Günahlara bulaşmadan yaşayabilenlerden örnekler

Günahlara bulaşmadan yaşayabilenlerden örnekler

Araştırmacı Yazar Abdullah Büyük Hoca, bugünkü Memleket Gazetesi'nin İslam ve Toplum sayfasında yaşadıkları toplumların bozuk olmasına rağmen, günahlara bulaşmadan yaşayabilen örnek mü'minlerin niteliklerini yazdı.

Örnek olmak, örnek almak

 

Abdullah Büyük

 

Yaşadığımız bu asır, mü’minler açısından “örnek insan hasreti”nin çekildiği ve “örnek insan ihtiyacı”nın giderilemediği çorak bir asırdır. Müslümanlar hiçbir asırda bu kadar örnek insan hasreti çekmemişler ve bu kadar çok örnek insan ihtiyacını giderememe fukaralığıyla karşı karşıya gelmemişlerdir.

Bunun en büyük sebebi, Müslümanların, Peygamberlerinin Allahu Teala tarafından kendilerine bir “Üsve-i Hasene” (Güzel Örnek/Önder) olarak gönderildiğinin şuurunda olmamalarıdır. Veya bu gerçeği, bilerek veya bilmeyerek ihmale uğratmalarıdır. Rabbimizin uyarısı: “Allah’ın Resulü’nde sizin için Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça ananlar için güzel bir örnek (Üsve-i hasene/model şahsiyet) vardır” (El-Ahzab 33/21) buyurmaktadır. Kur’an, Hz. Peygamber’den başka İbrahim ve diğer Peygamberler hakkında bu tabiri kullanmaktadır. (Bk. El-Mümtehime, 60/4-6)

Kur’an’ın mü’min insanı eğitirken yaşadıkları toplumlarının bozuk olmasına rağmen, günahlara bulaşmadan yaşayabilen ve manen temiz kalabilenlerden verdiği şu örneklere bakalım:

 

Örnek 1: Hz. Adem’in oğlu Habil, kendisini öldürmeye kalkan kardeşi Kabil’e şöyle karşılık verir: “Sen beni öldürmek üzere elini bana uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim, çünkü ben Alemlerin Rabbinden korkarım. Dilerim ki; sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. Zaten zalimlerin cezası da budur.” (Maide Suresi 5/28-29) Habil, kendisini öldürmek isteyen kardeşine karşılık vermekten kendini alıkoyan şeyin Allah korkusu ve adam öldürmenin ahiretteki cezası olduğunu söylemektedir. Bu konuda Kur’an’da başka ayetler de vardır: “Kim Rabbinin azametinden korkup da kendisini kötülükten alıkoyarsa, varacağı yer şüphesiz Cennet’tir.” (Naziat Suresi 79/40-41) “Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.” (Rahman Suresi 55/46)

 

Örnek 2: Hz. Yusuf (as), Mısır’a köle olarak satılıp sarayda hizmetçi olarak çalıştığı gençlik döneminde, üst düzey yöneticisinin hanımından gelen ve pek çok insan için cazip görünen bu teklif karşısında metanetini yitirmeden, sağlam bir kişilik örneği sergiler ve teklife yanaşmaz. Konu Kur’an’da şöyle anlatılır: “Doğrusu hanım ona sahip olmayı iyice kafasına koymuş ve buna yeltenmişti de. Eğer (daha önceden) Rabbinin bürhanını görmemiş (sıyanet altına alınmamış) olsaydı, Yusuf da ona meyledebilirdi.” (Yusuf Suresi 12/24) Ayette Yusuf’u günaha düşmekten alıkoyanın “Rabbin burhanı” olarak zikredilmektedir ki, bu onun zinanın haram oluşunu, zina yapanın düçar olacağı cezayı bilmesi, iç dünyasında günaha karşı ahlaki bir duygunun oluşmuş bulunması ve Allah tarafından hususi siyanete alınmış olmasıdır.

 

Örnek 3: Peygamberler başta olmak üzere pek çok insan toplumun bozulduğu, inançsızlık ve ahlaksızlık girdabına düştüğü dönemlerde bir başlarına da olsa temiz, inançlı ve ahlaklı kalabilmişlerdir. Bunun pek çok örneği Kur’an’da anlatılır. Firavun’un sarayında onun eşi ve bir başka adam imanlarını koruyabilmişlerdir. Peygamberlerin peygamber olmadan önce, daha çocuk yaşta sergiledikleri tavırlar bunun en açık örneğidir. Hz. İbrahim Peygamber (as)’in küçük yaşta puta tapanlarla mücadele edişi, Hz. İsmail’in babasının yanında koşmaya, çalışmaya başladığı bir çağda (bk. Elmalılı, Saffat, 37/102 ayetin tefsirinde) Allah yolunda kurban edilme konusunda gösterdiği tavır gibi.

