Ümit Savaş Taşkesen
Gerçek bir dil ile mektuplar yazdı!
Gerçek bir dil ile mektuplar yazdı!
Mektup almayı, yazmayı, okumayı severim. On sayfa, on beş sayfa mektuplar yazmış, almışımdır geçmişte. Şimdi ise kısa kısa e-postalar ya da cep mesajları alıyorum. Bunların çoğu ise başkaları tarafından oluşturulmuş ve dolaşıma sokulmuş olan cep ve eposta metinleridir. Hep bu tür mesajlar almakta, atmakta ve bu tür mesajlar gelmekte, görmekte, okumaktayız. Yazacak düşüncemiz mi kaleme alacak duygumuz mu yoksa zamanımız mı yok? Bu sorunun cevabı bende yok.
Mektup konusunda belki de zaaf denecek seviyedeki hassasiyetim adında mektup geçen şeylere, film, kitap, yazı vb. yönelmiştir. Okunmazsa kesinlikle olmaz diyeceğim bu kitap “Açık Mektuplar” ismini taşıyor. Ahmet Özcan’ın sanırım Yarın Dergisinde yazdığı yazıların bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan bir kitap Açık Mektuplar.
MEKTUP YAZMAK
Mektuplar, aşkın, isyanın, biz olmanın, derin bir tefekkür ve analizin, sorgulamaların, anlama yorumlama çabalarının, bir hesaplaşmanın ürünü. Yazar, sanatçı ve/ya düşünürlerin hayatı, eserleri, düşünceleri üzerinden bir yeniden okuma ve anlama, anlamlandırma denemeleri her biri. Ezber bozan bir tarzda ele alınmış ve düşünce ile edebi anlatım ustalığını mecz etmiş bir kitaptır benim için Açık Mektuplar. Düşünce kitabı diye de edebi bir ürün diye de okunabilir, okunmalıdır mutlaka.
KALIPLAR YIKILIYOR
Ahmet Özcan karşılaştığında kendisiyle konuşmaktan, soru sormaktan çekineceğiniz yazarlara, düşünürlere, onların kitapları, yaşamları, düşünceleri, eserleri üzerinden yola çıkarak mektup yazıyor. Bir tür hesaplaşmaya giriyor, girişiyor. Bu hesaplaşma sırasında anlıyorsunuz ki farkında olmasanız da zihninizde belirli kalıplar oluşmuş. Özcan sanki bu hesaplaşma içinde tüm ezberleri bozmaya çalışıyor bozuyor. Kitap diğer yandan okunması gereken kitaplara işaret ediyor. Çünkü yazar kendisine açık mektup yazacağı şahsiyetlerin ürünlerini okuyarak, anlayarak ve yorumlayarak mektubuna bir zemin oluşturuyor. Birbirinden çok farklı isimler gibi durmuş olsa da Ahmet Özcan’ın düşünce dünyasında anlamlı bir bütün oluşturuyor kitapta mektup yazılmış olan isimler.
KİMLERE YAZILMIŞ?
Dergide yazılmış olduğu dönem içerisinde acaba bu hafta ne yazmış, kime açık mektup yazmış diye merakla beklediğim çok olmuştur. Çünkü açık mektuplarda kendisine mektup yazılan kişi bir bakmışsınız M.Akif Ersoy bir bakmışsınız Karl Marks oluyordu. Bir yandan Enver Paşa’ya mektup yazılmışken bir de bakmışsınız Antonio Gramsci çıkıyordu karşınıza. Ahmet Kaya, Kuşçubaşı Eşref, Alexander Dugin, Cem Karaca, Ali Şeriati, Kemal Tahir kendisine mektup yazılanlardan bazıları dersem daha iyi anlarsınız. Kitap Kızılelma Yayınlarından çıkmış.
YA DİĞERLERİ
Bu açık mektupları okuduktan sonra diğer Ahmet Özcan, nam-ı diğer Seyfettin Mut, kitaplarını okuma isteği duyacaksınız. Neydi onlar Sessizlik Senfonisi, Şeb-i Yelda, Derin Devlet ve Muhalefet Geleneği, Yeni Bir Cumhuriyet İçin ilk anda aklıma gelenler. Belki her irinin, ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kitaplar bunlar. Ben şimdilik sadece işaret edeyim. Bir dönem haber10’da yazan Ahmet Özcan şimdi neler yapıyor, nerede yazıyor acaba?
Şöyle diyor kitabın arka kapağında Özcan:
"Bugün ağaran saçlarımızdan başka değişen pek bir şey yok. Belki yeni bir dil inşa etmemiz gerekiyor. Biz’i, hepimizi ifade eden, içinde hayat olan, özgürlük olan, eğlence olan, kavga olan, isyan olan, aşk olan, ütopya olan ve gerçek olan bir dil. Bir insanlık dili. İster tanrıdan ve tanrıyla konuşsun. İsterse paradan puldan, her durumda insandan konuşan bir dil. Hiçbir yabancılaşmaya, hiçbir amaca, hiçbir ‘başka’ya insanı kurban etmeyen, her daim insanı mülkün, otoritenin ve hayatın efendisi kılacak özgürleştirici bir dil”