Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
FETİH HAFTASI
Gönüllere rahmet, rızklara bereket, zorluklara kolaylık, başarı kapılarının ardına kadar açılması Yüce Allah’ın el-Fettâh isminin hayatta görülen tecellileridir. Bu sebeple Allah’ın el-Fettâh ismi sadece dillerde, gönüllerde kalmamalı, davranış tarzı olarak bütün bir hayata yansıtılmalıdır. İşte bu bağlamda tarihe baktığımız zaman Kudüs Fâtih’i Selahaddîn-i Eyyûbî, Anadolu kapılarını açan Sultan Alparslan, İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Han gibi komutanlar bu ismi sadece dilleriyle telaffuz etmekle kalmamışlar, bizzat Allah’ın el-Fettâh ismini hayatlarında tecelli ettirmek suretiyle madde ve mana planında “Fâtih”lik düzeyine erişmişlerdir.
Nasıl ki peygamberler, insanların hayatında “güzel model” olarak takdim edilmişse, aynı şekilde, maddi ve manevi anlamdaki fetihleri gerçekleştirmek yolunda da örnek olmuşlardır. Bundan dolayı bazen ülkeleri düşmanların ellerinden çıkarıp peygamberlerine açan ve “Biz sana apaçık zafer verdik” buyuran; bazen görüldükleri zaman Allah akla gelen gönül mimarlarının kalplerinden perdeyi kaldırıp İlahi güzelliği seyretmelerine imkân tanıyan ve onlara: “Allah’ın insanlara açacağı rahmeti durduracak yoktur; O’nun durdurduğunu da ardından salıverecek yoktur” diye ferman buyuran Allah’tır. Dolayısıyla, rızk kapılarının anahtarını elinde bulunduran Yüce Allah, elbette el-Fettâh olmaya daha layıktır. O halde insan, bütün zor sorunların üstesinden gelme konusunda gayret göstermeli ve Allah’ın el-Fettâh isminden kendi hissesine düşeni alma yolunda ahlaki anlamda yücelmek için manevi fetihlere hazır olmalıdır. Burada önemli olan, insanın, bu fethe mazhar olabilmesi adına Allah’a giden yolda; sabır, sebat, tevekkül, metanet, ödevleri yerine getirmede süreklilik göstermesidir.
Varlık düzeninde yaratıkların en şereflisi olan insanın hayatında “fetih” olgusu değişik şekillerde kendisini gösterebilir. Yerine göre fetih; gözle görülür elle tutulur olanı açmak şeklinde, kendilerine ummadıkları bir zamanda rızık kapılarının açılması ya da işlerinin çözüme ulaşması şeklinde gerçekleşebilir. Çünkü insan hayatında, maddî planda arzu edilen hedeflere ulaşmak da bir fetihtir. İnsan ancak bu bu fethi, meşrû bir çerçevede ulaşacağı hedeflerin öncüllerini yerine getirmek sayesinde elde edebilir. Manevi fetihler de buna benzer. İşte fetih sözcüğünün bir diğer anlamı da, manevi alanda gönül ve akıl gözünün açılması demektir. Bu da yine insanın bu yolda atılması gereken adımları atma eyleminden sonra Allah tarafından gönüllere ve akıllara atılacak olan ilâhi ışıkla gerçekleşir. Bu fetih sayesinde bilinç sıçraması yaşanır. Bunun en açık kanıtı, Hz. Peygamber’in:
“Mü’minin ferasetinden sakınınız. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar” diye ifade ettiği haldir. Bu ileri kavrayış sıçramasını ve manevî fethi gerçekleştiren insanların bir başkasının gönlünü fethetmesi, oldukça kolaydır. Eğer bir kimsenin gönlünü fethederseniz, her şeyini fethetmiş olursunuz. 1071 Malazgirt savaşından önce Anadolu’nun İslamlaşmasında katalizatör Türk dervişlerinin yaptığı fetih, buna en güzel örnektir.
İnsan hayatında fetih, yerine göre fakirliği ve yoksulluğu gidermek şeklinde de gerçekleşebilir. Bütün zamanlar için Allah’ın, bazı kullarının istek ve arzularını yerine getirmesi, onun Allah katında iyi bir kimse olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla Allah’ın yolundan çıkmış bazı kimselere maddiyat kapılarının açılması ve işlerinin, rahat bir şekilde yürümesine bakıp da üzülmemek gerekir. Kur’an’da; “Onları derece derece aşağı indiriyoruz, helake sürüklüyoruz; ama onlar bunu bilmiyorlar” buyrulması buna bir işarettir. Toplumsal hayatta bazı kimselere birbiri ardınca nimetler gelir, onlar bunu bir lütuf sanırlar da şımarırlar. Helal ve haram duyarlılığını kaybedip, Allah’ı unuttukları bir sırada beklenmedik sıkıntıya girerler. Nitekim bir âyette onların durumu şöyle anlatılır: “Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.” Allah böylesi istidrac hallerinden korusun.
Bu sebeple, insan, helal ve haram sınırlarını gözeterek yaşamalıdır. Başkasının hak ve hukukuna tecavüz etmemelidir. Paylaşım ahlakını, yüce bir değer olarak görmelidir. İşte, iyi ve güzel davranışları eylem haline getiren kimselere Yüce Allah manevi fetihlerin yolunu açacağını ve onları ummadıkları yerden zengin kılacağını şöyle vaat etmektedir:
“Eğer kasabaların halkı inanmış ve Biz’e karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını açardık.”
Görüldüğü gibi bu âyete göre her şeyde bereket ve bolluğun meydana gelmesinin ön şartı; inançlı olmak ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımaktır.
Fetih haftamız yeni fetihlerin zeminini oluştursun!.