 

Örnek 4: Mağara ehli diye anlatılan bir grup genç, seçkinlerden olan babalarına ve topluma rağmen imanlarını koruyabilmişlerdir. Yüce Allah onlarla ilgili olarak şöyle buyurur: “Hakikaten onlar Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini artırdık. Onların kalplerini metin kıldık.” (Kehf Suresi 12/13-14) Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere o bir grup genç tevhide yöneldikleri ve Yüce Yaratıcı’ya teslim oldukları için Yüce Allah onların hidayetlerini artırmış ve kalplerini dayanıklı kılmıştır. Yani onlara güçlü bir iman, güçlü bir irade, donanımlı bir yürek verilmişti.

 

Örnek 5: Hz. Meryem, bir kadın olmasına rağmen toplumda parmakla gösterilebilecek şekilde temiz kalabilmiştir. O, kendi irade ve çabasıyla tertemiz kalabilmiş, Yüce Allah da onun “tertemiz ve güzel bir bitki gibi yetişmesine” imkân sağlamıştır. (Âl-i İmran Suresi 3/37, Tahrim Suresi 66/12)

 

Örnek 6: Kehf Suresi’nde bahçe sahibi iki arkadaşın hikayesi anlatılır. (Kehf Suresi 12/32-44) Bunlardan biri oldukça variyetli, diğeri ise onun kadar variyetli olmayan iki bahçe/bağ sahibiydi. Sonuçta variyetli olan nankörlük yaparak inkara sapmış, öteki ise azan arkadaşına rağmen şükreden bir kul olarak, sapan arkadaşını yola getirmek için çırpınmıştır.

 

Örnek 7: İbrahim Peygamberi vefalı, İsmail Peygamberi ise sözünün eri, vaadine sadık olmakla övüp mü’minlere örnek gösteriyor. (Meryem 19/54, Necm 53/37)

Resulullah (sav)’ın hayatı, bir güzellikler yumağıdır. Güzel bir hayat yaşamak ve güzel sözlülerden olmak isteyen herkes için Resulullah (sav)’ın hayatında örnek vardır. Şunu bilelim ki, İslâm ümmeti için yegâne hayat örnek ve önder Hz. Muhammed (sav)’dir.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), İslâm dinini tebliğ etmiş ve dinimizin emirlerini bizzat uygulayarak bizlere örnek olmuştur. Bir hadislerinde, “Ben güzel ahlakı tamamlamak ve öğretmek için gönderildim” buyurmuştur.

Allah Resulü’nü ümmete model olarak sunan, “Peygamber size neyi verdiyse alın, neyi yasakladıysa ondan sakının” (El Haşr 59/7) ayeti, O’nun yalnız sözleriyle değil, fiil ve hareketleriyle dahi delil ve kendisine uyulan bir rehber olduğunu hükme bağlamaktadır.

 

Allah Resulü’ndeki örnek şahsiyeti ortaya koyan ayet, aslında insanların ahlaki eğitim sürecinde model arayışı özelliğini gündeme getirmektedir. İnsanlar kuralları öğrenip uygulamaktan çok, onları uygulayan örneklerle bütünleşmeyi arzularlar. Model şahsiyet ahlak boyutunda insanların işini kolaylaştıran müşahhas ve pratik bir numunedir. İnsanlardaki etkileşim özelliği, hallerin ve duyguların yansıma etkisi, eğitimde modeli gerekli kılmaktadır.

Yaşayışı ile güzel örnek olma kaidesinin etkinliğini gayet iyi bilen Peygamber Efendimiz (sav), kendisi hayatıyla örnek teşkil ettiği gibi, İslâm’a davet ettiği insanların İslâmî yaşayışı görerek fikir ve kanaatlerini ona göre tayin ve tespit etmelerine imkân ve vesileler hazırlıyordu. Bedir gazvesinde ele geçirilen esirlerin topluca bir yerde hapis tutulmaları yerine birer birer ashabı kirama dağıtılarak misafir edilmeleri (İbn Hişam 1-11, 645), başka birtakım faydalarının yanında büyük ölçüde esirler sahabinin İslâmî yaşayışına vakıf olsunlar diye gerektir. Taif heyeti geldiği zaman, Müslmanların Kur’an okuyuşları, namaz kılışları, huşu ve huzur içinde ibadetleri ve İslâmı yaşayışları, kalpleri rikkate getirsin diye (Av’nul Mahut 8/276) Hz. Peygamberin onları mescidin hemen yanında misafir ettiğini (Ebu Davut, İmarat 26) biliyoruz.

 

İnsanlık tarihine bakıldığı zaman, nesilleri için sunulabilecek kahramanları ve kitlenin model şahsiyetleri bulunan toplumlar, sosyal gelişmelerde ve onların yönlendirilmesinde çok daha başarılı olmaktadır. Gençlerin gönüllerine zerk edilen modeller, onları yeni ufuklara taşır. Gençlere sunulacak modeli bulunmayan toplumlar tükenmeye ve varlık heyecanını bitirmeye mahkumdur.

