İçişleri Bakanı Soylu (2):
"Artık biz bu patronlardan sıyrılmak istiyoruz. Biz diyoruz ki patron bir gün Anayasa Mahkemesi olmamalıdır, patron bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF olmamalıdır, patron bir gün o liderlerimize, sevdiğimiz insanlara, millete boyalı basınında
AYDIN (AA) - İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Artık biz bu patronlardan sıyrılmak istiyoruz. Biz diyoruz ki patron bir gün Anayasa Mahkemesi olmamalıdır, patron bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF olmamalıdır, patron bir gün o liderlerimize, sevdiğimiz insanlara, millete boyalı basınından hakaret eden medya patronları olmamalıdır. Patron uluslararası sermaye ile iş tutan, kol kola olan ve bu milleti küçümseyenler olmamalarıdır. Patron millet olmalıdır." dedi.
Soylu, Nazilli Sanayi Sitesi sosyal tesislerinde sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarlarla bir araya geldi.
Burada konuşan Soylu, Adnan Menderes'in 1946'da milleti öncelemeyen tek parti anlayışına arkadaşlarıyla ciddi bir itiraz ortaya koyduğunu belirterek, "Bugün bizim yaptığımız şeyi belki ilk defa onlar yapmıştır. Millete kulak vermiştir, millet ona Ezan-ı Muhammedi demiştir, yerine getirmiştir. Millet ona 'tarım yapacağız, daha çok su' demiştir, 1 tane yapılması planlandığı halde o 21 baraj yapmıştır. Millet 'yol, elektrik' demiştir, yapmıştır. Millet artık ona 'biz artık insan yerine konulmak istiyoruz, bizi Ankara Tandoğan Meydanı'na sokmuyorlar, bu işi hallet' demiştir, halletmiştir. Menderes, o şalvarlıların, poturluların, köylülerin, valinin karşısına çıkıp hesap sorabilecek özgürlük halini milletiyle birlikte ortaya koymuştur." dedi.
Milletin de dediğini yapan Menderes'i çok sevdiğini belirten Soylu, birilerinin 1950 seçimlerinde sadece iktidarı değil muktedirliği de kaybettiğini anlayınca 27 Mayıs 1960'da hain bir darbeyle milletin saadet dönemini sona erdirdiğini, darbelerin devamının geldiğini ifade etti.
Bakan Soylu, şöyle konuştu:
"1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve benim aslında bir darbe olarak gördüğüm 367, Gezi olayları ve en nihayetinde 15 Temmuz. Ortak özelliği görmenizi isterim. Bunların her biri vatandaşa kulak veren, onu önceleyen, ona akıl soran, onunla dertleşen, onunla hasbihal eden, ondan kendisine yol yordam göstermesini isteyen ve iktidarı millete veren bir siyaset anlayışına karşı yapılmıştır. Bunların her biri siyaset zeminini kendisinden sonra gelecek darbe için hazırlamış ve kurumsallaştırmıştır. 1971 bunu muhtıra ile yapmıştır. 1980 ihtilali bunu 82 anayasasını hayatımıza kazıyarak, 28 Şubat bir bildiriyle, 27 Nisan da e-muhtıra ile yapmaya çalışmıştır. Aynı teşebbüs Gezi olaylarında, 17-25 Aralık darbesinde, 6-7 Ekim olaylarında ve nihayetinde 15 Temmuz'da tekrarlanmıştır."
15 Temmuz'da TRT'de okunan bildirinin sonunda "yeni bir anayasa" ifadesinin bulunduğunu hatırlatan Soylu, şöyle devam etti:
"Bu zihniyet demektedir ki 'ey bu ülkenin insanları, ey poturlular, ey şalvarlılar, kasketliler, dün sizi düşük diye, kuyruk diye tarif ettiklerim. Dün sizi irticacı diye tarif ettiklerim, Alevi ve Sünni, Türk-Kürt, dindar-laik diye ayırdıklarım, siz hiçbir zaman bu ülkeyi kendi değerlerinizle demokratik anlayışınızla, kurallarınızla idare edemez, siz anayasa, siyaset yapamazsınız, bu milletin hakimi de efendisi de biziz kuralları biz koyarız.' Mesaj bu kadar açık, nettir."
Türkiye'nin 1960'lardan bu yana darbelerle, 'istemezükçülerle', paranoyalarla mücadele halinde olduğunu kaydeden Soylu, her 10 yılda bir darbe ile karşılaşan Türkiye'nin 20-30 yıl geriye gittiğini ancak küresel rekabetin de kimseyi beklemediğini söyledi.
