Hz. Muhammed cemaate twitter emri verdi mi?

Hz. Muhammed cemaate twitter emri verdi mi?

İnternethaber yazarı Süleyman Özışık, Gülen'in ikinci ses kaydının internete düşmesinden sonra, 'Hz. Muhammed cemaate twitter emri verdi mi?' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Özışık yazsınıda adeta Fethullah Gülen ve Cemaati'ni "Suriye için de, Filistin için de tweetler atın demedi mi sorularıyla samimiyetlerini sınadı.

İşte Süleyman Özışık'ın ses getiren yazısı;

Yoğun gündemin arasında kaynayıp gitti o sözler. Oysa toplumun tüm kesimlerine çok, ama çok önemli mesajlar veriyordu Bülent Arınç'ın sözleri...

"Başbakan'ın ciğeri yanıyor. Onun gördüklerini, onun bildiklerini siz bilseniz, çok daha fazlasını söylerdiniz" diyordu.

Her zaman söylerim, burada tekrar etmekte yarar görüyorum. "Siyaset bizim gördüklerimizden değil, görmediklerimizden ibarettir" aslında. Her birimiz, bilmemiz için bize sunulan küçük bilgi kırıntıları üzerinden yorum yapıyoruz.

Oysa ki devlet, elde ettiği istihbaratlar, gelen ihbarlar, eldeki resmi belgeler üzerinden hareket eder. Bu bilgilerin milyonda biri toplumla paylaşılır. Mesela 2012 yılında sadece İstanbul'da 13 canlı bomba yakalanmış ve kargaşa ve paniğe neden olmaması için bu bilgiler kamuoyu ile hiç paylaşılmamıştı.

Bunun gibi yüzlerce örneği sıralayabilirim...

Dershaneler üzerinden başlayan kavga da işte böyle bir şeydi. 2008 yılında başlayan kavga uzun süre gizli tutuldu. Cemaat kanadı "Belki geri adım atılır" umuduyla gizli ikna yöntemlerini tercih etti. Biz bundan hiç haberdar olmadık, çünkü olmamız istenmedi.

Dershanelerin kapanması sürecinde geri adım atılmayacağı, sadece biraz daha zaman tanındığı netleşince, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması için düğmeye basıldı. Daha sonra Erdoğan'ın evine ve ofisine böcek diye tabir ettiğimiz dinleme cihazı konulduğu ortaya çıktı. O dinleme cihazını yerleştiren kişi, Erdoğan'ın koruma ekibindeydi ve cemaate yakınlığı biliniyordu.

Duyulan güven o derece büyüktü anlayacağınız.

Oysa o zamana kadar çevresindeki herkes Erdoğan'ı cemaat konusunda uyarıyordu.

Erdoğan'ın cevabı hep aynıydı: "Bugüne kadar ülkesi için her türlü zulme katlanan inançlı insanlardan, alnı secdeye giden bir cemaatten bu ülkeye de, bize de zarar gelmez. Beni bu konuda etkilemeye çalışmanız boşuna çaba"

Önceki iktidarlar tarafından birer vebalı gibi dışlanan cemaatlere mensup kişilerin de devletin kurumlarında görev yapma hakkı olduğuna inanan ve kadrolaşmaya göz yuman Erdoğan, ilk kez o zaman tehlikenin farkına vardı.

Düğmeye basıldı ve bizim halen bilmediğimiz bilgi ve belgelere ulaşılınca harekete geçildi. Biz meseleyi sadece dershanelerin kapatılması meselesi olarak duyduk.

Şunu kabul etmemiz gerekiyor ki hiçbir siyasi iktidar, kendi tabanını da oluşturan bir camiaya karşı, hem de seçimlere 4 ay kala operasyon başlatmaz. Erdoğan istese, bu herkesi rahatsız eden durumu önümüzdeki kritik seçimlerden sonraya bırakabilirdi.

Seçimi kaybetme pahasına, 17 Aralık ve benzeri operasyonların yapılacağını bile bile bu yapıyı çökertme kararı alması, aslında hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir durum.

Dedim ya...

Elimizdeki küçük bilgi kırıntıları üzerinden yorum yapıyorduk bir süre öncesine kadar. Artık biraz daha fazlasını biliyoruz yayınlanan ses kayıtları sayesinde...

Önce Fethullah Gülen'in ananas içerikli birinci kaseti yayınlandı. Gezi'yi başlatan hükümet karşıtı işadamlarına çeşitli ihale jestleri yapılması, bunun karşılığında sponsorluklar alınması ve yazarların yazılarına sansür uygulanması gibi şeyler bizzat birinci ağızdan duyuldu.