Her insanı izleyen, onu kendisine örnek alan kimseler vardır. Bu yüzden konumu ne olursa olsun herkes, çevresine iyi örnekler sunmaya çalışmalıdır. İyi bir çığır açıp, güzel bir başlangıç yapıp başkalarının iyi ve güzele yönelmesini sağlamak ne kadar güzel ve takdire şayan bir şeyse, kötü bir çığır açmak, kötü bir başlangıç yapmak da o denli çirkin ve vebali olan bir şeydir. Biz her zaman iyi ve güzele talip olmalı ve bu konuda başkalarına ön ayak olmalıyız. Başkalarına örnek olmak sözden ziyade davranışlarla olur. Yapmadığımız, yaşamadığımız konularda başkalarına, özellikle yavrularımıza nasihat etmek yeterli değildir. Nitekim Cenab-ı Hak, “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır” (Saff, 61/2-3) buyurmaktadır.

 

Bu nedenle çocuklarımıza güzel örnek olmak için sözümüz ve davranışımız bir bütünlük arz etmelidir. Helal haram tanımayan bir ana-babanın çocuklarına yalanın, rüşvetin, içki ve kumarın kötülüğünden söz etmeye hakkı olur mu? Olsa da etkisi bulunur mu? Aile bahçemizin gülleri olan çocuklarımızı, zamanın soldurmaması için, onları dinî ve millî konularda bilgilendirmeliyiz. Çocuklarımıza nasihat ederken uygun bir ortam hazırlamalıyız ve onların kabul edebileceği bir üslup kullanmalıyız. Doğruları kırmadan, incitmeden öğretmeliyiz.

 

Atalarımız, konuşmaya başladığı andan itibaren çocuklarına doğruyu öğretiyor, dinî ve millî duygularını güçlendirici telkinlerde bulunuyorlardı. Onları, yapması veya yapmaması gereken konularda yumuşak ve tatlı sözlerle bilgilendiriyorlardı. Kendileri de söylediklerine uygun davranıyorlardı.

Bütün bu ve benzeri pek çok örnekten de anlaşabileceği üzere insan eğitiminde güzel örneklere ihtiyaç vardır. Bunun için sağlıklı düşünen bir akıl, doğru bir bilgi donanımı, güçlü bir iç donanım ve nihayet sağlam bir kişilik sahibi olmak gereklidir. Ama en önemlisi, en olumsuz şartlarda bile olumlu bir insan olunabileceğine inanmak, bunun için azim, çaba ve kararlılık gereklidir.

 

 

Abdullah Büyük’ün Biyografisi

 

1948 yılında Sivas İli Zara ilçesinin Tuzlagözü köyünde dünya’ya geldi.  İlk okulunu köyünde, İmam Hatip Lisesini Sivas ve Erzurum'da,Yüksek İslam Enstitüsü’nü de Konya'da okuyarak bitirdi.

1974yılında Fakülteyi bitirdikten sonra sıra ile İmam-Hatiplik, Konya Merkez vaizliği ve Konya Müftü yardımcılığı gibi görevlerde bulundu...

12 Eylül 1980 Askeri harekâtla, yapmış olduğu bir takım vaaz ve

Konuşmalarından dolayı askeri ceza evine girerek, tutııklandı ve mahkûm

oldu.

Ceza evinden çıktıktan sonra, memuriyete kendi arzu ve iradesi ile

veda etti.

1982 tarihinden itibaren Ribat isimli aylık dergiyi, İstanbul’da Vahdet isimli haftalık gazeteyi ve eserlerini basan ve dağıtan Suffe yayınevi ile basın hayatına girdi

1985yılında Özel Lale eğitim kurumlarını, ilköğretim, ana okulu ve Lisesi ile devreye koydu. Daha sonra Merkezi Konya olan Ribat Eğitim Vakfının kurulmasına vesile oldu. Ülke genelinde kırka yakın resmi ve fahri şubelerinin açılmasını sağladı.

Günlük 3 binin üzerinde bulunan fakirlere yemek verilen Aşevini bölgesel yayın yapan Ribat FM’i Konya ve ülke halkının hizmetine sundu.. Bekar erkek ve kızları evliliğe hazırlamak niyeti ile Çağdaş Aile Derneği ile Anadolu Aile Derneği’nin kurulmasına sebep oldu..

Selçuk Üniversitesinde yüksek Öğrenim yapan öğrenciler için yurtlar açıldı. Günlük okunan Anadolu da Vakit Gazetesi'nde Cuma günleri yazısı çıkan yazar, evli ve beş çocuk sahibidir.

Şimdiye kadar 20 tane esere imza atan yazarın yurt içi ve yurt dışı konferans, seminer, özel eğitim, aile eğitimi ve manevi eğitim gibi hizmetleri devam etmektedir.