Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
İbadetlerin güzellik boyutu
İslam’da ibadetlerden amaç, ahlaki iyiyi gerçekleştirmektir. Ahlak, en az iki kişi arasında meydana gelen davranışlardır. Esas olan bu davranışların güzel olmasıdır. Bunun yolu ibadetlerde şekil ve mana bütünlüğünü birlikte sağlamaktan geçer. Kur’an-ı Kerim’de kurbanla ilgili bir ayette bu bütünlüğün önemine şöyle işaret edilmiştir: “Onların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşır. . Fakat ona sadece sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.” (22/Hac, 37).
Ahlaki anlamda asıl güzel olan ibadetlerde, gösteriş değil, salt Allah’ı razı etme temeline bağlı ihlâs güzelliğinin bulunmasıdır. Nitekim Hz. Peygamber (a.s)’dan gelen bir rivayette de: “Nice oruç tutanlar vardır ki, onların oruçtan payları sadece aç ve susuz kalmalarıdır” (İbn Mâce, “Sıyam” 21) buyrulmakla bu gerçeğe işaret edilmiştir.
Bu sebeple ibadetlerde hasbilik olan estetik incelik göz ardı edilmemelidir. Örneğin oruç, bir ibadet disiplininin adı olarak, insanı kötü, sevimsiz işler yapmaktan alıkoyan, insanın hayatını düzenleyen, derleyen, dağınıklıkları yok eden bir özellik taşır. Bunu Hz. Peygamber (a.s) telaffuz bakımından kısa ama anlam bakımından çok derin ve geniş bir ifade biçimiyle: “Oruç, kalkandır” (Müslim, “Savm” 163) şeklinde tanımlamışlardır. İşte oruç da mecâzî anlamda, belirli saatlerde insanı yeme-içme ve nefsanî arzulardan uzaklaştırdığı için, kalkanın fonksiyonuna benzetilmiştir. Nasıl ki bir savaş âleti olan okun, bir kimseye isâbet etmesine kalkan engel olursa, günahların meydana gelmesine oruç da engel olduğundan dolayı, o kimsenin cehenneme girmesine mani olur. Kötülüklere zemin hazırlayacak istekleri frenler. Yine Resul-i Ekrem’in ifadesiyle, ‘herhangi bir kimse kendisiyle kavga etmek isterse, ona, “ben oruçluyum” demek suretiyle davranış güzelliğini elde eder. Bu tavır insanın nefsini kontrol altına almasıdır. İnsan, nefsini, içgüdülerini ve öfkesini oruçla kontrol altına alırsa, iradesi güçlenir, ruhu saflaşır, şahsiyeti gelişir. Kişi orucu âdab ve erkânına uygun bir şekilde ne kadar güzel tutarsa, oruç da kişiyi kötülük işlemeye karşı o kadar güzel tutar.
Aynı hassasiyet, zekât ve sadaka gibi yardımlaşma faaliyetlerinde de gözetilmelidir. Özellikle yapılan hayır işlerinde, güzelliği giderici, gösteriş ve başa kakmak türünden olan kötü davranışlardan uzak durulmalıdır. Şu ayette açıkça bu hususlara dikkatlerimiz çekilir: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek sûretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak, pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.” (2/Bakara 264).
Yukarıdaki geçen âyet ve hadislerde görüldüğü gibi, ibadetlerde de estetik bir boyut vardır. İbadetler, bizi ahlaki alanda güzellikleri doğurtucu bir etki yapmıyorsa -ki hakkıyla yerine getirilirse yapar- yapılan iş, şekilperest dindarlıktan öte geçemez. Sanırım İmam-ı Gazali, “kaliteli Müslümanlık, salt namaz ve oruçta değil, ahlaki değerlerin temsilinde ortaya çıkar” (Gazali, İhyâ, Kahire, 1994, III, 224) derken, bu gerçeği dile getirmek istemiştir.