Mustafa Yiğit
İnsansız kaldırımlar…
Şehrin en kalabalık caddelerinden birinde evim. Mağazaların, işletmelerin, bankaları, cafelerin olduğu şehrin en önemli merkezlerinden birindeyim. 10 Mart’tan önce bu sokaktan günde abartısız 10 bin kişiden fazla insan geçerdi. Şimdi mi? Birkaç insan geçiyor, o da birbirlerinden epece mesafede yürüyor… Birbirlerine yaklaştıkları an, tıpkı şu günlerde sıkça paylaşılan videolardaki gibi birbirinden hemen uzaklaşıyorlar. Öcü görmüş gibiler…
O meşhur sözü bilhakkın yaşıyoruz: Vebali gibi ne kaçıyorsun?
Kaldırımlarda artık bırakın insanları kediler, köpekler bile görünmüyor…
Necip Fazıl, Kaldırımlar şiirini şimdi yazsaydı nasıl bir halet-i ruhiyeyle yazardı bilemiyorum…
Ancak görünen bir gerçek var ki; insansız kaldırımların hiçbir anlamı yok…
Corona günlerinden en bariz görüntü bu…
Karşıdaki yaşlı amca dün olduğu gibi bugün de balkonuna çıkıp bir dal sigarasını yakıp dışarıyı seyretmeye devam ediyor. Diğer balkonda genç bir çocuk elinde cep telefonuyla konuşuyor, saatlerce. Aferim çocuğa dışarıya çıkmaktansa telefonla görüşüyor. Ancak virüse maruz kalmasa bile bu süreçte radyasyon her yerini saracak sanırım.
Ben mi ne yapıyorum? Arada yokluyorum kendimi, öksürüğüm mü arttı, ateşim mi çıktı… Kim zaman boğazım yanıyor, gıcık tutuyor, telefon rehberimdeki doktor arkadaşlara hemen mesaj gönderiyorum. Onlar artık mevzuuyu aşmış. Vakıalarla hemhal olmaktan artık pek çok şikayetin birbiriyle karıştırıldığını, bu şikayetlerle doktora gitmenin daha riskli olduğunu, evde kendini kontrolün daha doğru olduğunu söylüyorlar.
Görünen o ki, bu salgını atlatırsak, -İnşallah en az can kaybıyla atlatacağız- bundan sonraki süreçte psikologlara daha çok iş düşecek.
Gerçi bu toplum son yıllarda gerçekten çok büyük travmalar atlattı…
Milenyum’a keşke hiç girmeseydik diyesim geliyor…
Şehirlerin göbeğinde patlayan bombaları yaşadık… Neredeyse her hafta bir bombalama haberiyle sarsılıyorduk…
Terör eylemi olmayan bir gün neredeyse yoktu…Şehit haberleri geliyordu…
Daha sonra hain darbe kalkışması…
İnşallah 2020’ye iyi gireriz demiştik…
Depremle sarsıldık…
Depremin üzerine çığ düştü…
Bu kadar felaketten sonra toplumun can sağlığının yanı sıra akıl sağlığı da artık çok önemli hale geldi…
Çünkü şimdi görünmeyen bir düşmanla mücadele etmek durumundayız…
Temas ettiğimiz kişi ya da nesnede o küçük hain yapışmış, beni mi bekliyor diye düşünmekten edemiyor insanlar…
Evde kalsak da bu fikirleri üzerimizden atamazsak virüs travmasının yerini kaygı travması alacak….
Ede kal ancak aklınla kal…