yazar-62
Evinizde oturmayın!
Türkiye’de nefret dolu gençlerle ilgilenmedikçe sorunlarımızı çözemeyeceğimiz aşikar. Yurtlarda çalışan gönüllü bir hanımın anlattıkları iç parçalayıcıydı benim için.
Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çocuklara derse girdiğinde tahtaya hep bir kalp çiziyor ve içine sevgi yazıyormuş. Her gün bunu yapar yapmaz çocuklardan biri fırlıyor ve nefretle bunu siliyormuş. O da hiçbir şey söylemeden çizmeye ve onların kalbine müzikle ulaşmaya çalışmış. Sadece 15 gün sonra çocuklar kalbi silmemeye başlamış. Kısa bir süre sonra da sizin çizmenize gerek yok deyip sırayla kendileri her derste bunu çizer olmuş. Kendilerine ve öğretmenlerine hayvan ismi takıp hayvanlarla alay ederken öğretmenin “ne güzel değil mi hayvan olmak” demesiyle bütün silahlarını kaybeden çocuklara sevgiyi öğreten bu genç insana hayranlık duydum. Her yerde çocuk, genç ve insanların kalbine ulaşacak projelere, gönüllere ihtiyacımız var.
Ankara’dan öğrenci olan Murat Öztürk projesini göndermiş. Bu güzel öneriyi getiriyorum. Bisiklet Topluluğu projesinin adı “Pedal Sesi”. Tecrübeli bir grupla kurulan çekirdek kadro Türkiye’de bütün bisikletsever gencin pedal çevirmesini istiyor. ‘Pedal Sesi’nin ticari bir amacı yok. Bu konuda bilgi edinmek isteyenler www.pedalsesi.com adresine bakabilir.
Bir diğer proje de Trabzon’dan geldi. Trabzon’da 360 öğretmene hizmetiçi eğitim kursu dahilinde hızlı okuma da öğreterek bunu yaymaya çalışan Aydın Kalaycı, çıkar gözetmediğini söylüyor: “On parmak klavye öğrenimi çok kolay bir hadise. Yalnız bu olayın farkında değil, insanımız tek parmağıyla klavye tuşlarını arıyor. Düşünsenize, hastanede, belediyeye su faturası yatırırken görevlinin tek tek parmaklarla klavye kullandığı için sırada bekliyor. Oysa 15 günde ON PARMAK CD’sinden her gün 30 dakika çalışıldığında normal yazar hale geliniyor. Yazdıkça da bu on parmak kullanım alışkanlığı kazanılmış oluyor.”
Şimdi de sıra benim projemde. Yaz tatilinde bütün müzik öğretmenleri göreve çağrılıp ülkenin dört bir yanında seferberlik başlatılmalı. Ruh inceliği olmayan toplumun nasıl vahşileştiğini görüyoruz. Nefret ve kini yenmenin yollarından biri de koro çalışmalarıdır. İzmir’de çocuk, genç ve yetişkinlere korolar kurulurdu. Sezen Aksu gibi isimler de çıkaran bu şehir koroları çok başarılıydı. Üç ay her bölgede çocuk koroları kurulsun, çocuk oyunları oynansın. Müzik yerine matematik çalışan çocuktan matematik dahisi çıkmıyor. Ama müzik bilenden matematik dahisi çıkar.
Değişen kent ve din
“Değişen Kentte Dinî Hayat” kitabının yazarı Nevin Meriç, müftülüğün fetva bölümünde çalışan değerli bir akademisyen. Müftülüğün fetva birimine gelen sorularla toplumun günlük hayatında dini yöndeki değişimi anlatmaya çalışan yazar değişen algıları açıklamakta. Gündelik hayatta dinî altüst oluşlar ve en dinamik birim olan fetva bölümünün değerlendirilmesi de çok anlamlı.