Türkiye'nin 16 Nisan'da hep birlikte karar vereceğini, ülkenin çok sıkıntılardan geçtiğini ifade eden Soylu, şöyle devam etti:
"Yıllardan beri bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. 'Siz haddinizi bilin' diye sürekli ayar vermeye çalışıyorlar. Bir gün anarşizmle, bir gün terörizmle, bir gün enflasyonizmle, bir gün medya üzerinden sevdiğimiz seçtiğimiz insanlara itibar ettiğimiz insanlara ayar vererek. Bizi borçlandırıyorlar, faiz batağına koyuyorlar, IMF'ye muhtaç ediyorlar. Bizi uluslararası sermayelerle, uluslararası kuruluşlarla ve güçlerle terbiye etmeye çalışıyorlar. Biz onlara anlatmaya çalışıyoruz, bu toprakların sahibi biziz diye. Biz onlara anlatmaya çalışıyoruz, bu ülkede Çanakkale harbini, İstiklal mücadelesini bizim evlatlarımız verdi. Bu ülkenin sahibi millettir, onu millet kurtardı, özgürlüğüne, hürriyetime millet kavuşturdu diyoruz. Ama nafile. Ellerine geçirdikleri güçlerle birlikte bunu hiç kaale almıyorlar. Patronlarımızı değiştiriyorlar. Çünkü 1960'da yazdıkları anayasa ile beraber patronlarımızı değiştirme liyakatını ve patronlarımızı değiştirme ehliyetini elde ettiler. Kuralları onlar yazdılar. Sen istediğin kadar oy ver, 'Senin 50 gramlık verdiğin oy pusulasını hiçbir şeye saymıyorum' dediler. Gün geldi rahmetli Menderes'e aynısını yaptılar, gün geldi Allah nurlar içinde yatırsın Özal'a aynısını yaptılar, Demirel'e eşinin üzerinden aynısını yapmaya çalıştılar, Erbakan'a, Türkeş'e aynısını yaptılar."
-"Artık patronlardan sıyrılmak istiyoruz"
Bakan Soylu, ülkeyi yönetmeye çalışanlara "ya bize tabi olursunuz ya milleti bırakırsınız" denildiğini belirterek, "Artık biz bu patronlardan sıyrılmak istiyoruz. Biz diyoruz ki patron bir gün Anayasa Mahkemesi olmamalıdır, patron bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF olmamalıdır. Patron bir gün o liderlerimize, sevdiğimiz insanlara, millete boyalı basınından hakaret eden medya patronları olmamalıdır. Patron uluslararası sermaye ile iş tutan, kol kola olan ve bu milleti küçümseyenler olmamalarıdır. Patron millet olmalıdır." ifadelerini kullandı.
Her dönemde bu anayasalarla birlikte gerek 1961, gerek 1982, gerek daha sonra olan olaylarla Türkiye'nin başka noktaya çevirmeye çalışıldığını kaydeden Soylu, 15 Temmuz akşamı kimsenin hain bir eylem başlayacağını bilemediğini, hesap edemediğini söyledi.
Bu ülkeye elbise dikmeye çalışanların, yeni bir elbise giydirmeye çalışanların kendileri gibi düşünmediğini anlatan Soylu, şöyle devam etti:
"Aynısı 6-7 Ekim olaylarından önce böyleydi. 17/25 Aralık darbesinden 1 gün önce 16 Aralık'ta böyle bir şey olacak mı diye kimse düşünmezdi. 17 Aralık sabahı kalktığımızda, 25 Aralık'ı gördüğümüzde aynı rahmetli Menderes'in başına getirilenler, ona atılan iftiralar bu milletin sevgilisi Recep Tayyip Erdoğan'ın başına da aynı şekilde, aynı anlayışla atıldı. 'Hakaret edelim, küçük düşürelim' istediler. Bu ülke kendi istikametlerinde ve kendi hedeflerinde olmasın dediler. Bunu hep beraber yaşadık. Hele Gezi olayları. Gezi olaylarından 1 gün önce Türkiye'nin tablosu bambaşkaydı. 5 ağaç yüzünden bu millet birbirine girecek diye hiç kimse düşünmedi. Böyle bir hedefimiz yoktu, beklentimiz yoktu. İddialarımız bambaşkaydı. Faiz yüzde 4'e düşmüştü. Enflasyon yukarıdan aşağı tepetakla gidiyordu. Bu ülkede IMF denilen boyunduruktan hepimiz kurtulmuştuk. Cumhurbaşkanımız bir cümle de sarf etmişti 'Artık borçlarımızı ödedik, isterseniz size 5 milyar dolar da borç verelim' diye. Bu milletin nereye geldiğini bütün dünyaya haykırıyordu. Bir taraftan Kanal İstanbul heyecanı Türkiye'yi sarmıştı, bir tarafta 81 ildeki üniversite heyecanı Türkiye'yi sarmıştı. Bölünmüş yollar, Marmaray, büyük projeler. Dünyanın en büyük havalimanını yapıyorduk. 3 bin dolarda 11 bin dolara geldik. Allahımıza şükürler olsun bugün dünyanın en büyük havalimanını yaparken tüm dünyaya ay yıldızlı bayrağımızı sallıyoruz, evet bir yapabiliriz, gerçekleştirebiliriz ve başarabiliriz diye. Ama ertesi sabah yine Türkiye'yi bambaşka bir geleceğe doğru ittiler."
Türkiye'nin etrafının 3-4 yıldır ateş çemberi olduğunu, ülkenin hep girdabın içerisine sokulmaya çalışıldığını dile getiren Soylu, "Adım atmamızı, büyümemizi, hedeflerimize ulaşmamızı engellemek için ellerinden gelen herşeyi yaptılar. Biz 2023, 2053, 2071 dedikçe hasetlendiler. 'Bu Türkiye'ye ne oluyor, daha dün 6 ay önünü göremiyordu, bugün nasıl 50-100 yıllık planlar yapıyor?'. Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın, hangi hain planı ortaya koyarsanız koyun bilin ki dünyaya haykırıyoruz, biz dünyanın ilk 10 büyük devletinden birisi olacağız."
(Sürecek)
AA
Kaynak: