Biraz gecikmiş bir konu olsa da, önümüzdeki günlerde Hollanda gündemini işgal edeceğinden emin olduğum bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bir şarlatanın hazırladığı ve önümüzdeki aylarda yayınlamayı düşündüğü bir film yüzünden Hollanda kaynıyor. Başta Hollanda başbakanı Jan Peter Balkende olmak üzere, işişleri bakanı Guusje ter Horst  ve diğer yetkililer tam bir telaş içindeler, tabir caizse. Sözkonusu filmin yayınlanıp yayınlanmamasını ilk önce Den Haag’ta, parlamento’da görüstüler, tartıştılar. Sonra medya ve diğer kurum ve kuruluşlar da tartışmanın içine girdi. Gün geçtikce hava ısındı. Filmin içinde tam manasıyla neyin işleneçeği ele alınanacağı kesin bilinmemekle birlikte, konusunun müslümanlar, Kur’an ve Peygameber olacağı belli. Zira filmi yapan şarlatan milletvekili böyle söylüyor. Bu adam parlamentodan, fikir özgürlüğü vardır diye Kur’anın camilerde, okullarda ve diğer toplumsal alanlarda yasaklanmasını söylüyor. Dolayısiyle filmin konusu da yine aynı saçmalıklar olacak.

Tüm Hollanda panik içinde. Adeta kaynıyor. Bakın başbakan Balkenende ne diyor "Filmin yasaklanması çare değil. Ülkede fikir ve düşünce özgürlüğü var. Ancak aynı ülkede saygı, hoşgörü ve anlayış geleneği de var. Bu herkez için geçerli. Filmi yapan için de. Yayınlamadan önce çok iyi düşünmeli.  Hükümet 2006 yılında Danimarka’da olanların Hollanda’da olmasından endişe duyuyor”.  Hükümet’te bir çıkmazın, çaresizliğin içinde. Ne yapacağını bilememekte. Bir tarafta düşünce özgürlüğü diğer tarafta toplumun içinde kargaşa meydana getirmek ve huruzu bozmak!

Peki filmin yayınlanmasıyla Hollanda’da neler olacak?

Filmin yayınlanmasıyla, Hollanda’da müslüman ve islam karşıtlığı ayyuka çıkacak. Elbette bu film müslümanlar için ne ilk ne de son kışkırtma olacak. Toplumun, daha doğrusu Hollanda müslüman topluluğunun önemli bir bölümü olaya sağ duyu ile yaklaşacak. Bir başka bölümü de farklı yaklaşacak. Ancak bu filmin gösteriminden sonra, bir kısım gençlerin tahriklere kapılmayacağı anlamına gelmez. Sanal alemde yaşanan tartışmalarda gençler şu cümleleri kullanıyorlar: ‘müslümanlara saldırı var, ben de geri saldırmaya hazırım’. Sadece bununla kalmıyor elbette tartışmalar. Tehditler, karşılıklı hakaretler, suçlamalar almış başını gidiyor.  İşte buradan hareket eden içişleri bakanı Guusje ter Horst belediye başkanlarına çıkarmış olduğu bir yazıyla, olası tahriklerin önüne geçmeyi hedefliyor.

Hakikaten bir çok belediye başkanı şehirlerindeki camileri ziyaret ederek ve müslümanların kanaat önderlerini davet ederek olası tahriklerde müslümanların aklı selim davranmalarını salık veriyorlar. Amsterdam belediye başkanı Job Cohen her gün bir cami’yi ziyaret ederek müslümanlara sıçak temas kurmakta. Cohen yayınlacak film karşısında müslümanların tebkilerini hukuk yoluyla vermelerini öneriyor.

Sadece belediye başkanları mı? Hayır bu defa aklı selim Hollandalı bir kesim de müslümanların yanında yer alıyor. Artık müslümanlara yapılanların fazla olduğunu düşünen Hollanalıların sayısı artıyor. Bu güzel bir gelişme. Ortak hareket etme adına, haksızlığa karşı koyma adına güzel bir gelişme. Hatta yayınlanacak filme karşı filmle cevap verme hazırlıkları bile var. Bazı Hollandalılar şarlatan milletvekilinin filmini ciddiye almamayı salık verirlerken, eğer cevap verilecekse hümor’un hakim olduğu bir filmle cevap verilmeli diyorlar.

Peki! bizimkiler ne yapmalı bütün bu olan olaylar karşısında?

Bana göre yapılacak en güzel iş, yayınlanacak filmden dolayı müslümanlara haksızlık yapıldığına inanan ve ortaya çıkan tüm Hollandalı kurum ve kuruluşları, yazarları, siyasetcileriyle birlikte hareket ederek Hollanda’daki olumsuz havayı bertaraf etmek için çalışmaktır. Korku’nun her geçen gün hakimiyetini arttırdığı Hollanda’da farkılıklara rağmen birlikteliklerin sergilenmesidir yapılacak iş. Daha çok işbirliği, daha çok birlikte çalışma, daha çok diyalog ve ortak proje. Dikkat etmek gerek. Kızan, sinirlenen ve hiddetlenen her zaman kaybetmeye mahkumdur. Soğukkanlılık, sakinlik ve olgunluk bir erdemliliktir. Hollanda Türkleri bugün bu özelliklerini ortaya koymalıdırlar.