Her din görevlisi, "beni nasıl bilirsiniz?" diye sorabilmelidir
İlahiyatçı Yazar Abdullah Büyük'ün yurt genelindeki konferansları devam ediyor. Sivas İl Müftülüğünce düzenlenen konferansta Abdullah Büyük Sivaslılara hitap etti.
Sivas İl Müftülüğü Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla din görevlilerine yönelik bir konferans düzenlendi. İlahiyatçı Yazar Abdullah Büyük Hocaefendinin konuşmacı olarak katıldığı konferansa katılım yoğundu.
Sivas İl Müftüsü Recep Şükrü Balkan'ın da hazır bulunduğu konferansta İlahiyatçı Yazar Abdullah Büyük, İmam Hatipliğin misyon ve vizyonunu anlatarak, İmamlık mesleğinin Peygamberlik mesleği olduğuna dikkat çekti.
İmam Hatiplerin günümüz şartlarında halka nasıl hizmet vermesi gerektiğine de değinen Abdullah Büyük, şöyle konuştu:
"Peygamber Efendimiz (sav) Safa Tepesine çıkarak Kureyş kabilesine seslendi “Ey insanlar! Beni nasıl bilirsiniz?" İşte bu sualin cevabı O’nun emin olduğunu ispatlamıştır.
Bizde 2015 milâdi yılında vazife başında olan İmamlar ve müezzinler olarak, bu soruyu kendi vicdanlarımıza, bazen nikahlı hanımımıza, bazen oğlumuza, bazen cemaatimize sormalıyız.
Hatun bir efendin olarak beni nasıl bilirsin?
Evladım bir baban olarak beni nasıl bilirsin?
Kişilik testini sümen altına almak hiçbir şey getirmemiştir. Açık, net ve berrak bir fikre sahibiz, açık berrak ve net kul özelliğimizi kamuoyunun bilmesi lazım.
Din görevlilerinin örnek insan olduğunu unutmaması gerekir, başka canlı örnek yok ki, eğer bizde kendimizi devre dışı tutarsak peki bu toplum kimi örnek alacak?
Örnek kişiler olduğumuzu din görevlilerimiz unutmamalıdır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor;
"Allah (cc) ara vermeden din konusunda fidan insanlar yetiştirir. Yetiştirmiş olduğu fidan insanları, tâati, yeteneği, kabiliyeti nispetinde kendi dininde hizmet için kullanır, istihdam eder."
(Ahmed ibn-i Hanbel’in el Müsned)
Bilgi insanı iktidara taşır, bilgi insanı minbere taşır, bilgi insanı kürsüye taşır, bilgi insanı âdil bir kocalığa taşır, bilgi yoksa iktidar olamayız. Din görevlilerimiz öncelikle bilgili olmalıdır.
Yüce Allah’ın (cc) lütfetmiş olduğu kalbimiz güç adresimizdir, kuvvet orada.
Yüce Allah (cc) Müminin kuvvetini kalbine ilkâ etmiştir.
Yarım hurma yiyerek, bir hurma yiyerek Bedir savaşına, Uhud savaşına katılan o mücahitler, kılıç sallarken yorulmadılar. Niçin?
Onların kuvvetleri kalbinde idi de ondan.
Eğer bedende bir kuvvet olsaydı hepsinin dökülmesi gerekiyordu. Hepsi bir cihangir olarak 13 yıllık Mekke - Medine hayatında onurlu mücadelesini şerefli kulluklarını güzel yaptılar. Onun için kalplerinde ki kuvveti yenecek başka bir kuvvet yoktu yeryüzünde.
Bu ülke kirletilmiştir, sanatı kirletilmiş, türküsü kirletilmiş, sosyal hayatı kirletilmiş, hukuku kirletilmiş, iktisâdi kirletilmiş...
Bu kirletilmiş ülkenin bünyesinde 3 cemiyet ortaya çıkmış.
Halbuki Kuran'da 2 tane cemiyet var;
İslâm cemiyeti,
Cahiliye cemiyeti
Bizim ülkemizde ise ortadan başka bir cemiyet daha çıkmış. Biz ona "karma cemiyet" diyoruz.
