Fethullah Gülen'e zararı dokunan yazarlar:

Fethullah Gülen'e zararı dokunan yazarlar:

Bazı insanların içinde yer aldıkları düşünce hareketine zararları dokunabiliyor.

Serdar Turgut - Akşam

Örneğin cumhuriyeti savunduğunu söyleyen bir insanın kötülük yapmaya ant içmiş bir çete üyesi çıkması, bu çevresine zararlı insanlardan bir örnektir. Cemaatten olduğu söylenen veya cemaate yakın durduğu bilinen bazı insanların da cemaate faydalarından çok zararı olabiliyor.

Ben bunlardan bir-iki tanesine bugün dikkat çekmek istiyorum.
Mehtap TV'de Şahin Alpay, Eser Karakaş ve Mehmet Altan'ın birlikte yaptıkları Akıl Defteri adında bir program var. Bu programda gündeme getirilen her konuda özellikle Eser Karakaş ve Mehmet Altan son derece saldırgan ve eleştirdikleri kuruma hakaretler içeren tavırlar alıyorlar. Şahin Alpay sakin durarak bu ikisini dengelemeye çalışsa da bunu başaramıyor ve sonra dayanamayıp o da katılıyor onlara.

Ben bunları seyrederken eleştirdikleri konu ve kuruluşa karşı nasıl olup da bu kadar kin dolu olabildiklerini bir türlü anlayamıyorum. Bir de Mehmet Altan'ın kendi ettiği lafı çok beğenip kahkaha ile gülmek gibi son derece itici bir alışkanlığı var. Saba Tümer'in kahkahalarına takmış olanlar bir de bu Akıl Defteri programını izlesinler. Mehmet Altan'ın hiç durmadan kahkaha atmasını gördükten sonra Saba Tümer'i aşırı sakin ve eşsiz bulmaya başlayacaklardır.

Mesela darbeler tartışılıyor değil mi? Askerler neden darbe yapıyor sorusu konuşuluyorsa Mehmet Altan 'Vatanı çok sevdiklerinden' diyor ve bu lafı onun dakikalarca kahkaha atmasına yol açabiliyor.

Bu programın verdiği zarar epey fazla. Eleştirmek ile alay etmeyi ve hakaret etmeyi birbirine karıştırdıklarından aslında gayet tabii ki eleştirilmesi gereken cumhuriyet, ordu ve darbe tarihi gibi konular da sırf bu adamların itici tavrı nedeniyle makul insanların rasyonel düşünce sistematiğinin dışına çıkabiliyor. O zaman da ne oluyor? Normal diyaloglu bir ülkeye ulaşabilmek için geçmişi ve tarihimizi rasyonel eleştiri süzgecinden geçirmek gerekliliğinin dışında kalabiliyoruz.

Bu insanlar liberal olduklarını söylüyorlar ve Avrupa Birliği'ne inanıyor. Ben eminim ki birçok insan onlarla aynı kategoride düşünülmemek isteyerek liberal düşünceden ve Avrupa Birliği'ni destekleme amacından uzaklaşmıştır.

Onların itici ve sert tavrı sadece bizler gibi sıradan insana kötülüğü dokunsa pek önem vermeyebilirdim ama onların o televizyonda varlığı başka zararlar da veriyor. Aynı kanalda günün belirli saatlerinde Fethullah Gülen'in konuşmaları yayınlanıyor. Ben çoğunu izliyorum ve onun daima sevgi, kardeşlik ve memleket sevgisi üzerinde konuştuğunu duyuyorum, onun sözleri daima çok sıcak oluyor. Ama şimdi gelin düşünelim... Hiçbir yasal bağlantı var demiyorum ama eğer bir kanal Fethullah Gülen'in konuşmalarını düzenli ve istikrarlı bir şekilde yayınlıyorsa o zaman bu kanalın cemaat ile bağlantısı vardır diye düşünmek çok mu anlamsız oluyor. Gerçekten bağlantı olmasa bile verilen görüntü, yaratılan algı böyle.

