altına alması bana göre en büyük etkenler...
Bir tarafta her gün yeni şubelerin açılışı yapılan ve iğneden ipliğe, kitaptan beyaz eşyaya, elektronikten dijitale kadar aklınıza gelen her şeyi içinde barındıran büyük alışveriş merkezleri, diğer tarafta da can çekişen küçük esnaf.
Diğer tarafta Elinin altındaki her şeyin satıldığı sanal bir dünya..
Pekâlâ, bunun çıkış yolu ne diye soracak olursak yüzlerce cevap almamız mümkün
Buradan bir fikir jimnastiği yapıp bazı şeyleri paylaşalım. Bu fikirleri destekleyebilir ya da beğenmeyebilirsiniz. Bu benim düşüncelerim. Farklı fikirleri olan da varsa buyursun yorum bölümüne. Her insan kendine göre düşünce üretebilir saygılı olmak lazım, ama gerçekleri de hiçbir zaman göz ardı etmemek doğru olur. Teşhisi iyi koyamazsanız tedaviyi gerçekleştiremezsiniz. Demek istediğim odur ki! birilerini suçlamak birilerine kızmak ne sorunu çözer ne de bizlere bir faydası olur. Şimdiye kadar kızmakla meseleler çözülse idi Seydişehir’de neler olmazdı ki!
Seydişehir’deki ticaretin iyi gitmemesinin bana göre dış unsurları var. Bir de iç unsurları...
İç unsurlarını aşağı yukarı herkes biliyor.
Nasıl mı? Önceden de buradan belirttiğim üzere her meslek grubundan normalin beş katı denecek kadar esnaf var.
Her mesleğin enflasyonu var.
Bunların hepsi de aynı işi yapınca sonucun böyle olması kaçınılmaz hale geliyor.
Bu Seydişehir için başlı başına büyük bir sorun.
Uzun yıllar da sorun olmaya devam eder kanısındayım.
Bir örnekle kısaca açıklayıp geçeceğim.
Avrupa’dan gelen bir dostum Almanya’da bir işyeri açarken o şehrin nüfusuna ve işyeri sayısına göre ruhsat verirler veya vermezler dedi. Bana oldukça mantıklı bir uygulama olarak geldi. Bizim yaşadığımız sorunda bu değil mi zaten. Bu uygulamanın ülkemizde uygulanması kaçınılmaz olacak. Aksi halde bitiveren işyerleri bir müddet sonra el değiştirmeye başlayacak bu süreç devam edip gidecek üç beş kuruş parası olan veya kredi çekerek iş kurmaya çalışanlar arasında devam edip gidecek bu değişim, Arkası ise bağlar gazeli.