İnfak lütuf değil haktır!
İnfak, verilmesi kişinin kendi keyfine bırakılmış bir lütuf değil, Allah’ın fakirlere verilmesini “hak” olarak emrettiği bir paydır. “Ve onların mallarında belirli bir hak vardır Yoksul ve mahrum olanlar için” ayeti bu
İ. Adem TUTAL
“Karşılığını yalnız Allah’tan umarak, servet ve imkanları ihtiyaç sahipleri için sarf etmek ” anlamına gelen infak; zekat, sadaka ve tüm hayırların genel adıdır.
Topluma baktığımızda, genellikle namaz ve oruç ibadetlerinin ifa edildiğini, infakın ise yeterince önemsenmediğini görüyoruz. Oysa infak, namaz kadar önemle üzerinde durulan bir ibadettir ve kuranda 27 ayette, “namazı kılın, zekatı verin” şeklinde, namaz ile yan yana emredilmiştir.
İnfak, kişinin kendi keyfine bırakılmış bir lütuf değil, Allah’ın fakirlere verilmesini “hak” olarak emrettiği zorunlu bir paydır: “Ve onların mallarında yoksul ve mahrumlar için belirli bir hak vardır ”(Mearic, 24-25) .
Bu böyledir, çünkü İslam inancında servet kişinin sadece kendi çabasının ürünü değildir. Allah O’na sağlık, akıl,ticari yetenek,fırsat ve imkan vermeseydi;gökten yağmur indirmese, yerden bereket çıkarmasaydı bu malı kendisi asla biriktiremezdi.Her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah O’na verdiği için O’da ihtiyaç sahiplerine vermek zorundadır.
İnfak’tan kaçınmak Kuran’da cehennemlik bir günah olarak nitelenir “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik yoksulu doyurmuyorduk” (Müddessir, 42- 44), “(Allah) 'Onu tutuklayın, hemen bağlayın, Sonra çılgın alevlerin içine atın, daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin. Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu, yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı”(Hakka, 30-34)
Kuran, sevilip değer verilen şeyleri Allah rızası için harcamadıkça hakiki mümin olunamayacağını söyler “Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz.” (Ali İmran 92) Bu ayet inince Ebu Talha çok sevdiği ‘Birha’ bahçesini, ‘Zeyd Bin Harise ise ‘Seyl’ adındaki kıymetli atını infak etmiştir.
Normal hallerde İnfakta kural; kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, bütçesine göre devamlı olarak imkan ve serveti sarf etmektir “Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan arta kalanı” (Bakara 219) Geniş imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiç bir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz.”(Talak 7) “Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları) ikisi arasında orta bir yolda bulunurlar. (Furkan 67) ‘O, sizin mallarınızı tamamen sarf etmenizi istemez’ (Muhammed 36)
Ancak savaş, kıtlık ve yaygın fakirlik gibi kritik durumlarda herkesin sürekli elindeki tüm imkanları diğer insanlarla paylaşması emredilmiştir. Tebuk savaşı için Abdurrahman Bin Avf 8000 ve Ebu Bekir 4000 dirhem olan tüm servetini vermişler, “aileniz için ne bıraktınız” diye soran Hz. Peygambere; “Allah ve resulünü bıraktık” demişlerdir. Muhammed Hamidullah’ın verdiği bilgiye göre ise Hz. Peygamber Mekkeli 186 aileyi Medine’li 186 aile ile servet ve kazancı bölüşme esasına göre kardeş yapmıştır.(İslam Peygamberi-1, s 181)
Bir insan elindeki tüm serveti Allah yolunda harcasa israf etmiş sayılır mı? İsraf; İbni Abbas ve İbni Mesud’un belirttiği gibi serveti doğru olmayan yerlere harcamadır. Mücahit “Bir insan tüm malını Allah yolunda harcasa israf yapmış olmaz. Bir avuç dahi yanlış yere harcasa saçıp savurmuş olur” demiştir. (Fi Zilal-7, s 32)