Bunların mantığını kısaca, Hacca gidelim zemzem içelim, Türkiye’ye gidelim rakı içelim şeklinde ifade edebiliri. İşte bu cemiyet ile başa çıkmak zorunda din görevlilerimiz.
Birinci katta seher vaktinde namaza kalkmış bir aile, üst katta akşam içki içmekten uyuşmuş bir aile...
İmamlarımızın, vaizlerimizin üzerinde duracağı cemiyette işte bu karma cemiyettir.
Cahiliye cemiyetini yola getirmek için vereceğiniz enerji ile karma cemiyetine vereceğiniz enerji çok farklıdır.
Onun için bizim vazifemiz 24 saat devam eder.
Uykumuz ve rüyamız dahil hizmetlerimizle bağlantılıdır.
İmam olan bir mümin gece rüyasında kendisine uymuş bir cemaatinin tâdil-i erkansız namaz kıldığını görebiliyorsa veya gece rüyasında ellerini kaldırmış gözyaşları içinde dua eden cemaatini görebiliyorsa, bu camisini, mihrabını, minberini sahiplenmiş olan bir imamdır.
Sabah daha ilk camiye geldiğinde, "Ya Rabbi buraya gelecek olan cemaatimi huşu içinde tâdili erkana riayet ederek namaz kılmalarını nasip eyle" diye dua ederek kapıyı açarsan, beş vakit camiine gelen cemaatine gıyabında dua edersen, işte o zaman gerçek anlamda din görevlisi olursun.
Vazifelerimiz bölümünde en önemli konulardan biri de Cihattır.
Meşhur müfessir İbn-i Kesîr den gelen rivayete göre Cihat İslam ile insan arasına girmiş olan engelleri kaldırma faaliyetidir.
İslam ile insan arasına flört girmiş, flörtü kaldır nikahı koy.
İslam ile insan arasına faiz girmiş, faizi kaldır helal kazancı koy.
Allah Rasulü Mekke döneminin insanını inşa ederken, 1) Akidelerini düzelttiği sağlam bir iman, 2) Güzel örnek, 3)Cihat ruhu verdi.
Münafıklığın başına inecek en büyük sopa Cihat’tır.
Plansız programsız hedefsiz olan hâk, planlı programlı hedefli çalışan batılın önünde yıkılmaya mahkumdur.
1948 yılında ki Filistin toprakları ile 66 yıl sonra ki Filistin topraklarına bir bakın!
İsrail kahrolsun! İsrail kahrolsun!
kahrolmuyor işte. Slogan sözlerle olmuyor işte!
Koşacaksın terleyeceksin, yattığın yerden olmuyor.
Cemaatinden bir kişi var. Bu zatın içkisi var, kumarı var ama çok cömert.
Ha işte o frekanstan girmek lazım. Eksiklerini değil pozitif yönlerini ele alarak o frekansı yakalayıp bunun üzerinden ilgilenmek gerek.
Yahudiler,
1)Yahudiler ilme önem verdiler, ahreti terk ettiler.
2) Dini terk ettiler, azaltma cihetine gittiler.
3) İnsanın dışına önem verip, içini boşalttılar.
4)Ve gönderilen Peygamberi aşağıladılar, öldürdüler.
Bu dört sebep Yahudilerin tarihi misyonunu bitirmelerine neden oldu.
Hıristiyanlar,
1) Ameli öne koydular, ancak bilgiyi ilmi terk ettiler.
2) Dinde ifrâk (fazlalık) yapmaya çalıştılar, hem de Allah rızası için yaptılar.
3) İnsanın içine önem verip dışını ihmal ettiler.
4) Ve gönderilen Peygamberleri insan üstü varlık olarak gördüler.
Yüce Allah (cc) onları da tarih sahnesinden kovdu.
Ondan sonra da Ümmet-ül vasatayı, orta ümmeti, yarattı.
Bizden sonra ümmet gelmeyecek, son ümmet biziz.
Sizler son ümmetin İmamları, müezzinlerisiniz, vaizlerisiniz. Görevinizi bu bilinçle yapmalısınız."
İlahiyatçı Yazar Abdullah Büyük ayrıca Sivas'ta İmam Hatipliler Derneğinde de dernek mensuplarına hitap etti ve Paşa Camii'nde bir de vaaz verdi.