Zeki Oğuz
Foto safari
Bu pazar uzak bir yerlere gitmedim, uzun bir süredir gezemediğim Bitpazarını gezmek istedim. Öğleye doğru arkadaşım Bayram Sarıtaş’ı aradım. Birlikte gezelim, diye. O da boş kaldı mı Bitpazarını sever, ilginç bir şeyler bulursa alır. Ben genellikle kitap yığınlarını karıştırırım, birkaç kere kendi kitaplarımı bile almışlığım vardır. Birilerine imzalamışım, oradan Bitpazarına düşmüş, ben de almışımdır. Hayrat adlı öykü kitabım arşivimde bile kalmamıştı, orada bulunca dünyalar benim olmuştu sanki. Bir de eski plaklar ilgimi çeker. Kalabalığın içinde dolaşırken hep Sefa amca gelir aklıma. Yazma kitaplar, taş plaklar, gramofonlar peşinde olurdu o da.
Hava güzel olunca müthiş kalabalıktı Pazar yeri, biz dolaşırken fotoğraf sanatçısı İrfan Çakır’da geldi. O daha çok etnoğrafik malzemelere meraklı. Tam yorulmuş ve geri dönüşe karar verdiğimizde saz ve söz ustası, fotoğraf sanatçısı arkadaşım Bayram Kabadayı aradı, bir yerlere gidip fotoğraf çekelim, diye.
Aziziye Camisinin yanında buluştuk. Yanında eğitimci, fotoğraf sanatçısı arkadaşım Fatih Uslu’da vardı. Gölge bir yere oturup çaylarımızı yudumlarken, ne tarafa gideceğiz tartışması başladı. Öyle ya yine cızıdan çıkacaktık ama ne tarafa? En sonunda Bozdağı aşıp Yağlıbayat tarafına gitmeye karar verdik. Yol boyu çekmeye değer ne varsa çekecektik, bir koyun sürüsü, tarlada çalışan birileri…
Bayram Kabadayı, Fatih Uslu ve İrfan Çakır ile birlikte düştük yollara. Aslında Aksaray yolu fotoğraf açısından hayli bereketlidir. Tömek yakınlarında Zazadın Han ve güney batısındaki cıngırıklı kuyu, Obruk Hanı ve Gölü, Eşmekaya Sazlığı ve Büozdağ’da yaban koyunları, koyunları çekebilmek için orman idaresinden izin almak gerekiyor, iznimiz olmadığı için çekim şansımız da yoktu.
İkindi saatleriydi ama sıcak hala etkisini yitirmediği için hiç koyun sürüsü yoktu tarlalarda. Bayram’ın Yağlıbayat’ta Selahattin Çelik adlı bir arkadaşı varmış. Doğru onun evine vardık. Biz derdimizi Selahattin’e anlatırken hanımı hemen çayımızı koydu. Bizim sürüyü çekersiniz, diyerek telefona sarıldı Selahattin. Çobanla bir şeyler konuştuktan sonra, kalkın gidelim, çay oluncaya kadar çekip gelelim, dedi. Şansımıza iki sürü birden vardı karşımızda. Gün ışığının en güzel zamanıydı. Çoban Ali koyun eşeğine bindi, sürüsüyle epeyce fotoğrafını çektik. Eve döndüğümüzde, çayla birlikte mükellef bir sofra bizi bekliyordu.
Yağlıbayat aslında çok eski bir yerleşim yeri. Antik dönemde adı Savatra olarak, Osmanlı kaynaklarında ise Bali Bayat olarak geçiyor. Yüz yıl kadar önce köye Kırım göçmenleri yerleştirilmiş. Köyün geçim kaynağı tarım ve hayvancılık, okuma oranı hayli yüksek.