M. Faik Özdengül
İnan bana!
Gece neden var?
Nasıl oluyor da gündüzleyin bir kandil gibi parlayan ve ısıtan güneş kaybolup bize işte gece dedirtiyor?
Neyi saklıyor gece?
Ve neden saklanıyor güneş, gecede?
Güneş kaybolmuyor, başka bir yerde başka insanları ısıtıyor aslında.
Güneş tek. Isınanlar çok.
Aydınlanmaya ve ısınmaya ihtiyacı olanlar aslında ilgileniyor geceyle ve gündüzle.
Güneşin ne ilgisi var geceyle. Onun olduğu her yer gündüz. Güneşin gecesi olur mu?
Gece güneşsiz kalanlara karanlık.
Sebepler âlemi bu. Olan biten her şey bir sebebe bağlı.
Sebeplere bağlı olmalı ki hayat sürdürülebilir görünsün. Sebeplerin ötesini fark edebildiğin zamansa düşer gözünden ve ölüm erkenden gelir.
Güneş bir sebepten gelir ve gider. Bir sebeple yörüngesinde deveran eder. Gittiği ve görünmez olduğu zaman da yerine ona benzer ancak daha az aydınlatan başka birisi gelir. Yine de hiç yoktan iyidir. Ay demişler ona da. O da yapamaz güneşsiz. O da bir yüzüyle dünyaya bakarken diğer yüzünü ayıramaz güneşten. O da deveran eder bir yörüngede. Dünya da ve başka dünyalar da deveran eder. Hepsinin bir yüzü illa ki güneşte.
Yaşamın kendisi de döngüsel. Birileri giderken geldikleri yere, yerlerine bölük bölük yenileri gelir. Gelenler gülücüklerle karşılanırken, gidenlerse gözyaşlarıyla uğurlanır. Bu da sebeplere bağlanmıştır. Gidenlerin de gelenlerin de sebepleri vardır. Her yerde bu sebepler konuşulur. Hatta yüksek sesle ve hatta kavga bile edilir görünür sebeplerden dolayı.
Sebeplerin dışında, sebepler âleminin ötesine geçecek konuşmaları özler insanların bazıları. Özler diyorum. İki sebepten. Birisi zaten o âlemden geldiği ve bugün unuttuğu şeyi önceden yaşadığı için. Diğeri de sebep konuşmaktan bıkıp usandığı için. Artık sebepleri konuşmak çok yorucudur onlar için. Zira çaresizlik pençesi tüm sebepleri yırtıp atmıştır. Ancak çaresizliğidir ki insanları sebeplerin ötesine götüren. Bir gemi gibi. Burak gibi. Süleyman'ın rüzgarı gibi. Sebepler âleminin dışına doğru yürüye yürüye giderken birden ve bir gün çaresizliğiniz sizi alıp çıkarıverir dışarı. Tam boğulacakken dumandan, açılıveren pencere gibi. İyice acıkmışken birden önünüze serilen bir sofra gibi.
Çaresizliğin kendisiymiş meğerse çare.
Duyar mı nefsin kulağı bu cümleyi? Sanmam.
Bahar gelince ve rüzgâr esip yağmurlar ıslatınca her şeyi, kurumuş ağaçlara neylesin?
Ey insan zaten çaresizsin. Yeni doğmuş bebek gibi. Anan süt versin diye dökeceğin bir kaç damla gözyaşın var. Hepsi bu.
Gece boyu işin bu olsun.
Yarasalıktan kurtulup güneşi görünce geceye değecek.
İnan bana değecek.