M. Faik Özdengül
Geceler kaç saat?
Bir okuyucumdan mektup aldım, hem kadim dostum aynı zamanda. Abi diye başlamış yazısına. Yazılarını takip ediyorum. Ancak hep okuyamıyorum. Uzun oluyor. Saklıyorum sonra okurum diye. Bazılarını tanıdığım insanlara gönderiyorum elektronik posta yoluyla.Sonra devam etmiş, yazılarla ilgili teknik bazı yapıcı eleştirilerde bulunmuş. Teşekkür ettim. Eleştirileri için. Hep de yazsın isterim. Şöyle demiş:Uzun yazıyorsun. Bunu başka okuyucularım ve yakın arkadaşlarımdan da duydum. Haklılar. Kısa ve öz yazmak gerekiyor. Eskiden nasıldı bilmem. Okuduklarımdan ve duyup dinlediklerimden bilirim. Uzun olurmuş geceler. Masal anlatırmış büyükler. Geceler ve gündüz vakitleri herkeslere yeter de artarmış bile. Bunu bereketten sayın ya da bilmediğimiz fiziksel olaylara yorun. Ancak bugün yetmiyor vakitler. Yapacak öyle çok işi var ki herkeslerin. Gündüzler bile yetmiyor. Gece vakitlerine kadar açık kalıyor dükkanlar, tezgahlar. Babam hala küçükken annesiyle sabah namazlarına gittiği zamanlarda duyduklarını anlatır Hacıveyiszade Hocadan. Mengeneden merkeple giderdik der annemle.(Mengeneyi Konyalılar bilir. Konyalı değilse okuyan. O zaman Konyada bir semt adı olduğunu belirtmeliyim parantez içinde). Yani benim merhum babaannemle. O önde, ben arkada. Merkebin üzerinde. Sabah namazına Piri Mehmet Paşa Camisine giderdik. Beni götürürdü annem yanında. Herhalde kadın başına yalnız olmaz diye. Babam (yani benim dedem) öleli çok olmuş. Babaannem dedemden sonra 35 yıl daha yaşadı.Devam eder babam anlatmaya: Sabah namazından sonra vaaz ederdi Hocaefendi. En çok duyduklarımdan birisi: Akşam ezan okunmaya başladı mı, kapatın dükkanlarınızı, sonrasında alışveriş hayır etmez. Bunu hep söyler babam.Merhum Hacıveyiszade Hocamız bugün de yaşasaydı aynı şeyleri söyler miydi? Bilmem. Söylerdi herhalde. Sözünden dönecek değil ya. Şunu da söylerdi bugün zannımca. Sabah gün doğarken başlayın hayata. Güne geç başlayanlardan olduk. Ben yine de kısa yazmalıyım. Sonra dileyen uzatmalı onu zihninde.İyi de bir yanım bunu yazarken itiraz eden taraflarım var zihnimin bir başka köşesinde.Diyor ki. Uzunluk kısalık mutlak mıdır ki? Görece. Kimine göre uzun, bir başkasına göre mini minnacık. Örnek de veriyor bir eski şairden:Şeb-i yeldayı ne bilir müneccimle muvakkit,Mübtelayı gama sor kim geceler kaç saat.Şair eski ya. Dili de öyle manzumenin. Açıklama ister. Bugün yazsaydı şair şöyle diyecekti: En uzun geceyi (sanırım Kasımın 21i yılın en uzun gecesi, yanlışsam düzeltin zihninizde. Çok da önemli değil, hangisi olduğu mana açısından) nerden bilsin yıldız bilimciler, vakit ilmiyle uğraşanlar, gama kedere düşmüş, dert sıkıntı çekenlere sor ve onlardan öğren gecelerin kaç saat olduğunu.Evet, bir an bir yıl olur acı içindeyseniz. Ya da tersi. Keyifliyken rüzgar gibi geçer zaman.Benim yazılarım, Kılavuzumun sözleri kime uzun geliyor? Kimin için bitmek bilmiyor ya da kime tatlı bir şerbet esintisi veriyor? Niye bunu söyledim? Şundan: Aynı yazıyı okuyan iki kişiden biri uzun sıkıcı derken, diğeri, öyle bir zamana denk geldi ki, bir solukta okudum ve tüm sıkıntılarım bir anda yol buldu, safa buldum diyebiliyor. İsimlerini niye yazayım ki burada. Her ikisi de makbul, muteber, can gibi aziz insanlar.Bazen aynı kişi iki farklı zamanda okuyunca birinde uzun olan diğerinde kısa oluyor.Bazen ben yazarken upuzun zamanlar alıyor, okunurken kısalıyor. Bazen de tersi.Ben yine de kısa yazmalıyım. Burada bitsin bu; fakat O bitirmeli:Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnunun aşkının kıssalarını söylemektedir. 1/13Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur. 1/14 Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanlışlarla yoldaş oldu1/15. Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal! 1/16 Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı. 1/17Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselam. 1/18( Mesnevi)www.pozitifdegisim.com