Aynı kanaldaki Akıl Defteri programını izleyen bazı insanlar, o programdan etrafa yayılan negatif enerjiden etkilenip, madem aynı kanaldalar o zaman acaba Fethullah Gülen'in gerçek fikirleri bu adamlarınki gibi mi, diye sormaya başlasalar bu sorunu oluşması bile ülkeye kötülük yapar.
'TSK-cemaat ile diyaloğa girsin' diye yazmış olduğum için buna duyarlıyım. Ben aylar önce yazdım bu ülkede geleceği kurtarmak için TSK ile cemaat arasında diyalog mekanizmalarının çalıştırılması gerekiyor dedim. Her zaman yaptığım gibi bu lafı etmemin gerekçesini de şöyle açıklamıştım.

Bu ülkede halkın en güvendiği resmi kuruluş hala daha Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Öte yandan halkın önemli bir bölümünün güvendiği ve özgür iradesiyle katıldığı sivil yapılanma da cemaattir. Bu ülkede bir gün barış ve iç huzur olacaksa TSK ve cemaatin diyaloğa girip ülkede güvenilirlik çıtasını artırmalarından başka çare yoktur.

Neler neler dendi hakkımda bunu yazdım diye. Yok cemaate girmişim, yok Fethullah Hoca ile görüşmek için Amerika'ya gitmişim, bunlar söylendi. O zaman da dedim, şimdi de tekrarlıyorum cemaatten olursam bunu zaten açıklarım. Fethullah Hoca'ya gidersem bunu zaten saklayamam ve deneyimimi zevk alarak yazarım.

Şimdi bu diyaloğun oluşması için entelektüel çaba vermeyi ben bir görev olarak görüyorum. Bunun teorik gerekçelerini de oluştururum ve ayağımı sağlam basarım diyorum da Mehtap TV'de yayınlanan o programda TSK'ya yönelik kin ve nefret dozu beni ürkütüyor. Ya herkeste gerçek hisler bu şekilde kindarsa diye düşünüyorum, ya ben yanlış yapıyorsam.

TSK'nın ve cumhuriyetin hiç mi eleştirilecek yanı yok. Olmaz mı tabii ki var ve bu yapılacak da. Bunun için içinde kin beslemeyen düşünce adamlarına ihtiyaç var.

Fehmi Koru'nun yanlışı
Bir başka üzerine fazla düşünmeden kötülük yapan diğer kişi de Fehmi Koru'dur. Dün bir yazısı yayınlandı ve Hürriyet'e kesilen cezaya siyasi diyenleri eleştirdi ve olayın temelinde sadece objektif mali gerekçeler olamaz mı diye sordu. Tabii ki olabilir Fehmi Koru ama bu iş siyasidir algısının çıkmasında sizin de büyük katkınız olmadı mı. Daha önce bu imzanızla veya diğer imzanızın altında yazdığınız birçok yazıda Hürriyet'in hedef seçildiği izleniminin doğmasına yol açan cümleleriniz olmadı mı? Galiba bir şeyler dönüyor düşüncesi o zamanlar ortaya çıktı ve hemen ertesinde vergi cezası haberi gelince insanlar ister istemez bazı bağlantılar kurmaya başlıyorlar. Ben size sadece dünkü yazınızın başlığını kendinize de uygulayın demek istiyorum: Vurmasına vurun da düşünmeyi de ihmal etmeyin.

Ekrem Dumanlı
Belki Bekir Coşkun'un Hürriyet'ten gitmesinin temelinde sadece transfer parasının güzel olması yatıyordur. Ama Zaman gazetesinin yayın yönetmeninin bir süre önce 'tasfiye edilecek gazeteciler listesi' başlığıyla yazı yazmasının ardından bu işin olması, acaba tasfiye mi başladı, yoksa cemaatin istediği bir şey mi oluyor sorusunun doğması çok mu şaşırtıcı yani.

Özetle gerek sempatizan olarak gerekse de faal biçimde cemaatten olan insanların ne konuştuklarına, ne yazdıklarına özel dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü kendi davranışlarının sonucunda Fethullah Gülen de yıpranabilir, cemaat de ve Türkiye'de çok ihtiyaç duyulan diyalog imkanının önü daha da kapanabilir.