Mustafa Yiğit
Hal-i pür melalimiz…
Uzun zamandır edebiyat üzerine konuşamıyoruz.
Son zamanlarda roman okuyana da rastlamıyoruz.
Ne Ahmet Hamdi Tanpınar, ne de Kemal Tahir var.
Romantizmmiş, sürrealizmmiş onu hiç sormayın…
Şiirler ve şairlerden de kimse söz etmiyor.
Ne Necip Fazıl var, ne de Cahit Sıtkı Tarancı…
Aruzuymuş, hecesiymiş o zaten hak getire.
Türkü de bize selam vermez oldu artık.
Ne Aşık Veysel var, ne de Mahsuni Şerif…
Ağıtıymış, uzun havasıymış yanından bile geçen yok…
Epeydir sanat mevzuundan da bahsedilmiyor.
Türk resmi nereye gidiyor diye soran bir Allah’ın kulu var mı?
Ne Osman Hamdi Bey’i biliyoruz, ne de İbrahim Çallı’yı…
Kimsenin elinde mizah dergisi de görmüyoruz.
Ne Gırgır var, ne de Fırt…
Oğuz Aral da, Altan Erbulak da unutulmuş…
İdeolojiler mi?
Onlar bile sona erdi…
Geçen yüzyılın sonunda bu yüz yılı tanımladılar; “Tarihin sonu ve son insan” diye yazdılar Amerikalılar…
Sahi haberiniz yok mu?
Yani ideoloji THE END….
Peki ne mi yapıyoruz?
Varsa yoksa kısır ve günlük siyaset…
Varsa yoksa sıfır beden manken, jaguarlı topçu…
O, bunu ihbar etti, bu onun itirafçısı…
O, şunla aşk yaşadı, bu onu terk etti..
O topçuya şu kadar transfer ücreti, bu topçuya şu kadar maç cezası verildi..
Anlayacağınız medya maymunu olduk hepimiz…
Bırakın edebiyatı, sanatı kendimize ayıracak vaktimiz yok…
Solcusuymuş, İslamcısıymış, Milliyetçisiymiş hepsi aynı adam, hepsinin elinde uzaktan kumanda, hepsinin kulağında son model cep telefonu, ver Allah SMS…