Şimdi ise ikinci kaset yayında...

Dün dikkat ettim de...

Yıllardır yapılan yasadışı dinlemelere ilişkin tek kelime etmeyen... Erdoğan'ın evinde ve ofisinde bulunan dinleme cihazları ile ilgili üç maymunu oynayan... "Ahan da Bilal'in adının geçtiği konuşma kaydı" diyerek illegal ses kayıtlarını aralarında paylaşan... Numan Kurtulmuş ve Rasim Ozan Kütahyalı'ya ait olmayan sahte seks kasetlerinin onlara aitmiş gibi yayılması için sosyal medyada seferber olan cemaate mensup arkadaşlar, hep bir ağızdan bu dinlemelerin yasal olmadığını haykırıyordu.

Bazıları kaset işinde uzmanlaşmış olacak ki, "Bu montaj ben anlarım" diyerek hemen teşhisi yapıştırıyordu. Bazıları ise, Kahpe Bizans filminde böğrüne kılıç sokulan Mehmet Ali Erbil'in "Acımadı ki, acımadı ki" repliğinden feyz almış olacak ki "Bunlarda yasa dışı konuşma yok ki" demekle meşguldü...

Doğru!

Ses kaydında yasal olmayan bir konuşma yok!

Mustafa Koç'un gönderilen hediye tesbihle "darbe, darbe, darbe" diyerek zikre dalması istenmediyse sıkıntı yok...

İdris Bal'ın Gezi olayları sırasında mensubu olduğu hükümeti yaylım ateşine tutması için ayartılması da, "Ona yeni vekillerin de dahil edilmesi için çalışmalar yapın" talimatı verilmesi tamamen yasal!

"Zafer Çağlayan'ı boş bırakmayın. Büyük ağaya yakın durmasını engelleyin" denmesi de yasal. Ali Sabancı'nın, "Bu hükümete biri dur demeli" sözünden keyif almanın da suç teşkil eden bir yanı yok!

Yeni parti kurulması çalışmalarıyla ilgili Pensilvanya'dan izin almaya gidenlerin seyahati yasal, "Erdoğan gidecek, PKK geri gelecek" diye sevinçten çıldırmak yasal, "Nisan ayından sonra milletvekillerini biz seçeceğiz" demek yasal. Hatta, "Ergenekon'da olduğu gibi hükümeti zamanla yıkacağız" demek de yasal!..

Biliyorum, biliyorum!

Bu sözleri söyleyen Süleyman Hamit Müftigil sizden biri değil, tanımıyorsunuz!

Hadi bir hükümeti yasal olmayan yollardan devirmeye çalışmak yasal diyelim! Hadi yapılanlara yeni bir siyasi oluşum için yapılan lobi çalışması adı verelim.

Peki günah?

Müslümanın bu tür kumpaslar içinde olması günah değil mi? Ülkeyi yangın yerine çevirenlerle saf tutup devletin ve milletin kasasından milyar dolarların uçup gitmesine neden olmak hiç mi günah değil?

Parayı pulu bir kenara bırakalım.

"Rüyada gördük. Peygamber Efendimiz hükümet karşıtı atılan twitlerin sayısını iki katına çıkarın" yalanıyla Allah'ın elçisine iftira atmak da mı günah değil?

Kurban olduğum Peygamber bir kez olsun, "Sizin güneydeki dostunuz İsrail değil" demedi mi? "Bir kez de Filistin için, Suriye için, Mısır için, Arakan için, dünya üzerinde zulme maruz kalan mazlum din kardeşleriniz için twit atın" demedi de, bir tek hükümeti yıkmak için mi twit önerisinde bulundu?

"Tuzaktan, fitneden, fesattan, iftiradan ve ülkenizi yangın yerine çevirmekten uzak durun" demedi de, "Bol bol twit atın" dedi öyle mi?

Sadece twitter için mi söyledi?

Mesela Facebook da çok yoğun kullanılıyor. Orayla ilgili sinyal gelmedi mi halen? İş dünyası Linkedin kullanıyor ve orası da bayağı etkili bir mecra. Orası için de mi mesaj yok?

Demek ki buralardaki kadrolaşma veya paralel geçiş zamanla sağlanacak.

"Hükümetle savaşta bundan böyle hiçbir meşru sınır tanımayız" demiştiniz. Anlaşılan o ki bu tuhaf rüyalar, gülünç açıklamalar konusunda da bir hududunuz olmayacak.

Oldu olacak 'ananas'ı 'Hacerül Esved' yerine koyun, "twit atma işinde sahabeler de bize yardım ediyor" deyin, tam olsun!