Prof. Dr. Ali Akpınar
Ilımlı İslam
Ilımlı İslam ve Allah’a Din Öğretmek!
Kur’ân’a göre, Allah katında geçerli din İslam’dır. (3/19) Kur’ân’a göre, ilk insan ve peygamber Âdem’den, son peygamber Hâtem’e kadar tüm peygamberlerin insanlığa getirdiği dinin adı İslam’dır. Bu dinin koyucusu, sahibi Yüce Allah’tır. Bu nedenle bu dinde söz sahibi olan ve olacak olan da O’dur.
Kur’ân, dinin bütünüyle ve yalnızca Allah’a has kılınmasını ısrarla ister. Fitne/baskı kalmayıncaya ve din tamamen Allâh'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer baskıya son verirlerse muhakkak ki Allâh, ne yaptıklarını görmektedir. (8/39)
Allah’ın dini İslam’a bu ismi bizzat Allah vermiştir. Allâh uğrunda, O'na yaraşır biçimde cihâd edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi; babanız İbrâhim'in dinine uyun. O Allâh bu Kur'â’ndan önceki Kitaplarda da, bu Kur'ân’da da size "müslümanlar" adını verdi ki, Rasül size şâhid olsun, siz de insanlara şâhid olasınız. Haydi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın; sâhibiniz O'dur. Ne güzel sâhip ve ne güzel yardımcıdır O! (22/78)
Allah’ın dinini en iyi tanımlayan ve içini en güzel ve mükemmel şekilde dolduran Allah’tır. O’nun peygamberi de bu dini yorumlayarak onun nasıl yaşanacağını göstermiştir. Artık bundan sonra, Allâh ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (33/36)
İnsanlar ya Allah’ın dinine girerler ve O’nun dinini O’nun belirlediği gibi anlayıp yaşarlar; ya da bu dinin dışında kalırlar ve bunun dünya ve ahiret sonuçlarına katlanırlar. Bu konuda Kur’ân’ın çağrısı açıktır: Ey inananlar, hepiniz birlikte İslâm’/barışa girin, şeytânın adımlarını izlemeyin, çünkü o size apaçık düşmandır. (2/208)
Her söylediğinde ve eylediğinde sayısız hikmet olan Yüce Allah, söylediği ve eylediği hiçbir şeyi eksik ve noksan bırakmamıştır. Bu yüzden hiç kimsenin Allah’ın dinini, kendine göre isimlendirmesi, tanımlaması ve yorumlaması söz konusu olamaz. Bu konuda ayet ve hadislerde pek çok uyarı yer alır.
Sözgelimi Kur’ân, önceki toplumların, Allah’ın ayetlerini kendi elleriyle yazıp yorumladıklarından şikâyet eder ve aynı duruma bizim düşmememizi ister. Vay o kimselerin haline ki, Kitabı elleriyle yazıp, az bir paraya satmak için, "Bu Allâh katındandır," derler! Ellerinin yazdığından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından ötürü vay haline onların! (2/79) Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırıp tahrif ediyorlar… (2/75, 4/46, 5/13, 41)
Peygamberimiz, Kur’ân hakkında, onu yorumu ile ilgili olarak kim keyfince bir şey söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın buyurur.
Geçmişte de insanlar Allah’ın dinin kendi geliştirdikleri ideolojilerle mezcetmeye ve onlara göre yorumlamaya kalkmışlardır. Örneğin Sosyalizmin revaçta olduğu dönemlerde bazıları, İslam’ı sosyalizmle tanımlamaya kalkmış, ancak bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Zira Allah’ın dini değişmez ve kalıcı, insan kaynaklı ideolojiler ise değişken ve sonludur. Bu konuda Seyyid Kutub şunları söyler:
Hi şühesiz İslam, İslam’dır. Sosyalizm, sosyalizmdir. Demokrasi, demokrasidir… İslam, Allah’ın nizamıdır ve onun Allah’ın verdiği sıfatlardan ve unvanlardan başka sıfatları ve unvanları yoktur. Diğerleri beşer yapısı sistemlerdir, beşerin kendi tecrübelerine dayanır. İslam’ı seçmek isteyenler, bu esaslar dâhilinde onu seçsinler…(Fi Zılal, V, 183)
Allah’ın dinini kendi kafalarına göre tanımlamaya kalkanlara Kur’ân şöyle çıkışır: Dininizi Allah’a siz mi öğretiyorsunuz? (49/16) Allah’a din öğretmeye kalkmayın ey insanlar. Allah’ın dinini isimlendirme ve tanımlama yetkisini Allah’tan almaya yeltenmeyin.
Sonuç olarak diyoruz ki, İslam Allah’ın dinidir, ona bu ismi bizzat Allah vermiştir. Onu tanımak isteyenler, kendi arzularına değil; onun iki temel kaynağı olan Kur’ân ve Sünnete başvurmalıdırlar. Onu olduğu gibi kabul etmek, doğru bir şekilde anlamak ve bütünüyle yaşamak ise onu kabul edenlerin boynunun borcudur. Kimse Allah’tan daha bilgili, daha merhametli olamaz.