Hayrettin Karaman’dan Mümtazer Türköne’ye rüşvet yanıtı
Türkiye’nin en önemli ilahiyatçılarından Hayrettin Karaman, Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne’nin “Hayrettin Hoca rüşvete fetva mı vermiş oldu” yazısına cevap verdi. Karaman, söylediklerinin arkasında olduğunu söyledi
İşte Karaman'ın Yeni Şafak'taki yazısı:
"Çok şükür ki, başımı önüme eğdirecek sabıkalarım yok; bu yüzden birkaç konuyu temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp insanların önüne koyuyorlar; onlar da asılsız veya aslından saptırılmış oluyor. Son günlerde yine bunlara sarılanlar var; bu yüzden bir daha yazayım:
Ben hiçbir konuşmamda ve yazımda 'Yahudiler cennete girer' demedim. Benim bilgim ve inancım şudur: Bugün bildiğimiz Yahudilik ve Hristiyanlık, zamanında peygamberlerinin tebliğ ettikleri sahih dinler olmaktan çıkmış, mensupları eliyle bozulmuştur. Bugün resmi Yahudilik ve Hristiyanlığı benimseyenler, Peygamberimiz'i (s.a.) bildikleri halde ona iman etmezlerse cennete giremezler.
Rüşvet, yolsuzluk, irtikab, insan kayırma, otoritenin yetkisini menfaati için kötüye kullanması... dine ve ahlaka aykırıdır.
'İhale almış, para kazanmış bir kimseyi, iş olup bittikten sonra bir yetkili, bir hayır kurumuna yardıma davet ederse ve o da yardım ederse bu rüşvet olmaz' dedim, yine diyorum.
Bu kişi, 'Ben istediğiniz yardımı yaptım, bundan sonra da beni kayırın' derse, yetkili de kayırırsa bu da meşru olmaz.
'Gerektiğinde kamunun menfaati, devletin bekası için özel, şahsî, cüz'î menfaatler feda edilmelidir' dedim, yine diyorum. Ama bundan maksadım 'açık veya gizli devlet, kamu yararı için insan öldürebilir' hükmü asla olamaz. Hukuk devletinde ceza ancak suçluya verilir, bunun için de adil yargılama sonunda hüküm şartı vardır.
Vaktiyle Mushaf yapraklarını mızrakların ucuna takarak 'Kur'an hakem olsun' diyenlerin, Hz. Osman şehid edilirken eşinin kesilen parmaklarını camide teşhir ederek halkı kışkırtanların yaptıkları gibi değerleri, kutsalları, hassasiyet noktalarını kullanarak, istismar ederek meşru olmayan maksatlara ulaşmayı hedeflemek dine ve ahlaka aykırıdır.
İnsanların günah, suç ve kusurlarını dosyalayıp bekletmek, zamanı gelince bunları şantaj veya yıpratma aracı olarak kullanmak dine ve ahlaka aykırıdır.
Pire için yorgan yakmak aklı başında olan bir insanın yapacağı iş değildir... İşte bunları da dedim ve yine diyorum.
Dediklerimin ve yaptıklarımın arkasındayım, ama yalan, dolan, itham, iftira ayıptır, günahtır; dinli dinsiz kim olursa olsun eğer ahlak sahibi ise bunları yapamaz, yapmamalıdır."
----
MÜMTAZER TÜRKÖNE NE YAZMIŞTI
Mesele gerçekten mühim; öyle ki bugün Türkiye’nin içinden geçtiği krizin tam zembereğinde Hayrettin Karaman Hoca’nın söz konusu fetvası duruyor. Fetva amacından saptırılmış, istismar edilmiş olabilir.
Öyle ise önce Hoca’nın, sonra da fıkıh âlimlerinin bu fetvayı gözden geçirmesi gerekir. Din İşleri Yüksek Kurulu bu kadar mühim bir mevzuya bigane kalmamalı. Hayrettin Karaman’a sorulan sual ve verdiği fetva, 27 Aralık 2013 tarihli Yeni Şafak’ta, kendi köşesinde mevcut. Devletten ihale alanların, gönülsüz bile olsalar hayır kurumlarına -metazoru- bağış yapmalarına hocamız cevaz veriyor. Ben bu fetvanın, yolsuzluğa ve rüşvete kılıf arayanların önüne çok geniş bir meşruiyet alanı açtığını düşünüyorum. İslam hukukçuları şu suallere cevap vermeli: Bir ihalenin veya hakedişin bir hayır kurumuna bağış şartına bağlanması, ödenen parayı rüşvet olmaktan çıkartır mı? Muhtemelen vatandaşlar da cevaba bağlı olarak şu soruyu soracaktır: Devlete mahsus yetkiler (ihale verme gibi) kullanılarak temin edilen bağışlarla (veya rüşvetle) inşa edilen camilerde namaz kılınır mı, eğitim kurumlarında din öğrenilir mi? Kolayca çözülecek gibi görünen bir sorun; ama mesele maalesef bu kadar basit değil. Hayrettin Hoca’nın açtığı kapıdan girince karşımıza devletin ekonomik iktidarının hüküm sürdüğü çok geniş bir alan çıkıyor. Fıkıh âlimi bu alanı tanımadan muhakeme ve mukayese yürütmemeli...